Uzakta olduğunuzda yaşadığınız yeri özlüyor musunuz? Mesela; tatile gittiğinizde veya iş seyahatine çıktığınızda. Birkaç dakikalığına uzak kaldığınızda özlem duyduğunuz bir semtte ikamet ettiğinizi düşünün lütfen. Burası öyle bir yer olsun ki; seslerin, kokuların, tatların hatırlattığı…
Tam da bu konuda, bir tanıdığım yaşadığı yerden uzak kaldığındaki duygularını şöyle anlatmaktadır: “Uzak kalınca özlüyorum burayı. Yazları çoğunlukla evimizin kapısının önünde taze fasulye ayıklarım. Kapıdan amcalar geçer “O yenge, akşama fasulye mi yiyeceğiz?” diyerek takılırlar bana ve bu benim çok hoşuma gider. Ya da bazen pantolon paçası sökülmüştür onu dikerim terzi Ziya Abi geçer “Ne o mesleği elimizden mi alacaksın?” der takılır bana. O kapı önünde; kedim köpeğim yanımdadır. Mesela, nefes nefese kalmış bir teyze geçer önümden; “Bir iki dakika dinleneyim mi der?,” ”Gel otur.” derim. Çay içeriz kahve içeriz. Sabah kahvaltımı kapının önünde yaparım.”
“Nereye gitsem buradan bir parça var hayatımda. Buradan uzaklaştığımda birçok bağım var. Çınaraltı’nı, denizi, arkadaşlarımı özlüyorum. Acaba ıhlamurlar kokmaya bağladı mı, manolya açtı mı, bostanda yeni ürünler var mı, sabah vapurları hareket etti mi, düdüğünü çaldı mı? Dilim Pastanesi’nden, fırından yayılan kokular, Mülkiyeliler Birliği’nin güzel tatları… Sesler kokular önemlidir. Ve bunlar özleniyor aynı zamanda.”
Belki tahmin ettiniz. Bu güzel anlatımlardaki yer İstanbul’un Kuzguncuk semtidir.
Semte dair aynı konudaki iki beyana daha yer verecek olursak:
“Başka bir evde yaşayabilir miyim, örneğin Avrupa yakasında? Evi etrafı ile birlikte düşünüyorum ben hep. Karşıda (Avrupa Yakası’nda) evim var, ancak 20 yıldır burada kirada oturuyorum. Taşınmak istemiyorum kendi evime. Burası kendi evim gibi oldu bu kadar yıl sonra. Burayı bırakmak istemiyorum. Özlüyor musunuz dediğinizde; inanın çok tuhaf bir şey, en fazla bir hafta uzak kalsam (iş için olabilir, tatil için olabilir) bu bir haftayı uzatamıyorum. Buranın dışında bir yerde kalamıyorum yani. Evimi ve burayı çok özlüyorum. Hatta doğruluk payını bilmiyorum ama şöyle bir söylem var; “50 yıl burada yaşayıp Üsküdar’a gitmemiş adam vardır Kuzguncuk’ta” denilir. Burada tuhaf bir şey var, bağlıyor sizi. Havasından mı suyundan mı insanından mı bilemiyorum. Ama bir düşünün; arkanızda Fethi Paşa Korusu, önünüzde Boğaz, tarih, kültür… Her şey var burada. Bağlanıyorsunuz ve gidemiyorsunuz buradan. İstanbul dışındaki işleri almıyorum. Çünkü uzun süre şehir dışında kalmak gerekiyorsa o işi kabul etmiyorum.”
“Çok özlüyorum burayı. İki günden fazla olduğunda ayrılık sürem, evime uçarak gidiyorum. İş dönüşlerim bile böyle oluyor diyebilirim.”
Ayrı kalındığında özlem duyulan bir semtte yaşamanın nasıl bir duygu olduğunu tecrübe etmiş olan bendeniz bu duygunun, ömrü arttıracak, hayata ve olaylara bakışınızı (dahi) evrime uğratacak güce sahip olduğunu söyleyebilirim. Hatta bir adım daha ileri gidersem diyebilirim ki; kişiliğinizi bile değişime zorlayabilecek siddette olduğudur.