Ailem Antalya’ya ilk taşındığında, direniş göstermiş ve yerleşmek istememiştim bu şehre. Gençlik, okul, ilk çalışma yaşamına başlangıç hep İstanbul’daydı. O yıllarda benim için İstanbul hayattı..
Yedi tepeli, taşı toprağı altın bilinen, rüya şehir..
Tüm güzelliğiyle ve kültürel imkanlarıyla beni saran bu şehirden kopup, 1-2 sinema salonunun bulunduğu, kültürel aktivitelerin sınırlı olduğu, tarihi/ antik kentlerinin henüz öne çıkmadığı Antalya, hiç de cezbedici değildi benim için. 80/90’lı yıllar..
Şimdi ise Antalya’da elinizi kolunuzu sallasanız bir etkinliğe çarpar. Gün geçtikçe kalabalıklaşan, maalesef betonlaşan, pahalılıkta üstüne pek de başka şehir tanımayan Antalya’da özel, ücretli etkinliklerin yanısıra belediyelerin imkanlarıyla sunulan etkinlikler de var her yerde. Neredeyse her konuda farklı eğitimler, kurslar, tiyatrolar, konserler, atölyeler, seminerler ve farkındalık yaratacak her türlü aktiviteyi ücretli, ücretsiz veya düşük ücretle bulabiliyorsunuz.
Sinema biletinin bile 150 TL olduğu düşünüldüğünde, vaktiniz varsa eğer, güzel fırsatlar var Antalya’da.
Geçtiğimiz haftalarda, 09-22/12/2023 tarihleri arasında Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği 23. Uluslararası Antalya Piyano Festivali vardı şehrimizde.
25-30TL fiyatlarla -ilk olarak internette satışa sunulan- festivalin biletleri kısa sürede tükendi. Selda Bağcan ve Fahir Atakoğlu konseri ile başlayan festivalde, Angelika Akbar, Queenz of Piano, Dorantes, Candan Erçetin, Duo Blanc&Noır, Havası, Can Saraç, İgudesman&Joo ve Gülsin Onay sahne aldı. Müzik ziyafetinin yanısıra sahne görselleri ve sanatçıların şovları ile de renkli geçen festival, izleyicilere keyifli anlar yaşattı. Önümüzdeki yıllarda da devam etmesi dileğiyle diyelim.
Meşhur bir şaka vardı bir zamanlar; “Sana belediye baksın.” derdik birbirimize. Şaka bir yana, Antalya’da kültürel yönden, sıradan emekli/ emekçi vatandaşa belediye bakıyor gibi ve bence çok da iyi bir iş yapıyor. Sayfalarını takip etmenizi tavsiye ederim. 3 belediye bana yakın ve 3 belediyenin etkinliklerini de takip ediyorum. Bu yüzden; teşekkürler Antalya Büyükşehir Belediyesi, Konyaaltı Belediyesi ve Muratpaşa Belediyesi.
Evet, yıllar öncesinde yerleştiğim Antalya, her gün artan kalabalığı ile, trafiği ile, betonlaşmayla, yeşilin yavaş yavaş yok edilmesi ile, bir küçük İstanbul olma yolunda gibi . Umarım pes etmez o da kalabalığa, gidişata, yitirmez kendini ve sürer gider bu şehrin güzelliği.
İstanbul’a gelince;
Okullar bitip çalışma yaşamına atıldığımız vakitlerde başladı değişme, ya da bana öyle geldi. Yıllar geçtikçe İstanbul’un bildiğim çehresi yavaş yavaş değişti. Şehrin kalabalıkları, pahalılık arttı, yaşam koşulları çetinleşti. Daha dün keyifle yürüdüğümüz sahil bantları, meydanlar, caddeler, sokaklar bir insana çarpmadan yürüyemeyeceğimiz alanlar haline gelivermişti. Muhtemeldir ki şehrin artan stresi, insanların stresini de arttırdı. Tahammülsüz, sinirli, hep bir yere, bir şeylere yetişmeye çalışan, ufak bir kıvılcımla ateş alacak bir sürü insan yanıbaşımızda bitiverdi.
Saygı, empati, anlayış, nezaket mazideki İstanbul’da kaldı sanki.
Biz de topladık bavullarımızı, bavulların içinde İstanbul özlemi, yıllar önce Antalya’ ya yerleştik tabii.
Çağırır yine de arada sırada bu şehir beni. Özlemle bakarım sevgiliye, tanıdık yerler ararım gözlerimle. Gökdelenler, bilmediğim yollar ve yeni semtleriyle botokslanmış yaşlı bir insan gibidir şehir önümde. Kaldırır bakarım dolguların ardından şehre; oradadır yine Kadıköy, Eminönü ,Beyazıt, Sultanahmet, Taksim, Beşiktaş, Ortaköy , boğaz, vapur düdükleri ve simit bekleyen martıların sesi. Oralarda bir yerdedir hâlâ gençliğimin nefesi.
Derin bir soluk alırım bir kaç gün gençliğimden, her şeye rağmen güzel kalan yaşlı sevgiliden. Dönerim şehrime geri.
Bir yarım Antalya, bir yarım İstanbul şimdi..
Acının/ gözyaşının olmadığı, barış dolu, güvenli, huzurlu, adil, eşitlikle, sağlıkla, refah içinde, özgür ve mutlu günler dilerim.
Sevgi ve saygılarımla