Halk şairimiz Dursun Ali Akinet, 1970 ya da 1980’lı yıllarda Milliyet gazetesinde Hasan Pulur’un Olaylar ve İnsanlar köşesinde bir şiir okumuş. O gün bu gündür şiir aklından hiç çıkmamış:
Tütmez oldu ocaklar, tatsız tuzsuz aşımız.
Karadeniz’in belki yarısı göz yaşımız.
İstiklal madalyalı İnebolu Ata’dan.
Ya gelin görün bizi ya silin haritadan!
Dursun Ali Ağabey ile yıllara dayanan bir dostluğumuz var. İmkânımız ölçüsünde kendisi ile sık sık görüşürüz. Sanat, şiir, edebiyat, türkü, şarkı… üzerine sohbetlerimiz olur. Yine bir gün bu sohbetlerin birinde yukarıdaki şiiri okudu ve bu şiir güzel bir şiir bunu kim yazdı acaba, bunu yazan adamın başka güzel şiirleri de olmalı, dedi. Evet, Dursun Ali ağabeyin dediği gibi şiir güzeldi ve şiire ilgisi olan bir kişi bu şiiri bir kez duyduğu zaman hafızasına alabilirdi. Ben de ilk duyduğumda şiiri ezberleyebildim. Bir taraftan da merak başladı acaba bu şiiri kim yazdı, yazan kişinin başka şiirleri var mı, şiirin devamı var mı? diye. Sohbetlerimizin çoğunda bu konuyu da konuşuyorduk ve merağımız günden güne artıyordu.
Yaptığımız araştırmalar neticesinde Hasan Pulur’un Olaylar ve İnsanlar köşesindeki yazılarının beş cilt halinde kitaplaştırıldığını öğrendik. Evet, bu bizi çok heyecanlandırmıştı. Aradığımız şiir beş kitabın birinde olmalıydı. Şiiri kimin yazdığını öğrenme ve şiirin tamamına ulaşma fırsatımız vardı. Kitapların yeni baskısı olmadığı için kitaplara ancak ikinci el olarak ulaşılabiliyordu. Olsun dedik! İkinci el de olsa nihayet kitabın içindeki bilgi bilgidir, dedik ve heyecanla kitapları internet vasıtası ile sipariş ettik. Ciltler farklı zamanlarda geliyordu. Her gelen cilt bizi heyecanlandırıyordu. Kargo adresi olarak Dursun Ali ağabeyin evinin adresini vermiştik. Kitaplara önce Dursun Ali ağabey bakıyordu. Sonra belki gözden kaçırmışımdır bir de sen bak, diyordu. Dursun Ali ağabeyin gözden kaçırabileceğine pek ihtimal vermemekle birlikte kitaplara bir de ben bakıyordum. Ama maalesef heyecanımız boşa çıkmıştı. Aradığınız şiir beş kitabın hiç birinde de yoktu. Olsun, yine de güzel bir heyecan yaşamıştık! Hem kitaptaki diğer yazılar da okunmaya değer. Okuduğumuz ve okuyacağımız yazılar var.
Araştırmalarla birlikte şiirle ilgili merağımız daha da artmıştı. Araştırmamızı yarıda bırakıp vazgeçecek halimiz yoktu. İnternetten araştırmaya devam ettik ama bir sonuca ulaşmadık. Son bir çare vardı: Şiirin içinde “İnebolu” kelimesi geçiyordu. Evet, Bu bizi bir sonuca ulaştırabilirdi. Ya şiirin sahibi İnebolulu olmalıydı ya da sahibine ulaşabileceğimiz bilgi İnebolu’da olmalıydı. İnternetten İnebolu ile ilgili bir araştırma yaptığımızda İnebolu’nun gelmişini geçmişini iyi bilen, sanata, yerel tarihe meraklı bir isim çıktı karşımıza: Diş Hekimi Mustafa Fakazlı. İnternet vasıtasıyla kendisine ulaştık ve durumu kendisine açıkladık. Durumu kendisine açıkladığımızda Mustafa Bey bu “Ömer Yılmaz” şiiri olmalı ama ben matbaacı arkadaşlara falan yine de sorayım, dedi. Mustafa Bey’in araştırması neticesinde de bu şiirin “Ömer Yılmaz” şiiri olduğu kendisine söylenmiş. Ancak gelen bilgiler arasında şiirin bu kadar olduğu ve devamının olmadığı bilgisi de vardı.
Mustafa Bey vasıtası ile bize gelen başka bir şiirinde şair Ömer Yılmaz kendisini şu şekilde tanıtıyor:
Ömer Yılmaz
Herkes gibi, farkı şu: Sesi fazla yahut az,
Feryat ederek gelmiş dünyaya, Ömer Yılmaz.
Onlara evlat olmak benim için büyük nam.
Babam Salih Yılmaz’dı, Hoca Fatma da anam.
Doğumum İnebolu, bin dokuz yüz yirmi beş.
Bir de peşten gelince olduk üç erkek kardeş.
Hiç durmadan seneler birbirlerini itti.
İlk ve ortaokullar İnebolu’da bitti.
Her an sıla hasreti acı acı vursa da,
Sonra orman okulu bitirildi Bursa’da.
Meslek ormancılıkla memurluk dağ başında.
Böylece uçup gitti dördü beşi yaşında.
Bin dokuz yüz elli bir, bir dönem daha bitti.
Evlendim ve elbette sultanlık elden gitti.
Ebe Hanife ile Hasan emmi adları.
Oldum o ailenin ikinci damatları.
Ticaret içindeyim yirmi otuz senedir.
Henüz öğrenemedim para kazanmak nedir.
Biri kız dört çocukla ekledi iki torun.
Sonunu Allah bilir ne söylerim ne sorun.
Şairin Mustafa Bey tarafından bize ulaştırılan şiirleri: Maraz’ın Kahvesinde Zaman, Abaş Baba Türbesi, Evrenye, Lakaplar, İnebolu, 9 Haziranımız şiirleri ile araştırmasını yaptığımız şiir karşılaştırıldığında; ölçü, nazım birimi, cümlelerin kuruluşu, şiirlerde kullanılan kelimeler, üslûp bizi de Ömer Yılmaz şiirine ulaştırıyor. Şair Ömer Yılmaz, 1989 yılında vefat etmiş. Mekânı cennet olsun…
Günümüzün yaşayan değerli halk şairi Dursun Ali Akınet vasıtasıyla, üzeri küllemeye yüz tutmuş başka bir güzelliğe ulaştık. Dursun Ali Akinet ve Ömer Yılmaz ile ilgili söylenecek çok şey var. Şimdilik bu kadar olsun!
Ömer YILMAZ’a ait olan bu şiirin tamamını öğrenmeyi ben de merak ettim şimdi. Buraya yazmak ve çağrıda bulunmak umudumuza umut olur diyerek alıntı yapıyorum. Belki bir bilen çıkar.
Tütmez oldu ocaklar, tatsız tuzsuz aşımız.
Karadeniz’in belki yarısı göz yaşımız.
İstiklal madalyalı İnebolu Ata’dan.
Ya gelin görün bizi ya silin haritadan!
Şiirin tamamı varsa ve ulaşabilirsem sizi bilgilendiririm M. Kemal Bey… Selamlar…
Ahmet Bey şiir bu kadar. Devamı yok İnebolu gazetesinin başlığında. Şair o gün bir konuya kızmış. Ve başlık olarak bunu yazmış. O sayfayı size Watson dan gondereyim.Ayrıca yazı için teşekkür ederim.
İlginiz için çok teşekkür ederim Mustafa Bey. Bu heyecan veren araştırmada bizleri aydınlattınız. Inebolu’ya selamlar…