Bir ses ki, ufuk çizgisinin, inleyen nağmelerinden doğup gökyüzünün maviliğinden süzülen. Bazen ince, bazen de gür bir ses, kulağıma gelir ve beynimde iz bırakır.
Bir ses çalar kulağıma, suyun çağıltısından, bir ses fısıltı gibi gelir rüzgârın esintisinden.
Doğadan bir ses algılar kulağım, tepelerden inen ve dalgalarla sonuçlanan. O sesi duyuyorum, o sesi işitiyorum ve seziyorum çakıl taşlarıyla kum tanecikleri arasından sızan. Aradan sızan suyun ninni sesini dinliyorum, sabahın seherinde.
Ufuk çizgisinden çıkmış farklı frekanslı nağmeler, dalgalarda süzülsün, kıyılara gelsin. Kıyılar duysun nağmelerin inceliğini. İstenmeyen sesler kalsın mendireğin taşlarında. O sesler kaybolsun çalkalanan sularda. Yuvalansın kulağıma müziğin incecikten sesi. Sanat, halk ve çok sesli batı müziğinin seslerine ait nağmesi. Bu nağmelerle ilgili notalarda gezinirim, gezinirim de dalarım rüya alemine.
Bir ses ki, kalbimi titreten hayal gücümün soluğu ve içimde hissettiğim sevginin sesi. Bir ses ile anlaştık, o sesle gözlerimiz yaşlandı ve o sesle güldük sonsuza dek. Güldü yüzler, çehreler renklendi moral buldu. Bakmadı arkasına, öylesine gitti.
Bir sesle konuşuldu o ses ile barışık yaşandı. O ses doğaldı, o ses hayatımın anlamıydı.
Bir ses ki, sevinçlerin ve de neşelerin kaynağı. Mutluluğun temel taşı. Kalbi titretirken, iç dünyamda yer eden. Duyduğumda güldüren, çevrenden zevk aldıran.
Bir ses ki, tomurcuk, o ses ki solmayan çiçek. Çiçeğin solmadığı parktan dalga dalga yayılırken, güzelliklerle yaşantıya değer katan.
Bir ses ki, doğaya ait beyazlar kümesi, dağlarda kar, mağaralarda sarkıt ve dikit.
Bir ses ki, hissedip algılamak ve iç dünyanı ona bağlamak. Onunla varlığını sürdürürken, yorum yapmak ve benim diyebilmek. O sese yüreğini açmak, onu duymak ve doya doya dinlemek ve yüzünde açan güller olmak.
Bir ses ki, yavrudan gelen ve “Ninni yavrum” diye karşılık bulan.