Bir çoğumuz gurbet içinde gurbetteyiz. Dünya sıla değil ki…
Dünya cennetten geldiğimiz için bir gurbet… Cennete dönmek için bu dünyadayız. Dönenlerde cennete ve cehenneme dönüyor… Bu dünyada yol ikiye ayrılmış.
Gurbet acısı çekiyoruz. Sıkıntılı bu dünya. Rızk kazanmak mücadele gerektiriyor. Mücadele ve kavga yeri bu dünya. Zalimlerle kavga etmezsek zalimler galip geliyor. Kavgayı bırakamayız.
Eğer aşıksan ” Sevdiğine uzak olan her yer, gurbettir.” Bizler Baki olana aşığız ama dünya ondan uzak… Sadece cilveler gözümüzün önünde… Baki olanı görmüyoruz gördüklerimizin hepsi FANİ…
Aşık şöyle der: “Kör olasın sen gurbet, sılaya hasret koydun.”
Bir gurbetteyiz ki,sadece yarin saçının tek teli var elimizde. “Siz hiç yar saçının telinden, kendinize gurbet yaptınız mı?”
“Seni sensiz, senden uzakta yaşamak ne zormuş.” diyoruz. Bir şiirimde bunu konu etmişim. Bir Abdullah gurbet içinde gurbettedir…
Bir hasret türküsü var dudaklarımda, seninle başlayıp seninle biten. Bir sen varsın içimde, aldığım her nefeste adını haykıran kalbimde!
Ah Abdullah Gurbettesin elindeki Saz ağlasın
Ah Abdullah gurbettesin elindeki saz ağlasın
Duydum ki zalimmiş senin de gurbetin
Zehir olmuş şerbetin
Dev dev acılar yürümüş üstüne
Tutulmamış elinden
Naçardım ben de ” kaldın acılarınla baş başa”
Acıların paşası eder insanı paşa
Komşu köyün yiğidi Abdullah
Gurbete düştün
Acıların yiğidi eder insanı yiğit
Ah gurbet ısırır o ne it
Affet bizi Abdullah
Tutulmamış elinden
Naçardım ben de ” kaldın acılarınla baş başa”
Neden düştün gurbete
Ağlatıyor beni düşünmek halini
Gurbete düştüm ben de küçük yaşta
Ağlattı gurbet anamı sılamı
Ağlattı
Yakub’u andırıyor kanlı gözleri sılanın
Benim de günlüğümde dizi dizi gurbet türküleri
Günlüğümde yanık türküler…
Sanmışım kısmetli bir gurbetteyim
Abdullah elinde saz ağlasın
Neden düştün gurbete
Ağlatıyor beni düşünmek halini
Neden düştün gurbete Abdullah
Bir Yusuf gönlün bir kirli mısırda
Gelecek mektuplarda gözleri
İple çekiyor bayramları
Dualarında sıla
Rüyalarında Yakub…
Gurbettesin ağla Abdullah
Ve dünya gurbettir gönlüne
Ateştir gurbetler Abdullah
Günlüğünde gurbet türküleri
Günlüğünde yanık türküler…
Bülbül gibi dertli
Pervane gibi dertli
Dertlisin Adem gibi…
Abdullah günlüğünde yansın gurbet türküleri
Gurbette öleceksin gibi
Neden düştün gurbete
Ağlatıyor beni düşünmek halini
Gurbet ateştir çöldür… Zeliha mı var her gurbette
Gurbettesin ağla Abdullah
Kara kuru ekmek uğruna düşmüş gurbete kaç Abdullah
Bir bulut gölgesine bile koşmaya hazır ayakları…
Ağlasın Abdullahların elinde saz
Gurbet ateştir…
Şimdiki gurbetler bir mısır değil bir kalleştir
Kaderlere gurbet yazılmış
Kaderlere ateş yazılmış
Yar uzakta
Neden sandın iffetli bir gurbettesin Abdullah
Abdullah elinde saz ağlasın
Kara kuru ekmek uğruna bu gurbet
Gurbettesin ağla Abdullah
Dertleniyorsun Abdullah
Abdullah günlüğünde yansın gurbet türküleri
Abdullah günlüğünde ateş
Eksilmez
Yar uzakta
Neden sandın bereketli bir gurbettesin Abdullah
Abdullah elinde saz ağlasın
Tattı gönlün gurbeti ve ateşi…
İbrahim’in ateşine denk o ateşi
Hep ağlar Abdullah elindeki saz
Neden düştün gurbete
Bitsin mi artık bu gurbet
Gurbettesin ağla Abdullah
Gurbette ölmesin Allah’ım Abdullahlar
Ana uzakta
Yar uzakta…
Neden düştün gurbete
Gurbette bir Abdullah
Gurbette
Neden
“Gurbet ateştir”
Nasıl yaşanır çok ateşli dert ile
Güneş bile yabancı gurbette
Ağlıyorsun gurbette Abdullah
Bitsin artık gurbetin
Allah tutsun elinden
Neden düştün gurbete
Gurbette bir Abdullah
Gurbette
Neden
“Gurbet ateştir”
Cennetin yolu yokuş
Sılanın yolu yokuş Abdullah
Sıla en süslü kuş Abdullah
Bitsin artık gurbetin Abdullah
Yalvar Allah’a
Sabah- akşam
Gurbet ateş değil cehennem
Hep ağlar Abdullah elinde saz
Hep ağla Abdullah elinde saz
Neden düştün gurbete
Ağlatıyor beni düşünmek halini
Gurbet kuru ekmekten başka ne verir
Gurbettesin ağla Abdullah
Gurbet ateştir yakar
Bitsin artık gurbet
Kara kuru ekmek sofranda Abdullah
Dertli ellerin dertli sazın…
Bırak sazı elinden sazın yandı Abdullah
Söylenmez gurbet kelimesi dilin yandı Abdullah
Neden düştün gurbete
Bitmez gurbeti Abdullahların
Dünya da ateşten bir parça güneşten
Hasreti tattı ve yandı
Gurbetlerin en dayanılmazı dünya
Abdullah olan nasıl unutsun cenneti…
Cennet değil ki, dünya
Yalvar Allah’a
Yar uzakta
Sanma sütlü gurbetin Abdullah
Abdullah elinde saz ağlasın
Bitmez gurbeti Abdullahlar’ın
Çıktı cennetinden
Dünyaya düştü Abdullah
Abdullah’ın yanık gönlünde gurbet türküleri
Yusuf gibi yanık gönlü gurbette
Yusuf gibi kuyuda
Beklenen teselli bir tek tacir eli…
Yusuf gibi mısırda şimdi o
Beklenen serinlik gibi Zeliha
Abdullahlar da ateştir gurbet…
Sılada yar
Sılada ana
Yar sılada
Neden düştün gurbete
Gurbette bir Abdullah
Gurbette
Neden
“Gurbet ateştir”
Neden sandın muratlı bir gurbettesin ah Abdullah
Abdullah elinde saz ağlasın
Gurbete
Bu dünya gurbet sıla tek cennet gönlüne…
Sılaya doyamadı
Yakan ayrılıktır gurbet değil…
Ateş ayrılıktır gurbet değil…
Bitmez gurbeti Allah’ım bu Abdullah’ın
Neden düştün gurbete
Ağlatıyor beni düşünmek halini
Gurbetlerinin en zalimi en dayanılmazı dünya
Düşmüşüz
Neden düştün gurbete
Ağlatıyor beni düşünmek halini
Dertli gönlün nasıl unutsun sılayı
Dertli gönlün nasıl unutsun cenneti
Sofranda dünya da bir kara ekmektir
Kurtuluş yok
Zıkkım gibi yedikçe öldüğünün farkındasın
Neden düştün gurbete
Ağlatıyor beni düşünmek halini
Sılaya doyulmuyor
Sanma himmetli bir gurbettesin Abdullah
Abdullah elinde saz ağlasın
Güneş batmış çökmüş karanlık
Bir kalemin dert ortağın
Dertli eder gurbet insanı…
Dertli eder gurbet insanı…
Hatırlamışsın köyünü
Elinde kalemin
Hasret yakıyor
Bal damlıyor dilinden:
Hep ağlasın Abdullah elinde saz
Neden düştün gurbete
Ağlatıyor beni düşünmek halini
Allah’ım
Bu kadarda mı dertli edermiş gurbet insanı…
Gurbeti gecedir…yıldızsız bir gece
Gurbeti kuyudur…dipsiz
Gurbeti bir zalim bir edepsiz..
Dertli eder gurbeti..
Yare hasret bırakmış gurbeti
Hep ağlasın Abdullah’ın elinde saz
Neden düştü yalancı mısırsın gurbeti
Köyü Yakub gibisin bu Yusuf’a
Gurbeti kuyudur bu Yusuf’a…
Yusuf çıkamaz kuyudan
Yusuf vuslata koşamaz…
Ağlar bir Yakub gibi köyü yıllarca
Hep ağlasın bu Abdullah’ın elinde saz
Neden düştün gurbete
Ağlatıyor beni düşünmek halini
Oturttu rahlesine gurbetin gönlünü
Gönlü Yusufların en dertlisi…
Dünya gurbetinde Yusuf gönlü…
Gönlü bir Yusuf dünya gurbetinde…
Dertli eder her gurbet insanı…
Yakub hasret kalmıştır Yusuf’a…
Ağlasın Yakub
Sanma Mısır’dasın
Abdullah elinde saz ağlasın
Gurbetin vereceği üç beş dilim kuru ekmektir…
Gurbetler neden yağmış dert yağmış üstüne
Dağ yazılarla yazılı aklına köyü…
Hep ağlasın Abdullah’ın elinde saz
Neden düştün gurbete
Gurbette bir Abdullah
Gurbette
Neden
“Gurbet ateştir”
Dertli eder gurbet insanı…
Abdullah ağlar
Elinde kalemi yazar ve ağlar…
Ana uzakta
Yar uzakta
Abdullah ağlar
Nasıl yaşanılır bu dert ile
Dertlidir dostları da gurbette…
Hep ağlar Abdullah’ın elinde bu saz
Karanlık çökünce
Ayırma elinden kalemi
Silinmez ki kara yazı
Gurbette öleceksin
Bu gurbet bitesi değil…
Abdullah elinde saz ağlasın
Neden düştün gurbete
Ağlatıyor beni düşünmek halini
Karanlık çökünce
Bal damlıyor kaleminden Abdullah
Hep ağlasın Abdullah elinde saz
Güneşinle aranda kuyular…
Senin kuyuların dipsiz
Bir ağlayanın olsun haline
Yıllar oldu gidemedin köyüne
Hep ağlasın Abdullah elinde saz
Yanıktır gurbet şiirleri…
Kan damlıyor dilinden
Hep ağlasın Abdullah elinde saz
Gurbete düştün
Hayır hayır sen ateşe düştün
İbrahimliğine Yusufluğuna aktı gurbetin
Yıllar oldu gidemedin köyüne
Köyün aklında
Rüzgarı yanaklarında hep
Deresi çeşmesi dudaklarında
Mısır değil ki senin gurbetin
Vezirlik değil rezillik sonu bu gurbetin
Hep ağlasın Abdullah elinde saz
Neden düştün gurbete
Gurbette bir Abdullah
Gurbette
Neden
“Gurbet ateştir”
Dostları
Abdullah’ım türkülerimde ateş…
Acı biber sürülmüş yok ağzının tadı
Ana uzakta
Yar uzakta
Göz tuzakta
Öz tuzakta
Hayırlı hayat
Hayırlı rüya uzakta
Sanmayın mısırda
Elimde saz ağlasın
Karanlık çökünce
Köyü aklında
Neden düştü gurbete
Gül damlıyor kalemimden dostları
Bak neler diyor Abdullah:
Anne
Hiç bir şey büyük dert değil senin yüzüne mahrumum
Köyümü de çok özledim
Köyüm benim Leyla’m
Çölüm bu gurbet
Mecnundan farkım ne
Köyümden ayrılığın elemi mecnunun elemine denk
Gurbetler üvey annelerim…
Dertli eder gurbet insanı…
Sanma anne mısırdayım
Bir Abdullah’ım elimde saz ağlasın
Neden düştün gurbete
Ağlatıyor beni düşünmek halini Abdullah
Allahım
Bitsin artık bu gurbet
Neden düştüm gurbete
Ağlatıyor beni düşünmek hatıralarını gurbetin
Gül bahçesi dilim
Cennete çıksın yolum
Ben gurbetime hep sitem ettim
Ayaklarıma zincir vurdu gurbetim
Güneşleri mektuplar gibi köyümün…
Köyümün taşları ağlar halime
Bitmedi niye bu gurbet
Bu Abdullah’ın elinde saz ağlıyor
Köyüm yemyeşil bir sevinç büyütür bende
Gurbetler hasret bıraktı kardeş yüzüne
Bitsin artık bu gurbet
Gurbette mi öleceğim
Bitsin artık bu gurbet
Neden düştün gurbete
Ağlatıyor beni düşünmek halini Abdullah
Neden düştün gurbete
Gurbette bir Abdullah
Gurbette
Neden
“Gurbet ateştir”
Gurbette ölmesin Allah’ım Abdullahlar
Ana uzakta
Yar uzakta…
Neden düştün gurbete
Gurbette bir Abdullah
Gurbette
Neden
“Gurbet ateştir”
Nasıl yaşanır bu kanayan dert ile
Güneş bile yabancı gurbette
Bitsin artık gurbeti
Abdullah’ın elinde saz ağlıyor
Neden düştün gurbete
Ağlatıyor beni düşünmek halini Abdullah
Dinleyin Abdullah’ı anlayın derdini
Bakın neler söylüyor:
Cennetin yolu yokuş
Sılasının yolu da yokuş
Sıla en süslü kuş
Kimse sanmasın mısırdayım
Bu Abdullah’ın elinde saz ağlıyor
Neden düştün gurbete
Neden düştün gurbete be Abdullah
Ağlatıyor beni düşünmek halini Abdullah
Dilerim Allah’tan
Bitsin artık bütün gurbetlerin Abdullah
Bitsin artık bütün benin de gurbetlerim Abdullah