Merhum Aksoy ilkokul mezunu olduğu hâlde bir üniversite mezunundan daha bilgili ve görgülüydü. Hayata dair engin bilgi ve deneyimleri vardı.
Giyimine kuşamına azamî derecede dikkat ederdi. Her zaman ve her yerde grand tuvalet gezerdi. Onu takım elbisesiz ve kravatsız göremezdiniz. Yaşlılık dönemleri de dahil olmak üzere, elbiseleri her zaman temiz ve ütülüydü. Daima kendisine yakışan kıyafetler giyer, şık giyinmeyi severdi. Yerinde, zamanında ve gerektiği miktarda konuşurdu. Çok düzgün bir aksanı vardı. Sözlerini sarf etmeden çok düşünür, en uygun olanı söylerdi. O tam bir iletişim ustasıydı. İletişimde nereden başlayacağını, nerede duracağını çok iyi bilirdi. Giyimiyle konuşması birbirini tamamlardı.
O, “akil adam” tabirine en iyi uyan bir kişiydi. Birçok insan değişik konularda ondan akıl alırdı. Bilgisi, görgüsü ve tecrübesiyle çıkmazda kalan insanlara çıkar yol gösterirdi. Çocuklara ve gençlere etkili nasihatler eder, daha da önemlisi onlara iyi bir örnek olurdu.
Merhum Aslan ağabeyi şahsen çocukluğumdan beri tanırdım. Çünkü ben de kitabı ve okumayı çok seven bir çocuktum. Ortaokul ve liseyi Köprübaşı’nda okuduğum için kitap ve kırtasiye ihtiyaçlarımı sürekli ondan alırdım. Gerçi ilçemiz küçük olduğu için başka bir yerden alma imkânımız da yoktu. Kitap dükkânı ahşap bir binadaydı. Bu bina kendisinindi. Daha sonra bu binanın arsası üzerine betonarme apartman inşa ettiler.
Lise yıllarımda Aslan ağabeyin kitap ve kırtasiye dükkânına sık sık uğrardım. Herkesi karşıladığı gibi, her zaman güler yüzle karşılardı beni. Genç yaşıma rağmen beni bir büyük yerine koyarak hâlimi hatırımı sormayı da ihmal etmezdi hiçbir zaman. Biz de ona büyük bir saygı ve sevgi duyardık. Üniversite yıllarımda sürekli okulumu ve derslerimi sorardı. Onun kayın biraderi olan merhum Ahmet Hilmi İmamoğlu benim Fatih Eğitim Fakültesinden hocamdı. İmamoğlu, Eski Türk edebiyatı dersimize girerdi. Böyle de bir ortak noktamız vardı.
Öğretmenlik yıllarımda merhum Aslan ağabeyle diyaloğumuz artarak hep devam etti. Köprübaşı’na her geldiğimde kendisine uğrar; çayını, kahvesini içerdim. Bu esnada vatana, millete ve memlekete dair küçük sohbetler de ederdik kendisiyle. Sohbetleri hiçbir zaman ayrıştırıcı değildi. Daima birleştirici sözler söylerdi. Kendisi uzun yıllar Anavatan Partisi’nde ilçe başkanlığı yapmış olsa da siyasî bağnazlığı hiç yoktu. Bütün siyasî parti mensuplarıyla iyi ilişkiler kurar, onlarla memleket meselelerine dair istişarelerde bulunurdu.
Merhum Aslan ağabeyle insanî ilişkilerim Trabzon Lisesinde öğretmenlik yaptığım yıllarda daha bir pekişti. Çünkü Aslan ağabeyin kızı Hasibe Hanım’ın kızı (yani torunu) Elif Usta benim Trabzon Lisesinde öğrencimdi. Hatta Elif’in danışmanıydım ben. O zaman liselerde öğrenci danışmanlığı sistemi vardı. Sadece kendi çocuklarını ve torunlarını değil, tanıdığı herkesin çocuklarını ve torunlarını kendisinin gibi bilen (belleyen) merhum Aslan Aksoy hemen her hafta okula gelir, başta torunu Elif olmak üzere, manevî himayesine aldığı diğer öğrencilerin de durumlarını sorardı. Öğrenciler bu durumu bilir, ona göre çalışır, örnek olmaya gayret ederlerdi. Okul ziyaretleri aslında Aslan ağabey için çok eskilere dayanıyordu. Zira kendi çocuklarının da okullarına sık sık gider, onları adım adım, anbean takip ederdi. Bunun ne kadar etkili ve faydalı olduğunu, evlâtlarının geldiği noktalara bakarak daha iyi anlayabiliriz. Bütün bunlar onun eğitime ne kadar önem verdiğini göstermektedir.
Ciddi olduğu kadar da mütebessim bir insan olan Aslan ağabey dükkânına gelen herkese öncelikle ne alacağını değil hâl hatır sorardı. Ondan sonra ne alacağını sorar, gereğini yapardı. Onun kitap ve kırtasiye dükkânına girip de eli boş dönen insan neredeyse olmazdı. Zira peşin parası olana peşin, nakit parası olmayana veresiye verirdi. Durumu olmayan kişileri bilir, onlara da sadaka, hayır hasenat niyetine bedava verirdi. Yani cömert bir insandı.
Merhum Aslan Aksoy; muhatabının cinsiyeti, yaşı ve mevkisi ne olursa olsun insanî ilişkilerinde çok kibar bir insandı. Hiç kimseye kibirle ve tepeden bakmazdı. Kadınlara “Hanım”, erkeklere daima “Bey” diye hitap ederdi. Kimseyi rencide etmezdi.
Hakk’a ve hakikate yürekten inanmış, teslim olmuş bir insan olan ve bunu hayatının her safhasında hareketleriyle ortaya koyan merhum Aslan Aksoy; beş vakit namazını kılar, orucunu tutar, zekâtını, hatta sadakasını düzenli olarak verirdi. Hayır işlerinin organizasyonlarında bulunmaktan keyif alırdı. Fakat hayrı gizli yapmaya gayret ederdi.
Merhum Aslan Aksoy 87 yıllık ömrünü “Vakit nakittir.” anlayışıyla hep dolu dolu yaşadı. İki günü hiç aynı (bir) olmadı. Az zamana çok şeyler sıkıştırdı. Parayı amaç olarak değil, hep araç olarak gördü. Yeri gelince onu ihtiyacı olanlarla paylaşmayı bildi. Yaşadığı müddetçe hiç kimseyle didişmedi. İnsanların kalbini kırmadı. İzzetini ve iffetini daima korudu. Herkesle iyi geçindi. Neticede “üç günlük” diye tabir ettiğimiz bu fâni dünyada hoş bir seda bırakarak ebediyete intikal etti. Allah gani gani rahmet eylesin. Onu geniş dostları her zaman sevgi ve saygıyla anacaktır. Evlâtlarının Köprübaşı ilçesinde adına yaptırdığı “Ana Okulu” onu asla unutturmayacaktır. Ruhu şâd, makamı cennet olsun.