BİR MASAL, BİR MİSAL (Oku, ibreti al!)
(YILAN İLE KARINCA –Fabl)
Bir gün bir yılan,
keyifle çıktı yuvasından.
Şöyle bir kıvrıldı kuyruk, iki yana,
Dans eder gibi daldı çalılar arasına…
*
Salındı, dolandı, kokladı havayı,
Korkuyla karışık bir telaş salmaktı amacı.
Korkunun sezgisel güdüsüyle,
şöyle kaldırıp kafayı etrafı taradı.
Kuzgun, kartal, doğan, atmaca
ve her cümle çeşitten bir hasım aradı.
*
Dedi, kötülüğün timsaliysem ben,
Hem de güvendeysem,
korkmalı cümle mahlukat benden!.
*
Güvende olmanın verdiği hazla doldurdu içini,
Dedi, “yılansa adım;
zehirse zehir, korkuysa korku,
yılanlığımı gösterip işime bakmalıyım…
Adem’e bile geçirmişsem sözümü,
Unutmak olmaz özümü.
*
Şöyle bir keyifle halkaladı kuyruğunu,
Zehrinden aldığı güçle büyüttü temposunu.
Bende varken bu çatallı dil, bir de zehir,
Olsalar bile vezir, çıkmasınlar karşıma, aslan, kaplan, fil!.
*
Belli ki, bu gün farklı şeyler isteyecek.
Düşledi önce irice bir böcek,
İtiraz etti kendine: “Ne ola ki bir böcek…
bir böcek mi bana yetecek!?.”
Kabullenmedi ego, bir böceğe fit olmayı…
Fare, kurbağa, binbir çeşitten kuş düşse de aklına
tatmin etmedi yüce egoyu…
Büyük…
Daha büyük… Daha da büyük olmalı…
Ki… doyuma ulaşsın onur.
“En güçlüsü olacaksam yörenin,
farkında olmalıyım yüceliğimin.
Karnımdan önce gözüm doymalı…
*
Tavşanla başladı önce…
Kuzu, koç… Fil de olsa yutardı.
* * *
Rızkı mı kesilmişti ne… Acıktı… Gezindi…
Gezindi, acıktı!..
Acıktıkça küçüldü ego.
Razıydı kuzuya… Olmadı fareye…
Bari olaydı bir damlacık yumurta!…
* * *
Bir karınca yuvasına ilişti gözü.
Küçümsedi… Dedi;
Yuvayı temizlesem… Neye yarar ki…
Doldurmaz ki midemin bir köşeciğini…
*
Açlık tak edince canına…
Dedi bari yutayım, üç-beş tane,
Tek idare etsin, bir kuzu bulana dek.
Uzattı çatal dilini ilk gördüğü kümeye,
Çekti aldı üç-beşini…
*
Gördü ki bir hareket var karıncalar cephesinde,
Dedi, korkuttum enayileri…
Gülümsedi… Küçümsedi…
Kara bir top misali, kümelendi karıncalar.
Tam da kara topu hedef alıp salladı çatal dilini.
*
O da ne!…
Kurşundan gülle olup çıktı bir anda o çatallı dili,
Çekemedi çenesinden içeri…
Baş, göz, kuyruktan gövdesine,
taaa dilin çatalından çenesine
İstilasına uğradı örgütlü karıncaların,
Kıvrandı… Yekindi… Yutkundu, beceremedi.
onca çabalar da bir sonuç vermedi…
Kuyruk titredi önce, sonra cümle beden…
Dışarı sızıyordu sanki beden açılan binlerce delikten.
Çok da uzun sürmedi.
Kapkara bir urgan uzandı yere, hareketsiz.
Teslimdi beden karıncalara,
….çaresiz…
* * *
Nasıl mı baş etmiş o küçücük karıncalar,
çatal dilli, zehirli yılanla!.
Oysa bir de arka yüzü var madalyonun;
Bir yılan nasıl başa çıksın,
milyonlarca karınca; örgütlü birlik olunca!…
*
Deme sakın beni sokmayan yılan bin yıl yaşasın…
Bana gelmez sıra derken,
Bir de bakmışsın ki, sıranın başında sen varsın…
*
Yılanın zehri hayattır kendisine,
Ayni zehir ölümdür yılanı besleyen efendisine…
*
Dil dökme yılana delikten çıksın diye,
Bırak o yalvarsın sana, kalsın delikte…
*
Örgütten al gücünü, tek kalıp kaptırma yakayı.
Çöp kırılır,
Çöpleri kıramaz, “Benim” diyen kabadayı!.
*
26 Ocak 2025
Mehmet Halil Arık
Emekli eğitimci
mehmethalilarik@gmail.com
0535 202 11 61