“Ben böyleyim işte!” dedi. “Ben garip bir kadınım. Benimle ahbaplık etmek isterseniz birçok şeylere tahammüle mecbur kalacaksınız.” / Maria Puder
“O benim hayalimdeki bütün kadınların bir terkibi, bir karışımıydı” / Raif efendi
Kürk Mantolu Madonna / Sabahattin Ali
Dünyaca ünlü efsanelerin kavuşamayan tutkulu âşıklarından Leyla ile Mecnun, Romeo ve Jüliet ne ise, Raif Efendi ve Maria Puder de odur. Onlar, Sabahattin Ali’nin en önemli eserinde, sıradan görünen bir adamın ve sıradışı bir kadının aşk hikâyesinin kahramanlarıdır. Kürk Mantolu Madonna günümüzde bile, ulaşılamayan kadınların, çaresizce hayallerinden vazgeçen adamların ve kavuşulamayan aşkların sembolüdür. 1943 tarihinde bir gazetede, “Büyük Hikâye” başlığıyla kırk sekiz bölüm halinde günlük yayınlanmış bir öykü denemesi olmasına rağmen, onun etkileyiciliği, size tanıdık gelecek olan konusundan çok anlatılma biçimindedir.
Sabahattin Ali’nin hayatına kısaca göz attığınızda hikâyenin gerçekçi duygularına nasıl sahip olduğunun kaynaklarını görebilirsiniz. Orada da kendi “Kürk Mantolu Madonna” sının izlerini bulursunuz. Bu kadın Orhan Veli’nin de “büyük aşkı ” olan Nahit Gelenbevi ’dir. Sabahattin Ali, Nahit Hanımla öğretmenlik stajı sırasında tanışmıştır. Önce arkadaş sonra yakın dost olmuşlardır. Ancak zamanla Sabahattin Ali’nin duyguları aşka dönüşür ve yazdığı şiirlerin ana temasında Nahit Hanım’a duyduğu bu sevgiyi anlatır. Servet-i Fünun dergisinin 2 Şubat 1928 tarihli sayısında yayınlanan “Bir Macera” adlı şiiri Nahit Hanım’a ithaf eder:
Önce kalbim ufak bir kıvılcımla tutuştu, bir yığın saman gibi şöyle parladım gitti…
Fakat şimdi saçlarım beyaz, yüzüm buruştu; daha yirmi yaşında ihtiyarladım gitti!..
Neticesiz bir aşka verdim gençliğimi, ne ufak bir temayül, ne bir iltifat gördüm…
Önünde yalvararak söylerken sevdiğimi, gözlerinde yüzüme inen bir tokat gördüm…
Bu bir taraflı aşkta hiç durmadan, Allah’ım, ümitsizlik sararken beynimi bir ağ gibi;
Ben yine seviyorum onu… Aman Allah’ım!.. bir macera görmedim ben bu macera gibi…
Sabahattin Ali karşılık görmeyen aşkını “Eskisi Gibi”, “Ne Kazandık”, “Kalbimde Aşkınız” , “Ebedi”, “Yat ve Uyu”, “Bütün İnsanlara”, “Firar” adlı şiirlerinde de dile getirir. Şiirleri şarkılara dönüşür ve kulaktan kulağa çalınır:
Seneler sürer her günüm, yalnız gitmekten yorgunum;
Zannetme sana dargınım, ben gene sana vurgunum.
Başkalarına gülsem de, senden uzakta kalsam da,
Sevmediğini bilsem de, ben gene sana vurgunum.
Dağları aşınca başım, geri kaldı her yoldaşım,
Gel sevgilim, gel kardaşım, ben gene sana vurgunum.
Gönlüm seninkine yardı, aynı şeyleri duyardı;
Ayaklarımız uyardı… Ben gene sana vurgunum.
Bu şiir ve şarkı sözlerini okuyup onun hayatını inceledikten sonra gelin “Kürk Mantolu Madonna” tablosuyla ilk karşılaştığı zamanki hislerinin tasvirine bir daha göz atın.
“Büyük salonun kapıya yakın bir duvarının önünde birdenbire durdum. O andaki hislerimi, bilhassa aradan bu kadar seneler geçtikten sonra, anlatmama imkân yok. Yalnız orada, kürk mantolu bir kadın portresinin önünde, mıhlanmış gibi durduğumu hatırlıyorum. Resimleri seyredip geçenler, vücutlarıyla beni sağa sola itiyorlar, fakat ben olduğum yerden ayrılamıyordum. Bu portrede ne vardı?.. Bunu izah edemeyeceğimi biliyorum; yalnız, o zamana kadar hiçbir kadında görmediğim garip, biraz vahşi, biraz mağrur ve çok kuvvetli bir ifade vardı. Bu çehreyi veya benzerini hiçbir yerde, hiçbir zaman görmediğimi ilk andan itibaren bilmeme rağmen, onunla aramızda bir tanışıklık varmış gibi bir hisse kapıldım. Bu soluk yüz, bu siyah kaşlar ve onların altındaki siyah gözler; bu koyu kumral saçlar ve asıl, masumluk ile iradeyi, sonsuz bir melal ile kuvvetli bir şahsiyeti birleştiren bu ifade, bana asla yabancı olamazdı. Ben bu kadını yedi yaşımdan beri okuduğum kitaplardan, beş yaşımdan beri kurduğum hayal dünyalarından tanıyordum.”
Sabahattin Ali “Aşkı” en güzel anlatan yazarlardan biridir. Duyguları soyut dünyasından alır, kelimeleriyle onlara hayat verir. Onun tüm duyguları ürpertilerinizde, gülüşlerinizde ve gözyaşlarınızda yaşar.
Okurken dört mevsimi hissedeceğiniz bir kitap. Bırakın duygularınız çağlasın…
ALINTILAR:
“Seni seviyorum. Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum.”
“Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.”
“Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz.”
“Bir kitabı okurken geçen iki saatin, ömrümün birçok senelerinden daha dolu, daha ehemmiyetli olduğunu fark edince insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırdım.”
“Benim beklediğim aşk başka! O bütün mantıkların dışında, tarifi imkansız ve mahiyeti bilinmeyen bir şey. Sevmek ve hoşlanmak başka; istemek bütün ruhuyla, bütün vücuduyla, her şeyiyle istemek başka… Aşk bence bu istemektir. Mukavemet edilmez bir istemek!.”
“Birçok şeylere ihtiyacımızı ancak onları görüp tanıdıktan sonra keşfetmez miyiz?”
“Yarın öldüğümüz zaman birisi bize sorsa Dünyada neler gördünüz? dese herhalde verecek cevap bulamayız. Koşmaktan görmeye vaktimiz olmuyor ki…”
“Hayatımda hiç bu kadar mesut olduğumu, içimin bu kadar genişlediğini hatırlamıyordum. Bir insanın diğer bir insanı, hemen hemen hiçbir şey yapmadan, bu kadar mesut etmesi nasıl mümkün oluyordu?”
“İçimde, bir yolculukta tanışıp alıştığım, fakat pek çabuk ayrılamaya mecbur olduğum bir insana veda eder gibi bir his vardı..”
“…içimde yarım kalmış bir konuşmanın üzüntüsü vardı.”
“Evden çıktıktan sonra bir şey unuttuğunu fark ederek duraklayan, fakat unuttuğunun ne olduğunu bir türlü bulamayarak hafızasını ve ceplerini araştıran, nihayet, ümidini kesince, aklı geride, ileri gitmek istemeyen adımlarla yoluna devam eden bir insan gibi üzüntülüydüm.”
“Ondan ayrılmanın bana güç geleceğini biliyordum. Fakat bunun bu kadar korkunç, bu kadar acı olacağını tasavvur edememiştim.”
“Bu akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş.”
“…Çünkü o benim için bütün insanlığın timsaliydi…”
“Ben dünyadan ziyade kafamın içinde yaşayan bir insanım..”
“Kaybedilen en kıymetli eşyanın, servetin, her türlü dünya saadetinin acısı zamanla unutuluyor. Yalnız kaçırılan fırsatlar asla akıldan çıkmıyor ve her hatırlayışta insanın içini sızlatıyor. Bunun sebebi herhalde, ‘ Bu öyle olmayabilirdi ‘ düşüncesi.”
“Aşk öyle bir histir ki, nereden geldiğini bilemediğimiz gibi, günün birinde nereye kaçıp gittiğini de bilemeyiz.”
“İçimde onu kaybetmiş değil, asıl şimdi bulmuş gibi bir his vardı.”
KİTAP KÜNYESİ
Adı: Kürk Mantolu Madonna
Yazar: Sabahattin Ali
Tür: Roman
Sayfa: 160
İlk Baskı Tarihi: 1943
Yayınevi: Yapı Kredi