Anneme ekmek sordum, bir kilo kıyma dedi. İstediği bir kilo kıymaydı. Annem kıymayı yemeklere katacaktı.
Aldığım bir kilo kıymayla, sahilden eve gidiyorum. Poyraz biraz sert esmeye başladı. Dalgalar da kendini gösterdi. Önümde giden arkadaşlara yetiştim. Deniz ısınmamıştır, girilmez kanaatine vardık. Arkadaşlardan biri, on dokuz mayısta bayramdaki gösterilerden sonra denize girerdik. O yıllar daha sıcak oluyordu. Küresel ısınma var diyorlar, halbuki soğuma var. Haziranın ikinci haftası normal denize girilmiyor.
Soğuk dinlemeden, alışık olan insanlar rahatlıkla denize girebiliyor. Çünkü ileride mendireğin yanında denizde top oynayanları gördük. Arkadaş, spor salonundan çıktığımızda yerde bir karış kar varken sınıf arkadaşımız denize girdi de biz ona kar topu atmadık mı? Diye sordu. Gerçekten atmıştık. O anı kalıcı hâle getirmek için fotoğrafını çekmiş olsaydık, bugün için ne mutluluk verici bir anı olurdu.
Böyle bir anı taşıyor olmak çok değerli olacaktı. Denize giren arkadaşımıza sağlık diledik.
Arkadaşlarla su topu oynayanlara laf atmaya başladık. Onlar da kendine güvenen gelir oynar, dışardan konuşmaz dediler. Biraz önce suyun soğuk olduğunu girilmez diyenler, hemen denize atladılar. Yalnız su topu oynayanları dışardan izliyorum.
Kıymayı yanıma bıraktım ve alkışlıyorum. Hareketsizler, karşı taraf antrenmanlı hâliyle iyi paslar yapıyor. Bizimkilerin gönülleri istiyor ama kaslar izin vermiyor. Arkadaşlara, kalbiniz yirmi beş yaşında fakat bedeniniz, elli beş yaşında, dedim.
Oyunda alkışa değer hareketler oluyor ve alkışlıyordum. Yalnız dalgalar, ardı arası kesilmeden hırçınlaşıyor ve oyunu etkisi altına alıyordu. Bizimkiler çıkmak isterken aralarında çarpıştılar. Çarpışma da birinin çenesi diğerinin kaşı yarıldı. Hemen denizin kenarına koştum. Mendil paketini verdim ve kanı durdurmaya çalıştım.
Kenara çıktılar, kanı az da olsa durdurduk ve sizi sağlık ocağına götüreyim, dedim. Yolu kenarına çıktım ki, kıyma paketi yerinde yok. Çevreye göz gezdirirken, köpek kıymayı afiyetle yediğini gördüm. Arkadaş müdahale etmek istedi. Bırak ona nasipmiş dedim.
Arkadaşları taksiye attım ve sağlık ocağına vardık. Onlar içeri ben kasaba. Kasapta et kalmamış fakat bir kişi ayırdığı kıymayı almamış, iki kilo olan kıymayı aldım. Sağlık ocağına uğradım ve arkadaşlarla bir şey olmamış gibi bu defa üst yoldan eve doğru yürüdük.
Arkadaşlar küresel ısınma dediler, hepsi hava çünkü daha ısınamadık. Önceki seneler haziranda meyveler olurdu dedi. Bugünlerde can erikleri olgunlaşmaya başladı. Kirazlar da kızarmaya beş on gün sonra başlar. Diyen arkadaşa en az on beş gün dedik.
Yol boyu, kimse yoktu. Göçler yaylalara çıkmaya başlamıştı. Biz de bir hafta sonra gideceğiz dedim. Arkadaş buralarda serin gitmeye gerek yok dedi. Yaylacılık gelenek mutlaka gidilecek dedim.
Köye döndük ve her birimiz evine dağıldı.
Annem, bahçeden marul ve taze soğan almış, yıkıyordu. Beni görünce, kıymayı iki kilo alsaydın çok iyi olacaktı, dedi. Kıyma da elimde bir yere daha bırakır mıyım?
Elimi kaldırdım ve iki kilo aldım dedim. Nasıl akıl ettin dedi. Ben de öyle geldi içimden dedim.