İnsan seyahat ederken sadece gideceği yeri düşünerek çıkar yola. Elbette hedefinizde ve planınızda ne varsa ona uyarsınız. Ancak bazen yol üzerinde bulunan bazı yerler vardır ki ister istemez hatıralarınızda yer alır.
Ünye’den yola çıkıp; Terme, Çarşamba, Tekkeköy, İlkadım, Kavak, Havza, Merzifon, Gümüşhacıköy ve Osmancık ilçelerinden geçtikten sonra yolum Çorum’un Kargı ilçesine düştü. Günlerden pazardı. Resmi daireler kapalı, okullar tatildi. Bir öğretmen olarak resmi yerleri ziyaret etme şansım yoktu.
Kargı ilçesi yakınlarından geçerken bu sakin ve mütevazı ilçeye uğramak istedim. Yolum uzundu ve geceyi Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde geçirecektim.
Otomobilimi bir yerde park edip şehri dolaşmaya başladım. Çok yerde olduğu gibi Kargı’da da saat kulesi vardı. Dört ayrı bölümden teşekkül eden kulenin zemini daire içine alınmıştı. Aylardan mart olduğu için zeminde dikili olan bitkiler yaprak açmamıştı. Çünkü daha martın ilk haftasıydı.
Saat kulesinin zemininde kırmızı ve beyaz renklerle yazılmış “KARGI” yazısı biz misafirler için önemliydi. Farklı bir yerde olduğumuzu fotoğraflamak için bir fırsattı.
Şehri dolaşırken önce bir markete girdim. Dedim ya Pazar olduğu için yeni malların düzenlenmesi yapılıyordu. Daha sonra bir ekmek alıp yoluma devam etmek istedim.
Yolculukta yanımda kimin “çiçek ekmek” kiminin “papatya ekmek” kiminin “gül ekmek” dediği; parçalarının koparılırken dağılmayan ve uzun süre kurumayan ekmek türünü tercih ederdim. Bu düşüncelerle gezerken bir fırına rastladım ve camın önünde aradığım ekmek vardı.
Fırın yanlış hatırlamıyorsam yola göre biraz yüksekçe bir yerdeydi. İçeri girip ekmeğimi aldıktan sonra isminin sohbet esnasında Mehmet Kemtel olduğunu öğrendiğim kişiyle sohbete başladım. Hem tanışmak, hem de Kargı hakkında bilgi almak istiyordum. Mehmet Kemtel Ustaya “Ben gezdiğim yerler hakkında yazılar yazıyorum. Buradan da bahsedeceğim” dedim. Mehmet Usta bana “Buralardan kimse söz etmiyor” anlamında sözler söyledi.
Kargı gerçekten Anadolu’nun gözlerden uzak bir ilçesiydi. Kendi haline bir ilçe görünümündeydi. Oralara gelip giden yetkililer hangi aralıklarla oralara geliyordu bilmem ama ben planlarım dâhilinde olmadığı halde Kargı’yı görmek, gördüğüm kadarıyla da birkaç satır karalamaktı niyetim.
Daha fazlasına gücüm yetmezdi çünkü. Ancak birilerinin oralara gitmesi, oranın ahalisinin dertlerini dinlemesi ve en azından varlığınızdan haberimiz var demesi lazım. O insanlar zaten fazla bir şey beklemez. Çünkü bu tür yerlerde yaşayanların insanlığı diğerlerinden bir adım öndedir hep. Kargı da ben gönül sahibi bir ilçeyim diyordu duruşuyla.
Mehmet Kemtel Ustaya “ Sizi yazarım ama 16 gün sonra mı, 46 gün sonra mı olur bilemem” dedim. Çünkü gezdiğim yerleri sırayla yazıyordum. Bu gün de sıra Kargı’ya geldi ve ben Mehmet Kemtel Ustaya verdiğim sözü tutmuş oldum.
Daha sonra şehri biraz dolaştım. Aslında bir yazı daha yazacağım bir gün. Çünkü tabelasında Mıhçı Kebap diye yazan bir işletmenin önünde oturup bazı kişilerle sohbet ettim. Konumuz oraya gelince bu sefer de ora hakkında, dolayısıyla Kargı hakkında yine yazmış olacağım.
Bugünkü yazımızda Mehmet Kemtel Ustayı konu edindiğim için ondan daha fazla bahsetmem gerekiyor. Kendisine misafirperverliği için teşekkür eder, bol kazançlar dilerim. Yolum bir daha Kargı’ya düşer mi bilmem ama Kargı ve Mehmet Kemtel hep gönlümüzde kalacaktır.