Gün/aydın dostlarım…
Benim adım sabah______ Güneşin doğduğu yerde taze bir başlangıcım ben…
Meltem tebessümüyle bakarım gözlerinize. İçinizi yakar, içinizi serinletirim.
Üşümeyi de seversiniz, ısınmayı da… Benim adım sabah ______ Sevgiye başlangıcım ben…
BİR KALEM, BİR KÂĞIT
Eğer gözlerinizi açabilirseniz, görürsünüz beni, anlarsınız yalnız olmadığınızı…
Her duygunuza bin duygu katarım peri masallarından çalınmış.
Elimi tuttuğunuzda, tutabildiğinizde korkuyu, sıkıntıyı, acıyı unutursunuz.
Ağlamayı unutursunuz…
Her sabah uyandığınızda duyarsınız Vatan kokumu…
Toprağa yalınayak basmanın mutluluğunu öğretirim size.
Kırlarda koşmanın sevincini, yağmurda yıkanmanın tadını öğretirim.
Selâm vermenin sevgiyi nasıl çoğalttığını görürsünüz erken vakitlerde…
Gülmenin hayatı nasıl aydınlattığına şahit olursunuz…
Bir sır var beni örten…
Bir sır var düne kadar tanışmıyor olmamıza sebep…
Ve bir sır var her gecenin sonunda elimi tutabilmen için…
Küçücük bir sır____
Paylaş beni____
Ve ben ol…
Benim adım sabah____ Sevgiye başlangıcım ben…
Aç Kollarını Dost…
Geliyorum________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
Yaşamanın da ölmenin de Sevmekle başladığını anlarsın…
Benim adım SABAH…___ Sevgiye aç kollarını, sarıl doyasıya ve keyifle, sağlıkla, mutlulukla yaşamak için dua et doyasıya, barış dolu, huzur dolu başla haftaya… Haydi dostlarım şimdiden günlerin ne getireceğini ne götüreceğini bilmesek de hayırlı bir haftanız ve günleriniz olsun diliyorum…
_________Şu koca dünyada kalemin kâğıda değdiği yerde beliren küçücük bir lekeyim ben. Kalemin bir okunuşuyum sadece. Gözle görülen en küçük şey benim herhâlde. Olsam da olur olmasam da…
Her şeyin bir şekli var, ya benim?.. Bir şeklim bile yok. Kalem kâğıda değer ve ben ortaya çıkarım. Benim ortaya çıkmam için bir gayrete gerek yok yani________…
Bir kalem bir kâğıt, yeter miydi bir hayatı anlatmaya ve yaşanan acıları, hüznü, mutluluğu.
Hayat boş bir sayfa gibi, yazdıkça yazıyor insan. Yaşadıkça ölüyor aslında… Bir sayfa yeter mi acıları, hüznü yazmaya. Son mektup son hüzün hayata…
Kâğıda itiraf zordur. Acı olur bir kere. Kaleminden önce gözyaşların kirletir sayfaları. O’nun adını yazarken sıklaşır gözyaşların ve duraksarsın biraz. Kalemini, aşkın damlaları ile ıslanmış sabırsız sayfaya bırakırsın. Bekliyordur artık kalemin ve kâğıdın. Bu sırada sen gözyaşlarını silersin. Biraz duraklarsın. Hiçbir şey düşünemez, hissedemezsin. Ve sebepsiz bir cesarete bürünür, kuşanırsın kalemini. Tam adını yazacakken O’nun, parmak uçlarından başlayan bir titreme sarar ellerini ve kalemini. Yazamaz olursun. Adını yazamaz olduğun sevgiliye muhtaçsındır artık. Kâğıdın ve kalemin, Allah’tan sonra ki şahitlerin olur yavaş yavaş.
Bir kere bile adını yazamadığın sevdiğini öyle bir anlatırsın ki kâğıtlar ağlar, kalem ağlar, gözyaşların sayfaya şekil verir.
Dedim ya gözyaşların kaleminden önce iner sayfalara. Bir damla büyüklüğünde ki ıslaklığa ulaşınca kalemin, sayfanın canını yakar, yırtar onu. Ama üzülme. Belli etmez sayfalar yırtıldıklarını. Çünkü sayfanda kalemine âşıktır ve üzmek istemez onu.
Evet. Kâğıda itiraf zordur. Hıçkırarak yazarsın. Ağlayarak, düşünmeden. Karşılık beklemeden. Hitap ettiğin sevgili sanki karşındaymış gibi utanarak yazarsın.
Sayfanın tükenmesine yaklaşınca bir endişe kaplar seni. Kâğıtlara, kalemlere, yüreğine, kavramlara sığdıramadığın sevdiğini anlattığın ve senin için altından değerli olan bu kâğıtları birilerinin görmesinden korkarsın.
Sayfanı aydınlatan mum tükenmek üzeredir tıpkı sayfalar gibi. Ve sen üzülürsün. Çünkü hiçbir şey anlatamamışsındır daha. Bir son yapmak zorundasındır ama nasıl bitireceğini bilmiyorsundur. Daha başlamadan önce içmek için aldığın çay buz gibi olmuştur. Tadına bakarsın ve yüzün büzüşür. Mumun aciz ışığı kendi suyunda sönmek üzeredir ve sen O’nun adını yazmak için son bir hamle yaparak kalemine uzanırsın. Fakat vakit geçmiştir. Mum söner ve oyun başlar…
Endişelenme. Kâğıt ve kalemde canlıdır. Sen son yapamamış olsan da onlar anlamışlardır sonun ne olacağını. Sen mutluymuş gibi görünürken çevrendekilere, kâğıt ve kalem haline ağlar içten içe. Bu yüzden hiç kurumaz gözyaşların sayfalarda
Unutma kâğıda itiraf zordur. Sevdiği neyse daha zor!… haydi o zaman dostlar yenelim bu zorluğu, başlayalım hep birlikte el ele, yürek yüreğe, omuz omuza, tutmayalım yüreğimizde olanı, söyleyelim gönlümüzce sevdiğimizi. Gülümseyerek GÜNAYDIN!. Sevgi ile GÜNAYDIN… diyelim sevdiklerimize…
Bir büyük itiraf gibi ve biz olduğumuzu anlasınlar diye… Ve inanın hayat sevince güzel… ve diyelim ki her bir cümleye; bu ülkenin sahipleri yalnızca bu ülkeyi karşılıksız seve bilenlerindir en büyük sevgi… Sevgi dolu, umut dolu hayatı sevin… Hepimiz için güzelliğin adının gerçekten daima ‘güzellik’ kalacağı ve daima gerçek rollerimiz için sahnede yer alabileceğimiz ömürler diliyorum…
Ve diyorum ki haydi dostlar o zaman uslu uslu gıybet yapmadan oturalım ve insanı, hayatı sevelim… hele ki yaş kemali almış, bir çok tecrübe bizi hayat teknesinde beraberce yoğurmuş ise, hiç ego yapmayalım, onu yazdın bunu yazdın, vay beni niye yazmadın!.. demeyelim… Eğer sevgiyi almayı biliyorsanız, hepinizi seviyorum. Taç olmayı hak eden!.. hepiniz baş tacısınız…
Hadi şimdi kahvenizi alın, oturun bir köşeye. Ruhumuzu keşfe çıktık, sizde de katılın bu serüvene…
Kim; Barış adına, Sevgi adına, İnsanlık adına yoklama alırsa, Ben; ‘Buradayım’
Atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir… Mutlu ve umutlu, acısız, gözyaşsız günler dilerim. Bu haftanız ve gelecekte de nasip olursa Rabbimizin izniyle geçireceğiniz haftalarınızda da tüm Pazartesi günlerinizden başlamak üzere ömrünüz aydın, huzurlu, bereketli, sağlıklı geçsin. Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun… Hoş kalın, hoşça kalın, hep dostça kalın, bir yerlerde bir gün görüşmek ümidiyle gönül soframdan gönül sofranıza muhabbetler gönderdim…
#öskursun#