Sabah erkenden kalktı evin hanımı Pervin Hanım. Bir telaş eşini uyandırdı, duşa girdi, kahvaltı hazırladı eşini uğurladıktan sonra gelecek misafirleri için dünden yarım bıraktığı işlerini tamamlamak üzere mutfağa yöneldi. Biraz ortalığı topladıktan sonra yapacağı ikramlar için birkaç malzemenin eksik olduğunu görüp hemen markete koştu. Alışverişini yaptı, eve geldi, işe koyuldu. Her şeyi iyice kolaylamıştı ki kapı çaldı. Gelen konuklarından biriydi. Kısa bir sohbetten sonra birer ikişer gelmeye devam etti misafirleri. İlk gelen Yıldız Hanım sonra Ferhan Hanım, Semiha Hanım derken gelenler tamamlanmıştı.
Hoş beş ettiler ve başladı hanımlarda koyu bir sohbet. Her biri kendi aralarında muhabbetlerinin sardığı oranda konuşuyorlardı.
Aycan Hanım, iktidarda yaşanan olumsuzluktan ve kendi adına yaşadığı kaygıları dile getirirken Bilge Hanım katılmadığı tarafları Aycan Hanımın sözünü keserek direkt belirtiyordu. Fikir alışverişinde bulunuyorlardı. Hararetle birbirlerinin yanlış düşündüğü noktaları göstermeye çalışıyorlardı.
Bir diğer köşede oturan Sezin Hanım, Semiha Hanım, Sevim Hanım, Şengül Hanım birbirlerine yaptıkları elişi çalışmaları gösteriyorlardı büyük bir gururla.
-Hiç uyumadım dün gece bunu bitirebilmek için şekerim diyordu Sezin Hanım. Saat gece yarısını geçmiş hiç fark etmedim bile. Aa bitiremeseydim uyuyamazdım da zaten.
-Ben de geçen yıl yapmıştım bu işlemeyi diyerek havlu kenarını çıkardı Sevim Hanım çantasından. Şimdi bir arkadaşımın kızı evleniyor ona da yapacağım aynısından diye kızımın çeyizinden çıkardım. Laf aramızda biraz da tartıştık bizimkiyle. Neymiş onda olan başkasında olmayacakmış. Kızım o şimdi evleniyor o kullanır çoktan modası geçer dedim bu seferde sen bana modası geçen şeyleri mi layık görüyorsun demez mi. Ayy ne diyeceğimi de şaşırdım. Yapsan bir türlü yapmasan söz verdim yapmıyorum demek olmaz. Neyse alırız artık bizim kızın da gönlünü. Napalım başa gelen çekilir artık.
-Sorma Sezinciğim aynısı bende de var. Haklılar da aslında ama biz de zor yetişiyoruz ne yapalım. Hemen hazırdakini kullanalım diyoruz. Ben de yıllar önce Özlem’e ördüğüm bir vitrin takımını yeğenim evleniyordu ona verdim. Neyse gün oldu devran döndü bizim kızın da çeyizi açılacak. Bizimki hiç seslenmedi ama biliyorum bir şey arıyor yana döne. Anladım neyi aradığını ama söylemeye cesaret edemiyorum. Nasıl olsa ben bir daha yaparım diye düşündüm o da araya hep bir şey girdi tekrar örmek nasip olmadı. Neyse ben dayanamadım söyledim. Bu sefer kuzeninde görür daha çok kızar diye. Bekledim ki bağırsın, kızsın… ayy bak hala gözlerim doluyor. Hiçbir şey söylemeden sadece neden diye sorar bakışlarla bana baktı. İçim ezildi içim. Sonra ben ne yaptım uyumadım, sezin gibi bütün bir takımı üç günde bitirdim. Ona da söylemedim sonra paket yapıp eline verdim. Bir mutlu oldu ki anlatamam size.
-Şimdiki gençlere bayılıyorum vallahi. Öyle akıllı ve düşünceliler ki. Bizim onlar için yaptıklarımızın gayet farkındalar. Geçenlerde oğluma dedim ki annecim Filiz Hanımların apartmanlarının önündeki çiçekleri biliyorsun onun tohumunu alır mısın bana. İşim var biterse belki dedi. Üzüldüm biraz beni önemsemiyor gibi konuştu. Belli etmedim yine de. Neyse akşam gelmesi gereken saati çokta geçti bizimkinden hala bir ses yok. Merak ediyorum arıyorum telefonu meşgule alıyor. Dedim demek ki iyi işi var ondan açmıyor. Kapı çaldı açtım baktım Deniz. Hoş geldin oğlum dedim tohumları sordum hemen. Almadım işim çoktu dedi. Ben de yine tık yok aman o sinirlenmesin de gerekirse ben Filiz Hanımdan isterim diye düşündüm. Akşam oldu çaylarımızı içerken bu da kardeşiyle şakalaşıyordu. Sonra durdu birden size bir haberim var dedi. Hepimiz şaşırdık çünkü Deniz’in alışkın olmadığı bir şey bizimle akşam oturması. Baştan belliydi. Babası tamam yine ben sizinle yaşamak istemiyorum diyecek dedi. Ben de susturdum çocuk duymasın diye. İçeri gitti anneciğim öncelikle bu çiçek senin için tohumlarla, toprakla, çiçek çıkacak diye uğraşma diye. Sonra ama ben onlarla uğraşmak istiyordum vakit geçsin diye düşünmüştüm dersin diye yine de tohumları topladım. Gerisine ben karışmam. Cebinden de babası için
-Babacığım bu da sigaran için gümüş tabaka dedi.
Kardeşine de uzun zamandır istediği markalı çantayla kazak almış. Biz, oğlum nasıl aldın bu kadar şeyi diye biraz çıkışır gibi olduk. Sonra anneciğim terfi ettim ben işte demez mi? Dünyalar benim oldu sanki. Bunlar da ilk maaş için biraz az ama idare edin daha büyükleri diğer ay dedi. Ayy oğlum ben hediyesinde değilim yeter ki sen mutlu ol dedim. İşte böyle. Seneye yaza da evliliği düşünüyormuş. Hakkı tabi çocuğun. Böyle işte arkadaşlar bu aralar öyle mutluyum ki.
Hep bir ağızdan tebrik ettiler arkadaşlarını. Bu arada ev sahibinin hazırladıklarını yerken bir yandan da edilen sohbetle beraber zamanın nasıl geçtiğini anlamamışlardı. Sırayla gelen konuklar bu kez müsaade isteyerek hep beraber kalktılar.
İş başa düşmüş çıkan bulaşıkları yıkamak Pervin Hanıma kalmıştı. Açtı müziğini, taktı eldivenlerini, girişti işine. Her şey çok mutlu etmişti gelenleri. Keki istediği kabarmıştı, böreği istediği şekilde kızarmış, sarması güzel pişmiş, tatlısı herkese yetmişti. Bu sırada telefonu çaldı elini üstün körü sadece köpüğü gidecek şekilde şöyle bir suya tuttuktan sonra telefona baktı. Arayan üniversitede okuyan kızı Su Naz’dı.
-Alo bebeğim nasılsın?
-İyiyim annem sen nasılsın? Nasıl geçti günün? Dedi
-Çok güzeldi canım her şey istediğim gibiydi. Ama sen eksiksin bir tek, çok özledim seni diyerek ağlamaya başladı birden Pervin Hanım.
-Annecim ağlama lütfen diyerek teskin etmeye çalıştı annesini Su Naz.
-Tamam canım sen bana bakma. Özledim de ondan yapıyorum sana naz dedi. Gülüştüler birlikte.
-Anneciğim benim kapatmam lazım şimdi telefonu sonra uygun olduğumda tekrar ararım dedi ve kapattı.
Yine işe girişti, tam bitmişti ki kapı çaldı. Kocası geldi. Yemeği ısıttı, sofrayı kurdu, topladı, yine bulaşık. Sonra çalan telefona koştu. Kuzeni Dilek halacığım evdeysen size çay içmeye gelmek istiyoruz. Buyur etti. Onun bedeninde yorgunluk hiç olmazdı. Yıllara meydan okurcasına. Koşturup dururdu hem de sürekli. Yorulmak onun için kapının çalınmaması demekti. Halinden memnundu ama yine de koca hayatı da böylece devirdik demekten de kendini alamıyordu. Akşam sohbeti, gelen yeğeninin bebek beklediği haberini ilk kez halasına vermesi mutluluktu onun için.
Yine misafirleri gitti. Ortalığı topladı. Çoktan yatan eşini uyandırmamak için bir kenara ilişti. Gözleri açık düşünmeye başladı. Burnunda tüten kızını düşündü, kendi çocukluğunu, annesini, anlamadan devirdiği yılları. Biten günün ardından gözyaşı dökmenin boş olduğunu biliyordu da yine de her gün o tek damlayı dökmeden içi rahat etmiyordu nerdeyse. Yine de mutluyum diye mırıldandı. Benim hayatımda böyle oluversin. Yalnız değilim, karnım doyuyor, elim ayağım tutuyor diye düşündü.
Küçük şeylerden mutlu olmayı bilen biriydi Pervin Hanım. Eksiyi artı yapar, atıkları yeniler, ağlayanı güldürür misali.