İnce dalan uzun boylu bir adam girdi odama.. Selam vererek misafir koltuğuna oturuverdi. Kırk yıllık dost gibi muhabbete başladı. “Affedersin seni tanıyamadım” diyecektim ki, Ali Karaca Hocanın selamıyla geldiğini söyleyip Yerköy’den söz etmeye başladı.
Anladım ki, beni Yerköy’den tanıyor. Aşıklığın, şairliğin var mı, dememe gerek kalmadan cebinden bir tomar kağıt çıkarıp şiirlerini okumaya başladı.
Nedir çektiğim senin elinden
Bana etiklerin yetmez mi gönül.
Kurtulam gözlerimin selinden
Bana ettiklerin yetmez mi gönül!
Adı Hasan Bozkurt: “Bir garip Hasan!..” Yerköy kömüşören köyündenmiş. Köyü Yerköy’e 7 kilometre… Şair Ali Karaca hoca köyünde imamlık yapmış. Şiirlerini duyunca benimle görüşmek üzere yanıma yollamış. “Ahmet Sargın, emekli öğretmen Yozgat Şairler ve Yazarlar Derneği Başkanı, git onunla görüş, tanış senin derdini ancak o anlar” demiş.
Belli ki şiir dostu bir insan. Cebinden çıkardığı küçük kağıtlarla konuşmaya başladı. Şiirler peşi peşine geldi…
Senin yüzünden yatak yorgan yatarım
Derdimin üstüne dertler katarım
Gönül seni götürüp yardan atarım
Bana ettiklerin yetmez mi gönül!
Kısaca hayatından bahsetti. İlkokulu köyünde okumuş, ilkokuldan sonra başka okula gidememiş. Köyde kalıp babasıyla birlikte çiftçilik yapmaya başlamış. Köyün işine dalmış, hayatı kucaklamış. Askerliğin acemi birliğini Isparta’da usta birliğini de Aydın Söke’de tamamlamış.
Köyüne döndükten sonra bir kamyonet alıp seyyar satıcılığa başlamış. O köy senin bu köy benim, rızık peşinde dolaşmış durmuş. “Bu sevda nasıl başladı? diye sordum. Hayali bir aşkla başlamış…
Gönlüm dedi ki güzel günler gelecek
Bekledim bekledim gelmedi gitti
Akan göz yaşlarımı bir gün silecek
Silmedi, silmedi, silmedi gitti.
Köylülük hali, toprakla uğraşmış, ekmeğini topraktan çıkarmaya çalışmış. Koyunları olmuş, kuzulara karışmış. Çiftti, çubuktu derken yıllar ardı ardına eklenmiş durmuş. Bu çileli hayattan kurtulmak umuduyla esnaflığa başlamış.
Seyyar satıcı olmuş, köyleri gezmiş. Ancak borç harç derken sermayeyi ele kaptırıp eli boş dönmüş, yine ne varsa köyümde toprağımda var deyip köyüne dönmüş. Şu sıralarda köyünde kalıyor hayat çilesini doldurmaya çalışıyor.
Artık yeter şu sabrımı daşırdın
Yolumu gırdan bayırdan aşırdın
Ne yapacağını sen de şaşırdın
Bana ettiklerin yetmez mi gönül.
Anlattıkça anlattı, derlerini sıkıntılara kattı. Duygusal bir insanmış, gözleri dolup dolup geldi. Tabi ki beni de ağlattı…
“Abi seni en çok ne etkiliyor, şiirlerin kaynağı nedir? ” diye soruyorum. Yaşadığı olaylar onu etkiliyormuş. Ülke sorunlarına, şehit Mehmetçiklere, çok üzüldüğünü söyledi. Televizyon haberleri, aşık, ozan programları ilgisini çeken konularmış. Küçük bir defterim var ona not ediyorum, kendi kendime sayıp, döküyorum diyordu.
Şiirlerini yazmamış. Hepsinin ana başlıklarını not etmişti. Çoğunu ezberinden okuyarak bana iyi bir şiir ziyafeti çekti.
Hasan der ki yaşım elliyi aştı
Akan ırmaklar denizlere ulaştı
Bekleye bekleye sabrım da daştı
Gelmedi, gelmedi, gelmedi gitti.
“Hasan Abi, biraz da Yerköy’den bahset, Yerköy’deki ozanlar, aşıklar ne alemde” diye yarasını deştim.
Of çekti, uf çekti, sitem etti, sinirlendi. “Yerköy’de, Yerköylü de sahipsiz Ahmet hocam aşıklara ozanlara sahip çıkan mı var diyordu.
Ozan Coşkun Yerköyü terk etti, Ozan Neşet sazını alıp gitti, Aşık Kadir’i küstürdüler.
Aşıklar derneği sahipsiz, darmadağınık bağımızın gülleri, yaprakları döküldü. Yerköy’e sahip çıkan yok, aşıkları ozanları görüp gözeten yok diyordu.
“Siz toplanın bir araya gelin, sırt sırta verin” dediysem de başını olumsuz manada salladı, durdu.
Ömrünü geçirdin fuzuli boşa
Düzü bitirdik geldik yokuşa
Hiç kimse yanaşmaz değiş tokuşa
Kimseye çatamazsın farkında mısın?
Bıraksam saatlerce konuşacaktı. Ben sordum o cevapladı. Samimi, dürüst içimizden biri olarak bana sığınmıştı. Şiirlerini okumasını ve deşarj olmasını istedim, okudukça coştu, coştukça, okudu… vurguları yerinde ses ve mimikleri şiire bir anlam kazandırıyordu.
Ağrı girer hem sağıma soluma
Felek vurdu ganadıma, goluma
Bir yolcuyum gitmem gerek yoluma
Ver elini vedalaşak Yozgatım.
Şiirlerini toplayacak bir defteri olmamış. Ona kalın bir şiir defteri almayı düşündüm. “Hocam bugün aldım, artık şiirlerimi temiz defterime yazacağım! ” dedi. Bunları bizlerle köylülerle paylaş, içinde kalmasın dedim. Utandığını, sıkıldığını ifade edip ‘yanlış anlaşılmaktan korkuyorum, dedi?..
Uzun uzun anlattı, şiirlerini art arda sıraladı. Kendisini bir başka günde dinleme sözü verdim ve Ali Karaca Hocaya da selam söyle dedim.
Yerköylü aşıkların, ozanların isimlerini yazıp onlarla görüşmesini söyledim. Bir dörtlükle veda etti…
Vakit geldi veda etmeliyim sana
Gitmem gerek yol göründü bana
Hakkını helal et, garip Hasan’a
Ver elini helalleşek Yozgattım.
Hasan Bozkurt gibi şiire gönül vermiş, adı sanı duymamış nice garip Hasanlar var bu ülkede !…