Biz % 99’zu Müslüman olan Cennet vatanımız Türkiye Cumhuriyeti devleti ve insanları olarak, dünyanın en duygusal, duyarlı ve hatta her konuda örnek milletiyiz ve olmalıyız. Ama söylediğimiz duyarlılık ve duygusallığımızdan eser kalmamış bizde..Çünkü ülkemizde bir süredir ve halen devam eden yalan dolan ve ötekileştirme odaklı siyasetin ve ihmalin sonucunda 301 madencimiz ve niceleri, binlerce metre derinlikteki maden ocağında şehit yatıyor.
Ve şehit madencilerimizin geride kalan onlarca dul, yetim, gözü yaşlı, ciğeri alev-alev yanmaya devam ederken; Hayat gayet normalmiş gibi, bu ve benzeri olumsuzlukları yaşatanlara dur demesi ve hesap sorması gereken sorumluluk sahibi herkes ve bizler,göz göre göre milletçe çekilen çileye,acıya ıstıraba rağmen malum zihniyete kucak açmaya ve prim vermeye devam ediyoruz.!
Bütün bu ihmal ölümleri yetmiyormuş gibi üstüne üstlük düne kadar bir iki şehirde kesilen elektriğin nerede ise ülkemizin bütününde kesilerek, ülkenin ve insanların karanlığa mahkum edilmesi esnasında yaşanan terör ve nasıl öldüğü ya da öldürüldüğü muamma olan rahmetli savcımızın şehit edilmesiyle sonuçlanan acı olay; En basit yoldan odaya verilecek bayıltıcı gaz ile tere yağdan kıl çeker gibi çözülmesi muhtemel görünürken:
Bütün bu yollar denenmeden 6-7 saat sonra yapılan silahlı müdahale ile gelinen vahim durumun ardından gelen bir Nisan’da bırakın insanların birbirlerine nisan bir şakası yapmasını; Toplumu haberden haberdar etmekle yükümlü televizyonların büyük çoğunluğu, konuyu ülkenin ve insanların gündeminde tutarak, iktidar muhalefet bütün partileri, ülkenin ve insanların ortak menfaatleri doğrultusunda düşünmeye odaklayarak tansiyonu düşürmeye yönelik program yapmaları gerekirken;
Ülkemizde her şey çok güzel, insanlar hayatlarından memnu ve mutlu, hayat toz pembeymiş gibi, vur patlasın çal oynasın şeklinde programlarına ara vermeden devam etmeleri çok manidar doğrusu.!
Saygıdeğer Ünyeliler ve seçmenler,1979 yılından buyana ve halen toplam 36 yılı aşkın süredir ekmek kapısı olarak benimsediğim gazetecilik mesleğimin yanında 1999–2004 yılları arasında mahalle sakinlerimin teveccühü ile getirildiğim mahallemin muhtarlığını aynı yıllar içinde kurucusu olduğum Türkiye Muhtar Derneği Ünye Şubesi başkanlığı ile Ünye Muhtarlar Derneği başkanlığı görevimi bugünküler gibi şahsi çıkarım için değil, memleketimin ve milletimin ortak çıkarını düşünerek yaptığım gibi;
Bütün köşe yazılarım ve haberlerimde insanlar öncelikle yaşadığı yer ve insanlar ile bütün canlılardan sorumludur diye yazdım ve halende aynı düşünceler ışığında yazmaya devam ediyorum. Bu yaşıma (66) kadar, zaman-zaman benimde bilmeden yaptığım Bir Nisan Şakasıyla kendime ve Müslüman kardeşlerime ne denli büyük zarar verdiğimi Ünye ilçe emniyet müdürlüğünde görevli Karakol Amiri komiser Selçuk Gültekin kardeşimizden bir Nisan 2015 Günü öğrendim.
Öğrendiğimde beni şok eden“Nisan Bir, Yalan İki” Şakasının altında, ülkemiz, Müslümanlarımız insanlarımız adına nasıl bir hinlik yattığını, bilmeyen insanlarımızla paylaşmak istedim.
Nisan Bir Şakasının en ağırı olduğu için Eşek şakası olarak nitelenen ve okuduğunuzda Eşek şakası demenin bile yetersiz kalacağı şaka Bir Nisan 2015 günü İzmir’de yapıldı.
İzmir’in Torbalı ilçesinde yapılan 1 Nisan şakası, bu kadar da olmaz dedirtti.
İddiaya göre, Torbalı’da ikamet eden M.Ö. (19) isimli genç kız, en yakın arkadaşı S.Ç’nin (20) Urla ilçesinde trafik kazası geçirerek hayatını kaybettiğini sosyal paylaşım sitesi üzerinden duyurdu.
Genç kızın fotoğrafını paylaşan M.Ö., ’Hayallerimiz vardı’ notunu da ekledi. Haberi gören birçok ortak arkadaş ise şok oldu. Kısa sürede İzmir’den ve ilçeden genç kızın duvarına taziye mesajları yağdı. Bazı kişiler de genç kızın ailesini arayarak başsağlığı diledi. Her şeyden habersiz olan aile ise, kızlarının öldüğü haberini duyunca sinir krizleri geçirdi.
Bazı aile bireyleri durumu araştırdıklarında olayın 1 Nisan şakası olduğu anlaşıldı. M.Ö. ise, aldığı tepkiler üzerine arkadaşının ölüm ilanını sosyal paylaşım sitesinden kaldırdı. Yaşanan bu olay iki genç kızın çevresinden de büyük tepki aldı.
“Nisan Bir,Yalan iki” şakasının altında Müslümanlar ve Müslümanlık adına ne hinlik yattığını öğrenmek için gözlerinizi ve kulaklarınızı dört açın.!
Bir Nisan?
15. yüzyılın sonlarında, Haçlı ordusu Endülüs Müslümanlarının son kalesini kuşatır. Uzun süren bir kuşatma olmasına rağmen, kış aylarının da etkisiyle, kale korunabilmektedir. Durumun zorluğunu anlayan Haçlı ordusunun komutanı değişik taktikler düşünmektedir. En sonunda 31 Mart gecesi Kalenin önüne giderek bir elinde Kur’an bir elinde İncil:
— Şu iki kitap üzerine yemin ederim ki, teslim olursanız bu akşam size bir şey yapmayacağım, der. Gerekli görüşmelerden sonra canlarının kurtarılması karşılığında Müslümanlar kaleyi teslim ederler.
Ertesi sabah, yani 1 Nisan sabahı, Haçlı ordusu komutanı bütün Müslümanların öldürülmesi için emir verir. Bunun üzerine Müslümanlar:
— Yemin etmiştiniz, bize söz vermiştiniz’ dediklerinde Haçlı ordusu komutanı:
— Benim sözüm size dün akşam içindi, bugün için size bir sözüm yoktur’ diye cevap verir ve bütün Müslümanlar orada şehit edilir.
İşte o gün bugündür 1 Nisan Hıristiyanlar arasında ‘Hile Günü’ olarak kutlanmaktadır.
Maalesef, yüzlerce, binlerce Müslüman’ın katliam günü olan 1 Nisan’ları yalanın, dolanın, entrikanın, havada uçuştuğu, anayasa ve kanunlar tanınmadığı için bırakalım siyaseti, insanın, insanlığın ve Müslümanlığın ayağa düştüğü ve düşürüldüğü ülkemizde ve Ünye de, şaka günü olarak nasıl kutluyoruz, diyor, saygılar sunuyorum.
Ahmet Yenin
Bir Elinde Kur’an, Bir Elinde İncil.!