Kim olursak olalım, ne işi yaparsak yapalım, yaptığımız işin bir sorumluluğu bir ahlakı olmalı! Çalışıyoruz, kazanıyoruz, iş yapıyoruz, toplumsal bir ahlak çerçevesinde hizmet üretiyoruz, evimize çoluk çocuğumuza ekmek götürmeye çalışıyoruz. Hayatımızı devam ettirmek kimseye muhtaç olmamak için çalışmak zorundayız.
İşimizi, hizmetimizi insan gibi yapmak, hizmete emeğimizi, alın terimizi bulaştırmak ve “Helal ” damgasını vurmak bizim elimizde! Ne iş yaparsak yapalım, dürüst ve hilesiz yapmazsak sorumluyuz, vebal altındayız. Hem çalışmak, hem üretmek hem de insanlara hizmet etmek amacımız olmalı. Cenab-ı Allah da bize bunu emrediyor: Helalinden ve alın teri ile kazanıp insanlığa da faydalı hizmetlerde bulunmak. Hem dünya için hem de ahiret için çalışmak.
Ülkenin genelinde olduğu gibi, Yozgat’ta iş ve meslek ahlakı konusunda sıkıntılarımız var. Bir işe emek vermeden, alınteri dökmeden çok kazanmak? Sağlıklı, kaliteli iş yapmak istemiyoruz. Yaptığımız işi önce kendimiz beğenmeliyiz!..Bir de işimizi, alın terimizi helal ettiriyor muyuz; bunu düşünmeliyiz. Yaptığımız işten insanlar mutlu ve memnun mu? Bu İşte Allah’ın rızası var mı?
İşin ehli kalmadı dersek yanlış söylemiş olmayız! İnsanlar bir işe gönül verip alın teri dökerek insanları memnun ve mutlu etmenin peşinde olmuyor! En çabuk ve ne kadar çok kazanırımın peşinde oluyorlar. Ne iş yaparsak yapalım sonuçta insana hizmet için yapıyoruz. Hem rızkımızı kazanıyor hem de Hakkı ve halkı memnun etmeye çalışıyoruz; daha doğrusu böyle düşünmek zorundayız! Her şey para demek değil! Hizmet etme ahlakı da olmalı deriz.
Günümüz insanı emek vermeden, alın teri dökmeden en çok parayı nasıl kazanırımın peşinde. Böyle olunca da alanda memnun değil, satan da, iş yapan iş yaptıran da?.. Ne garip ki bu düşünceye bağlı olarak toplumda güven kalmadı, birbirimize olan itimat bitti. “Şehitlerle, sıddıklarla peygamberlerle beraber olması gereken tacir( tüccar)” nerede diye feryat edesimiz geliyor!
Kalite yok, güler yüz yok, samimiyet yok ve müşteriyi memnun etme diye bir dertleri yok. İş – aş ve görev baştan savma. Helal ettirme diye, memnun bırakma diye bir dertleri de yok. Alırsan al, beğenmezsen beğenme, çok umurlarında değil…Esnaflık ahlakı sıfır, umurlarında değil, o anı kurtarsınlar tamam. Şimdi sormak lazım, helal kazanç bunun neresinde? İnsana hizmet ve görev ahlakı bunun neresinde?
Oysa: İşimizi tam yapsak, emeğimizi katsak, müşteriyi memnun ve mutlu etsek, görevimizi hizmet ahlakı ile yerine getirip:”Hakkım helal olsun!, Alın terine emeğine sağlık!” Dedirebilsek nasıl olur ? Harika olur değil mi? İşi ehline havale etsek, alınteri döküp helal ettirsek kim kazançlı çıkar? Herkes, hem alıcı hem de satıcı. Allah da memnun kalır, kulu da! Sen de evine- çocuklarına helal ekmek götürmüş olursun.
Hepsinden önemlisi şu: Yaptığımız işi helal ettirmek , dürüst iş yapmak ve hizmet Aşkın’ı yerine getirmek adına çalışırsak, hem para kazınırız, hem dost kazanırız hem de Ahiretimizi kazanırız, sizce de öyle değil mi? Bu tüccar için de, esnaf için de, memur ve işçi içinde geçerlidir…
Biz ne yapıyoruz, günü kurtarıyoruz. Helalı- haramı düşünmüyoruz. Kalite- güven ve memnun etme duygusunu hiç hesaba katmıyoruz. Yani satan memnun ama alan memnun değil! Kalite Kontrolü yok, hizmet esas değil, müşteri memnuniyetinin önemi yok…Gününü kurtaran kaptan? O günü kurtarırsınız ama, yarını kurtaramazsınız arkadaş!
Son dönemde Covid-19 -Koronovirüs salgını ile birlikte maalesef bir zam furyası başladı ki sormayın gitsin. Tam anlamıyla iş soygun düzenine dönüştü: fakirmiş, fukaraymış, garipmiş gurabaymış kimsenin umrunda değil. Değiştir etiketi ver zammı çatlayan çaplasın, patlayan patlasın! Ne müşteri ahlaki, ne tüccar ahlakı ne de insanlık ahlakı arama. Amaç çok kazanmak; sonucu ne olursa olsun!
Son günlerde şu söz dilimizde dolanır oldu: “ Bize rahatlık battı!”
Hani yalan da değil! Neyimiz eksik, lüks yaşantımız mı, israfımız mı, modayı takip eden çılğın gençliğimiz mi? Bu kadar lüks yaşantının içinde altta kalıp ezilenlerden haberi olmayan para babalarımız mı? Zevk-i Sefa içince çılgınca eğlenen zenginlerimiz mi?
Konum bu değildi ama lüks ve şaşalı yaşantı içinde kendini kaybedenler var. Dikkatinizi çekmek isteriz son dönemlerde İslama karşı ateist gençlik hızla yaygınlaşıyor! Bunun vebalini toplum taşıyamaz! Ahlaksızlık batağında yüzen bir insanlık: Kendimize dönmenin zamanı gelmedi mi dersiniz? Konuyu biraz dağıttık ama: Türk -İslam ruhu ile yücelmiş, bütün insanlığa örnek olmuş bir milletin evlatları olarak kendimize, özümüze dönmek zorunda değil miyiz? Gidiş hoş değil bu araba duvara toslar; kendimize gelmek aslımıza dönmek zorundayız!..