Arama motorlarına “casusluk” kelimesi yazılarak aratıldığında “dünyanın en ünlü casusları”, “dünyanın en ünlü kadın casusları”, “casusluk tarihi” başlıklarının varyasyonları şeklinde birçok sonuç çıkar. Bu başlıklardan herhangi birini seçerek okunmaya başlanırsa hayal gücünü zorlayacak seviyede inanılmaz “gerçek” casus hayat hikâyeleriyle karşılaşılır. Kitaplara konu olmalarının yanında akıllara kazınmış filmlere ve dizilere de ilham olmuşlardır.
Bilinen bir gerçek vardır ki o da bir casusun hayatı yalanlardan oluşur. Bu gereksinimin en temel ihtiyacı kuşkusuz yalanlardan inşa edilmiş bir hayat hikâyesidir. Sahte kimlikler, sahte eğitim, sahte aile ve iş bilgileriyle donatılmış hayat hikâyelerinde; neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırt etmek oldukça güçtür.
Sırlarla ve yalanlarla dolu casusların hayatını kayda alındığı birçok film bulunmaktadır. Bu tür film tutkunlarının oldukça yüksek farkındalık eşiğine sahip olması; senaryo oluşumunun sıkı bir araştırmayı gerektirmesi ve hatasız bir yapımın hedeflenmesi zaruretini doğurmaktadır. Elbette yalan ve sır dolu bir hayatta gerçek tek olmayacaktır. Bundan ötürü bazı konu ve durumlar yapımlarda kendilerine kurgusal olarak yer bulmaktadırlar.
“Dünya çapında ün kazanmış efsane kadın casus kimdir?” diye sorulursa tüm listelerde ilk ismin “Mata Hari”, aynı soru erkek casuslar kategorisinde sorulursa tüm listelerin çoğunun ilk sırasında Arnavut asıllı, Kosova doğumlu “Çiçero” nun bulunduğu görülür.
Erdal Beşikçioğlu ve Burcu Biricik’in başrollerini paylaştığı sinema filmi “Çiçero” vesilesiyle “Çiçero kimdir?” sorusunu google da arayanlar, tarihin akışını değiştirmiş gerçek biri casus olduğunu ve filminin onun hayat hikâyesine dayandığını görür.
“Ayla” ve “Müslüm” filmlerinin de yapımcısı olan Mustafa Uslu imzasını taşıyan melodram ağırlıklı duygusal öyküyü izlemek isteyenler için söz konusu film bu yazımızın konusu olacaktır.
Çiçero Kimdir?
I.Dünya Savaşı sırasında İngilizlerin gizli belgelerini Almanlara satarak tarihin yönünü değiştirmiş bir casustur Çiçero. Bu sebeple onu “yüzyılın casusu” veya “efsane casus” olarak isimlendirenler olmuştur. Kod adını Latin kökenli Romalı devlet adamı, bilgin, hatip, felsefe öğretmeni ve yazar Marcus Tullius Çiçero’dan alan casus Elyesa Bazna – İlyas Bazna, tıpkı dünya çapında en çok bilinen 007 James Bond gibi lükse, paraya, iyi yaşamaya ve kadınlara düşkün bir şahsiyettir.
Hayatı filmlere, kitaplara ve tiyatro oyunlarına konu edilmiş olan Çiçero’nun yaşadıkları ilk olarak, II. Dünya Savaşı Sırasında Almanya Büyükelçiliği’nde görev yapan Ludwig C. Moyzisch’in kitabından “Five Fingers” adlı filmle beyaz perdeye aktarılmıştır.
Yazımıza konu olan “Çiçero” adlı film ise 2019 yılı Türkiye yapımıdır. Senaristleri Gürkan Tanyaş ve Meriç Aydın’ın hangi kaynakları baz aldığına dair bir tespit bulunmamakla birlikte II. Dünya Savaşı esnasında Ankara’da yaşananlara odaklanan bir dönem filmidir. 1904’de Priştine’de başlayıp Ankara’ya kadar uzanan gerçek bir hayat hikâyesinin ana hatlarının ve belli başlı dönüm noktalarının süreğinde bir senaryoya sahiptir.
Türkçe, Hırvatça, Fransızca, bir miktar Yunanca ve Almanca bildiği kayıtlara geçen, bariton sesiyle aryalar okuyan Çiçero, evvela Yugoslavya Krallığı büyükelçiliğinde işe girmiştir. Ardından, II. Dünya Savaşı sırasında Ankara’da Alman büyükelçiliğinde çalışırken özel evrakları okuduğu anlaşılınca işten çıkartılmıştır. Sonrasındaysa güzel sesi ve operaya olan tutkusuyla öne çıkan Çiçero “kavas” yani özel uşak göreviyle İngiltere Ankara Sefiri/Büyükelçisi Hugge Knatchbull-Hugessen’in yanında çalışmaya başlamıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı İsmet İnönü ve Dışişleri Bakanı Numan Menemencioğlu’nun II. Dünya Savaşı politikasının savaşa katılmayarak tarafsız kalmak üzerine kurulması, başkent Ankara’yı casuslarla kaynar duruma getiren bir faktör olmuştur. Almanya’nın da İngiltere’nin de Türkiye’yi yanlarında görmek arzusu casusların birbirinden bilgi sızdırma girişimlerine dahi sebep olduğu bilinmektedir.
Film, 1904 Kosova-Priştine doğumlu İlyas Bazna’nın 1918 yılında Sırplar’ın Priştine işgali sonrasında İstanbul’a göç etmesinin hemen öncesindeki Priştine sahneleriyle başlamaktadır. Henüz bir çocuk olarak savaş sırasında yaşadığı travma, gösterdiği cesaret, düşmanlarını kandırabilme, onları zararsız olduğuna ikna edebilme yeteneği bu sahnelerde rahatlıkla izlenebilmektedir. Aynı zamanda bu ilk sahneler, Çiçero’nun babasının ölümünden sorumlu tuttuğu İngilizlere duyduğu nefretin temellerinin atıldığı anlardır.
Hayati tehlike içeren casusluğu sadece lüks hayat için göze almadığı, askerliğini Çankaya Köşkü’nde Atatürk’ün yanında yaptığı, yegâne görevinin genç Türkiye’yi dünyayı yangın yerine çeviren bu kirli savaşın dışında tutmak olduğu ve bizzat Atatürk tarafından görevlendirildiği iddiaları bulunmaktadır. Devamındaysa; Çiçero’nun İngiliz sefaretinden elde ettiği gizli belgeleri Türk istihbaratının kontrolünden geçirdikten sonra Almanlara teslim ettiği, onun çift taraflı çalışan bir casus olduğu, gizli belgeleri bilinçli olarak sızdırdığı argümanlarının gerçek olup olmadığı halen gizemini korumaktadır. Alman elçiliğinde sekreter olarak görev yapan Lena Kapp’ın Amerikan ajanı çıkmasıyla Bazna’nın, kazandığı paralarla Arjantin’e kaçtığı da söylentiler arasındadır. Resmi kaynaklara göre; Cicero’nun İlyas Bazna olduğunu anlayan İngilizlerin büyük bir şok yaşadığı, hatta İngiliz büyükelçi Hugesson “O ajan olamaz, bir kere çok aptal, ikincisi bir kelime dahi İngilizce bilmiyor’.” dediği yer alsa da onun Arjantin’e kaçıp orada lüks bir hayat sürdüğü filmde yer almamaktadır.
Almanların savaş boyunca İngiliz ekonomisini çökertmek için bastığı sahte sterlinleri hizmeti karşılığında kendisine ödeyerek şahsını kandırdıklarını öne süren Bazna’nın Almanya’yı mahkemeye verdiği ve bir miktar tazminat almayı başardığı bilinmektedir. Bu dava ve yine 1950’de, İngilizlerin bu casusluk olayını resmi olarak açıklamasıyla öğrenilen durumun devamında kaleme aldığı “I was Çiçero-Ben Cicero” adlı kitabından iyi bir kazanç elde ettiği bir diğer söylentidir. Tüm kanıtlanmamış iddialara rağmen Çiçero Almanya’nın Münih kentinde yoksulluk içinde, işsizlik maaşı marifetiyle 66 yaşına kadar yaşamış, 1970 yılında vefat ettiğinde Münih Friedhof Perlacher Forst Mezarlığı’na defnedilmiştir.
İlyas Bazna’nın kendi hayat hikâyesini yazdığı, “I was Cicero” isimli eseri Türkçe’ye “Ankara Casusu Çiçero” olarak çevrilmiştir. Elyesa Bazna adıyla basılan otobiyografik kitabında Çiçero; evli ve dört çocuk sahibi olduğunu, ailesinin İstanbul’da yaşadığını, onların maddi ihtiyaçlarını giderdiğini, casusluk hizmeti karşılığı aldığı paraları sefaretteki küçük odasının halısı altına sakladığını, hayatında başka kadınların da olduğunu, pahalı parfümlere ve giysilere düşkünlüğünü dile getirmektedir. Bu vesileyle o, tehlikenin getirdiği heyecanlı yaşamı seven biri olarak yorumlanmaktadır.
Dekorları 1940 ‘ların Türkiye’si ile uyumlu, özenli hazırlanmış giysileri, arabaları, objeleriyle yüksek bütçeli bir yapım olduğu anlaşılan film; ele aldığı tarih, siyaset, aşk ve milliyetçilik konuları itibariyle savaşlarda kazanan olmadığının altını çizer gibidir.
Henüz Atatürk Orman Çiftliği’nin olduğu, kocaman ve yeşil bahçeleriyle büyükelçilikleri, nezih, şık ve takım elbiseli beylerin, saçları özenle toplanmış, şapkalı ve döpiyesli hanımların kaldırımlarda yürüdüğü günlerdeki Ankara atmosferini layıkıyla gözler önüne serdiği için tebrik edilesi bir yapımdır.
1976 Sakarya doğumludur. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi Yerel Yönetimler Anabilim Dalı Küresel Şehirler ve İstanbul Araştırmaları Programında “Kuzguncuk Semt Tarihini İnsandan Okumak; Bir Seçki ile Şahsiyetler” konulu yüksek lisans tezini yazmıştır. İstanbul’da yaşamaktadır.
Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.
Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.
Yayın Kurulu
Kent Akademisi Dergisi
Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management
Ayın Kitabı
Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,
Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.