Geçtiğimiz yıl 23 Temmuz günü Bugün Gazetesi “Sucukta domuz, biberde zehir” Takvim Gazetesi ise, “Dev markaların sütlerinden ölümcül jel çıktı. Kim bu firmalar?” sürmanşetleriyle çıkmıştı.
O gün, bu ülkede her konuda konuşan Bülent Arınç’ın çıkıp, “Olur mu böyle şey. Gıda teröristlerini de çökerteceğiz”, Tarım Bakanı’nın ise “Bu hileleri yapan şu şu firmalardır ve gereği yapılmıştır. Bundan sonra asla izin vermeyeceğiz” demeleri beklenirdi.
Ya ne oldu? Bakanlar sustular. Tarım Bakanlığı müsteşar yardımcısı ise mamalarında “melamin” çıkan -kim olduğunu bildiğimiz- marketle ilgili raporun yanlış olduğunu iddia ederek konuyu kapattı.
Hatırlayınız… Geçtiğimiz yıl Eylül ayında gazete manşetlerinde, Burger King’in TT Gıda’dan satın aldığı etlerde ‘salmonella’ ve ‘listeria’ bakteri ve virüslerine rastlandığının belgeleri yer almıştı.
Mesele bununla da sınırlı kalmamış, sızan belgelere göre, sorunun kamuoyundan gizlenmesi için Tarım Bakanlığı’nın özel gayret gösterdiği de bir bir deşifre edilmişti.
Emin olunuz, su son 5 yılda ulaştığımız ve gördüklerimiz karşısında bu sıradan bir hadiseydi. Kamuoyundan yükselen tepkileri neredeyse hiç umursamayan bakanlık, nihayet Taraf Gazetesi’nin ısrarlı manşetleri ve diğer gazetelerin toplumu zehirleyen firmaların teşhiri konusundaki haberleri karşısında ses vermişti.
Bu haberin doğru olmasını çok istediğimiz halde, uygulanmayacağı konusunda da emindik. Madem bakanlık bu haberi tekzip etmemiş, bir şans vermekten ne çıkardı ki? Bizde öyle yaptık.
Yargı kararı ile bakanlığın açıklaması aynı ayda olmuş, bu nedenle sonucu beklemek gerektiğinden, beklemeye koyulduk. Ta ki 14 Şubat 2011’e kadar. Bu kez Bakanlığa biz müracaat edip “Burger King hadisesinden sonra Bakanlığınızın 13 Aralık 2010 tarihi sonrasında gıda sektöründe mevzuata aykırı ve sağlıksız üretim yapan firmalara yönelik teşhir kararı geçerli midir? Geçerli ise hiç teşhir yapılmış mıdır? Yapılmış ise bu bilgiler hangi adreste ve hangi mecralarda teşhir edilmektedir?” şeklinde yazılı sorular yönelttik.
Bakanlık cevabı vermemek için kırk dereden kırk su getirdi. ‘Gönderdim almadınız mı’ dedi. Tüm telefonlarımı bildikleri halde, beni değil başkalarını aradılar. Günlerce süren mücadele sonunda Başbakanlık üzerinden dün resmi cevap geldi.
Parçalanan edebiyat kısmını bir kenara bırakırsak, cevap aynen şöyle: “Yasal çerçevede Bakanlığımızca gıda denetimi yapılan firmaların teşhir ve ilan edilmesine ilişkin olarak, mevcut mevzuat kapsamında herhangi bir mahkeme kararı olmaksızın doğrudan firma isimlerinin açıklanması ve ilan edilmesi hukuken mümkün değildir.”
Görülüyor ki, 13 Aralıktan itibaren yapacakları iddia edilen teşhir, yükselen medya ve kamuoyu tepkisini dindirmeye yönelik bir manevraymış.
Doğrusu hiç şaşırtıcı değildi cevap. Siz hiç Tarım Bakanlığı’nın herhangi bir iddia veya belge konusunda “doğru” dediğini gördünüz mü? Göremezsiniz? Çünkü onlar insan değiller, insanüstü varlıklar. Onlar asla hata yapmazlar. Hikmetinden sual etmeye gerek de yok! Çünkü onların yaptığı her icraat doğru! Hata, bizim gibi fani yurttaşlara ait bir haslet.
Bizde çıkmışız, haddimizi bilmeksizin bu insanüstü varlıklarca idare edilen ülkede “sıfır hata” ile çalışan Bakanlığı eleştiriyoruz, hesap soruyoruz. Cevap vermeyi, teşhir etmeyi bırakınız, bu ülkeden sürmeyerek yaşamamıza izin verdiklerine şükretmeliyiz. Affedersiniz hata ettik. Ne olur bağışlamayınız!
Bu ülkenin gıda üreticileri, sanayicileri, asla bozuk ve sağlıksız ürün üretmezler! Hile mi? Yok yok asla yapmazlar! Tağşiş ha? Zaten bu kelimeyi telaffuz bile edemezler? Onların, bu kutsal bakanlıkça verilmiş kapı gibi altın varaklı üretim izin belgeleri var. Pahalı çerçevelerle kaplanmışlar, web sitelerinde arzı endam ediyorlar. Dahası ISO belgeleri hatta hatta “helal(!) sertifikaları” bile var. Bizde kim oluyoruz ki?
Biz fanilerin unuttuğu şey şu: Tarım Bakanlığı’nın bu kutsal üretim belgesine sahip üreticiler hata yapmazlar. Ama Âdemî kandıran şeytan –çok zor ve şeytan bunu başaramaz ya– bu işe de karışıp hata yaptırsa, her türlü hatadan arî kutsal bakanlığımızda teşhir etse, maazallah ekonomimiz büyük yarar alır. Fakat bu ürünler yüzünden bazılarımız hastalansa, sakat kalsa hatta ölse ne olur ki? Nasılsa geri de 73 milyon daha var. Oysa biz dünyanın 16. ekonomisiyiz. Daha önümüz de ABD’yi de geçip birinci olmak gibi aşılacak 15 engel var.
Demek ki neymiş ey ahali: Ekonomimiz büyümeli beyinlerimiz küçülmeli… İnsan zarar görse ne olur, yeter ki ekonomimiz zarar görmesin. Gerçekte olmayan teşhire mâni yasaların değişimi için, yüce müttefikimiz Sam Amca’ya ait şirketlerin veya AB’li dostlarımız(!) henüz bu konuda bir talepleri de yok. Bu nedenle oramızı buramızı yırtsak ve hata patır patır dökülse de bu iş olmaz.
Bir de şu bazı hâkimler yok mu? Bu mukaddes bakanlığın aleyhine karar veriyorlar. Ya teşhiri engelleyici olmayan yasalardan haberleri yok ya da kesin bizim gibi bunlar da muhalifler. Tarım Bakanlığı’nın ilahi yapısına karşı olduklarından veriyorlar bu kararları. O halde bu kararlara uymaya ne gerek var?
Son olarak Sayın Bakan, adım geçtiğinde hep “o adam” dediğiniz bendeniz, haddimi aşıp(!) sizi eleştirmeye kalmışsam affola. Bizim gibi faniler böyle işte. Lütfen emir buyurunuz da mevzuata hazeratına bir baksınlar. Bakanlığınızı eleştiren bizim gibilerin tehcirine izin veren bir madde mutlaka vardır. Gerçi siz daha iyi bilirsiniz ama sürelim bizim gibileri bu ülkeden…
* * *
Allah’ım çok ama çok sabırlısın. Bununla imtihan ediliyoruz. Şahit ol ki yılmak yok. Bu davranışlar bizi sadece kamçılar ve daha çok çalışma azmi verir. Dünyalık çıkarlarımıza aykırı da olsa, ömrümüzün sonuna kadar gücün kim olduğuna bakmaksızın, hakkı söylemeye devam edeceğiz. Tek başımıza kalsak da! Zaten tek başımızdan pek de farklı değiliz. Lakin biliyoruz ki, Rabbim sen bizimle berabersin. Bu bize yeter!