Değerli meslekdaşım Dr. Erdinç Nayır “Tiroit hormonu akciğer kanseri riskini artırıyor” başlıklı yazımdan duyduğu endişeleri kaleme almış (1, 2).
Bu benim çok başıma geldi.
Hakkımda suç duyurusu yapacaklarını söyleyenler, kızanlar, küsenler, tehdit edenler oldu.
Hiçbirini zerre kadar umursamıyorum.
Benim yazılarımın tümünün amacı “halkı bilgilendirmek” ve hepsinin de bilimsel kaynakları var ve zaten bunları yazılarımın altında da veriyorum.
İki tür endişe var
İlaçlar hakkındaki olumsuz yazılarımdan dolayı çok sık aldığım bu tür mektupları yazanların başlıca iki amacı oluyor.
Birinci grupta, gerçekten bu yazılardan etkilenerek ilaçlarını bırakan ve bundan dolayı zarar görebilecek olan hastalarının endişesini taşıyan “hekimler” yer alıyor; Dr. Erdinç Nayır’ ı bu grupta değerlendiriyorum.
İkinci grupta ise, kraldan çok kralcı “doktorlar” yani hastalarının sağlığını bahane ederek ilaç endüstrisinin kazançlarının azalmasından endişe edenler bulunuyor.
Bu endişeler tamamen yersiz
Her iki grubun da endişelerinin yerinde olmadığına inanıyorum:
BİR: Bu yazılarım bilgilendirme, toplumu ve hekimleri uyarmak amacıyla yazılmış yazılarıdır.
İKİ: Bu yazılarımın hiçbirinde bu ilaçları almayın, dozunu azaltın veya artırın gibi tavsiyeler yoktur.
ÜÇ: Her zaman toplumun ve hastaların tam ve doğru olarak bilgilendirilmesi gerektiğine inanır ve böyle de davranırım.
DÖRT: Tam ve doğru olarak bilgilendirildiğine şüphesi olmayan hasta korkmaz.
BEŞ: Zaten, bilgisayar, cep telefonu kullanan; internet üzerinden her türlü işlemi yapan insanlar bu tür yazıların ilaç bıraktırma değil bilgilendirme amaçlı olduklarını gayet iyi bilirler.
ALTI: Araştırmaların veya tıbbi bilgilerin sansürlenmesi, insanlardan saklanması yanlıştır; “Sadece ben bilirim” devri geçmiştir.
YEDİ: Bu tür araştırmalar dünya medyasında da sayısız haber ve yoruma konu oluyor ve olmaya da devam edecektir ama gelişmiş ülkelerde hastalar bundan etkilenerek ilacını bırakır endişesini duyan olmaz.
SEKİZ: Böyle bir endişe gerçek olsaydı tüm tıbbi araştırma sonuçlarının toplumdan saklanması gibi absürt bir durum ortaya çıkardı.
DOKUZ: Aslında tıbbi araştırmaların haberleştirilmesinin literatürü yakından takip edemeyen doktorlar için de faydalı olduğu kanaatindeyim.
Hastalar doktorlardan daha ilerideler
Doktor olmadıkları hâlde tıbbi araştırmaları çok yakından takip eden pek çok insan var; bazıları bu konuda doktorlardan kat be kat da üstünler.
Sitemde şu anda yer alan Mehmet Serin isimli okurumun “Bu düzmece, adi bir araştırma” başlıklı yazısı buna güzel bir örnek (3).
Bu yazıyı kaleme alan kişi doktor değil ekonomi ve finans uzmanıdır.
Şimdi size soruyorum: Tıbbı bir araştırmada gördüğü yanlışları bir yazı ile dile getirmeyi dert edinecek kaç meslekdaşımız var?
Hele de tıbbi bir makalenin -bırakın yanlışlarını, eksiklerini bulup çıkarmayı- yöntemini okuyan, didikleyen, kafa yora kaç “hoca” var?
Bir zamanlar adını şimdi hatırlayamadığım bir politikacının “Meclis yani milletvekilleri halktan 30 sene geri” mânâsına gelen bir ifadesi vardı.
Benzer bir durum artık tıpta da var: “Doktorların bir kısmı (maalesef de mühim bir kısmı) hastalardan daha gerideler”.
Bilginin halka anlatılması elzemdir
Amerika Psikiyatri Derneği birkaç gün önce “Doktorlar ve hastalar tarafından sorgulanması gereken 5 konu” başlığıyla antipsikotik ilaçların “yanlış ve gereksiz kullanımı” ile ilgili önemli bir uyarı raporu yayınladı (3).
Bu uyarının doktorlarla beraber hastalara yapılmış olması ve yapan derneğin de bir psikiyatri derneği olması çok önemli.
Demek ki onlarda “ruhsal hastalığı olanlar bu rapordan etkilenir, ilaçlarını bırakırlar, hüsrana uğrarlar” gibi bir kaygı yok.
İki sene evvel kolesterol hapları tartışmasıyla alakalı olarak Prof. Dr. Hasan Bülent Kahraman’ ın Sabah gazetesindeki yazısından şu satırlara aynen katıldığımı belirtmek istiyorum (4):
“Dünyanın her yerinde bilimsel bilginin popüler bir dille halka sonuna kadar bilimsel gerçeğe sadık kalınarak, anlatılması elzemdir. Aksi takdirde bilimin hegemonyası başlar. Bilim mutlaklaşır, dogmatikleşir. Bilim adamı Tanrılaşır. Oysa bilimin demokratizasyonu son derece önemlidir. Bu, halka sorarak bilim yapılır demek değildir. Bilim halka anlatılmalıdır manasına gelir.”
Yeni Şafak’ tan Ali Bayramoğlu da şunları yazmıştı o zaman (5):
“Bilimin, malum ve mutlak iktidarını temsil ettiğine inann bir grup doktor, farklı bilgilerden yola çıkan, şüphe eden, soru soran bir grup başka doktora savaş açtı.. İşin savaş kısmı bir yana aslında ortada bir tartışma var. Tıpla ilgili her tartışmada olduğu gibi kafa karıştırıcı gibi görünse de, bu, aslında sağlıklı bir tartışma… Bizlerin, hasta ve potansiyel hastaların gözü önünde yapılıyor, en önemlisi sorular barındırıyor, göreceliliğin altını çiziyor…”
Gelelim neticeye
Sağlık ve hastalıklarla ilgili bilgilerin insanlara anlayabilecekleri bir dille, tam ve doğru olarak anlatılmasını ben de çok önemli buluyorum ve bunu kendime vazife edindim.
Bu yazılarımdan korkanlar, korkmak isteyenler olabilir.
Bilgilendirmeye yani “korkutmaya” devam edeceğim.
KAYNAKLAR
1. http://www.ahmetrasimkucukusta.com/2013/08/21/yazilar/elestirel-yazilar/ilaclar/tiroit-hormonu-akciger-kanseri-riskini-artiriyor/
2. http://www.ahmetrasimkucukusta.com/2013/10/01/etibba-diyor-ki/kac-hasta-bu-yuzden-ilacini-kesecek/
3. http://www.choosingwisely.org/doctor-patient-lists/american-psychiatric-association/
4. http://www.ahmetrasimkucukusta.com/2011/12/14/misafir-yazar/iyidir-bazi-kafa-karisikliklari/
5. http://www.ahmetrasimkucukusta.com/2011/12/09/misafir-yazar/hasta-olmak-ve-dusunmek/