Hayata dair atılan adımların, her zaman doğru olmadığını herkes çok iyi bilir, veyahut aldığımız kararların isabetli olup olmadığını…
“Bu kadar da olmaz” dedirtecek tarzda kelam etmeyi pek sevmeyiz herhalde, fakat gerek düşünce dünyasıyla, gerekse de sarf ettiği kelamıyla “pes” dedirtecek cinsten konuşmalar, hareketler insanı çileden çıkartır ya…
Kararlarımızda veya söylemlerimizde -illa ki , -körü körüne de olsa, “bu olacak”, “şunu kesinlikle buraya koymalıyım” düşüncesi inhisarı fikrin ürünüdür.
Hayat, insana mutlak doğruları her anında karşısına çıkarmayabilir de, sabit fikirlilik, at gözlülük, insanın herhangi bir yönü itibariyle gelişmesine imkan tanımadığı gibi, “dûn”luk kişiyi geriye de götürebilir.
Devamlı, aynı türküyü mırıldanmak, bir süre sonra o hoş sedayı, yerini kulak tırmalayan türden sese bırakacaktır.
Bizim, sözüm ona “seküler” medyamız da şu at gözlüklerini çıkarsalar da, artık halkın sesi olsa…
Emir-komuta zincirinin ve demokrasinin iki farklı unsur olduğunu “bazı kesimler” keşke anlasalar da dayatmalarından vazgeçseler…
Meydanlara yığınları toplamakla ünlenen mitingcilerimizin yerini kucak dolusu nefret tohumu saçmakla tanıtıyorlar şu günlerde…
İşine geldiğinde, hukukun üstünlüğüne leke sürdürmeyenler, “sadece bir iddiadan ibaret” diye dile getirdikleri asrın davasına gelince, yeri göğü birbirine katıp, habbeyi kubbe yapmakta üstlerine adam tanıttırmıyorlar.
Düşüncelerine karşı yorum getirdiğimizde, boy boy resimlerin altına büyük büyük puntolarla, nefretlerini “fikir özgürlüğü” adı altında dile getirirken, makamlarını sarsacak bir fikir ortaya atıldığında “köşe”lerinde hiçbir yazıya da yer vermiyorlar.
Ne demek lazım bilinmez ama; kafalarını kendi deryalarında bir çukura sokmuşlar da, dünyayı sadece oradan ibaret zanneden devrimizin “mühim şahısları” desek belki biraz tanıttırmış oluruz.
Sabah namazında camide hırsızlık yaparken yakalanan hırsızın, başına hemen bir takke geçirerek cemaatten olduğunu vurguladığı hengamda, bir halk kahramanımız, sabah namazının kaç rekat olduğunu sorar hırsıza ve aldığı “5…,6…,7…, olmadı …neydi yahu” cevabını hırsızın kaç paralık olduğunu hemen anlamamız gibi, bizim de medya kahramanlarımız “kendi işler”ini yapsınlar da, sağa sola ahkam keserken; din iman, vatan ,millet, derken biraz bilgi müktesebatlarını kontrol etsinler. Bilmediği işe de girişmesinler, her takkeyi geçirenin cemaat olmadığı gibi, her eline kalem alan, ne diyanet işleri başkanıdır, ne de bilgi memba-ı.
Devamlı, aynı türküyü mırıldanmak, bir süre sonra o hoş sedayı, yerini kulak tırmalayan türden sese bırakacaktır.Bu söz gerçekten bazı olguları çok iyi anlatmış… tebrikler ömer bey …