İstek ve arzularımız doğrultusunda, edindiğimiz bilgiler, merkezi sinir sistemimizde yerleştiğini biliyoruz. Bu bilgileri tekrarlamak suretiyle, unutulmamasını sağlanıyoruz. Gerektiğinde ise yeniden kullanıyoruz.
Böylece bir konu üzerinde kalıcı algılar oluşturuyoruz. Oluşan algılar sayesinde, belirli kanaate varıp yorum yapabiliyoruz. Sosyal olayları değerlendirirken de sinir merkezlerindeki bu bilgilerden yararlanıyoruz. Bu konuda yararlanamadığımız veya yanlış yorumladığımız, böylece çelişkiye düştüğümüz ve bilgi kirliliğine uğradığımız da olmuyor değil.
Çeliştiğimiz konularla ilgili yorumlarımız, bilgi kirliliği olarak değerlendirildiğinde tekrarlarla merkezi saplantılarımızdan kurtulmuş olacağız. En azından, alışkanlık veya bağımlılıklarımızdan sıyrılmış olacağız. Bilgi kirliliğinin insanları sürüklediği, alışkanlıklar maalesef bağımlı olana hatta topluma çok şey kaybettiriyor.
Toplumda doğru davranış gibi gösterilen, bilgi kirliliğine günümüzde o kadar çok örnek var ki, inanılmaz.
Ecdat diyorlar. Ecdat doğrudur. Mutlaka baba, dede ve dedenin babası ve de onun da babası olacaktır. Bu tür ecdadı söylemek istiyorsan, doğrudur. Fakat, savaşmış, ganimetler almış, Avrupa’da ve Afrika’da ülkeler zapt etmiş ecdattan bahsediyorsan, biraz bilgiyi devreye sokmamız gerekir.
Savaşa giden sadrazamlar içerisinde bir tane Türk olan öyle ya ecdada uyan biri var mı? İşte tarih kitaplarında istediğin gibi yanlış bilgileri yazabilirsin. Tarihi o an için yalanla kabul ettirirsin ama kısa sürede ortaya çıkacak ve bilgi kirliliği değil yanlışlığı olarak karşımızda duracaktır. Bakınız sadrazamların bir tanesinin kardeşi anası ve de babası akrabası var mı?
Padişahların kardeş, baba, çocuk gibi kan bağı ne kadar insan varsa öldürüyor. Böylece tahtını sağlamlaştırıyor. Ayrıca saltanatla ilgili olanların bir tanesinin de anası, eşleri ve cariyeleri Türk değil.
Bilgi kirliliğine en iyi örnek.
Aynı konuda çok örnekler var. Ecdat deyip de bari kimseyi yanıltmayın. Bunlar gün yüzüne çıkmıştır. Hayal kırıklığına uğramamak mümkün değil. Hayal kırıklığına uğruyoruz ve artık çok şeyi tenkit dahi edemiyoruz. Çünkü öyle bir olay yok.
Osmanlı bir tane Türk ve Müslüman elçiyi Avrupa’ya göndermiş mi?
Yöneticide aranan vasıfları, biliyoruz. Bu vasıfların hiçbirini taşımayan kişiler iş başına getirilirse nasıl bir bilgi kirliliğine sahip olduğumuzu anlıyor musunuz?
Bu durumlarda ancak bocalıyoruz. Bocaladığımız önemli konulardan biri de hak ve hukuk. Hukukun üstünlüğü ve insan hakları dünyanın kabul ettiği değerler iken kişiler bu konuları siyasi olarak değerlendirirse yanlışın boyutunun büyüklüğünü anlıyor musunuz?
Bilgi kirliliği almış başını gidiyor. Allah sonumuzu hayır eylesin.
Her konu bilgi kirliliği. İki yıl önce Ayasofya ‘da arkadaşlarla namaz kıldık. Hani 86 yıldır müzeydi. Bırakın bilgi kirliliğini de hiç değilse doğruları söyleyin.