Demokrasi birinin önünde ayağa kalkmak ve hazır olda beklemek değildir. Sakına bunun bir saygı olduğunu filan anlatmaya kalkmayın. Eleştirdiklerinize benzeşmeyin… Farklılık sözle değil, farklı olduğunuz yanların ortaya konulmasıdır, uygulanmasıdır. Demokrasi eşit yurttaşların karar alma süreçlerine katma faaliyetidir. Ve vatandaşa ait olan paranın nasıl harcandığının şeffaflaştırılmasıdır.
Çok uzun süredir izlemediğim, Beylikdüzü Belediye Meclisi’ni izlemek için dün meclis salonuna gittim.
Belediye Meclis Salonuna ilk önce CHP Gurubundan açık açık koptuğu belli olan Nazım Çuhadar geldi. Salona girdi ve meclis sıralarına yalnız oturdu.
Daha sonra AK Partili, ardından CHP belediye meclis üyeleri salona girdi.
Ve salonda bir ara herkes ayağa kalktı.
“Neden ayağa kalkıyorsunuz” diye sorduğumda, arkadan bir ses yankılandı. “Belediye Başkanımız salona geldi.” Ve bunu söyleyen sıradan bir vatandaştı. Yani CHP’li bir vatandaş.
Düşenebiliyor musunuz?
Ve benim meslektaşlarım da ayaktaydı. Neyseki kimilerinin oturacak sandalyeleri olmadığı için zaten ayaktaydılar(!)
Salona belediye başkanı geldi diye herkes ayağa kalkıyordu.
Salonun ilk iki sırasını oluşturan belediye bürokratlarının ve partililerin ayağa kalkmasının bir anlamı vardı belki.
Ancak meclisi izlemeye gelmiş olanların, belediye başkanı salona girdiğinde hazır olda ayağa kalkmalarını kabul etmiyorum.
Belediye Başkanı seçilmiş, tamam.
Ancak belediye meclis üyeleri de seçilmiş.
Aynı saygı göstergesini (yalakalık kokan) seçilmiş olan belediye meclis üyelerine neden gösterilmez?
Saygıysa başkan da meclis üyeleri de seçilmişler değil mi?
****
Neyse gelelim, Belediye Meclisi’nin en yaşlı üyesi Nazım Çuhadar’ın, Başkan Ekrem İmamoğlu’na resmen açık açık bayrak açmış olmasının nedenine.
Tek neden iktidarın dayanılmaz hafifliği, İktadarın karar alma sürecinden uzaklaştırmış olması.
Ne de olsa, Nazım Çuhadar gibi adamlar İmamoğlu’nun seçilmesinin nedeni kendileri olarak görüyorlar.
Ve iktidarın gerçek sahibi gibi davranıyorlar.
İstiyorlar ki iktidarın başındaki olan milletin oy verdiği başkanı yönetsinler.
Kendi inançları, kendi hemşehrileri, kendi gelecekleri, kendi yandaşları egemen olsun.
Halbuki kazanan da kaybeden de başkan.
Kimse bir belediye başkanına oy verirken meclis üyelerine bakmıyor. Baksa da sonucu belirleyecek birşey değil.
Düşünün İmamoğlu yaklaşık 16 bin oyla seçimleri kazanmış.
Nedense kimileri kendilerini merkez göstermek, ne kadar önemli adam olduklarını göstermek için “Ben olmasaydım seçim kazanamazdı. Benim sayemde kazandı” diyerek hava atmaktan da geri durmuyorlar. Bunu sadece Beylikdüzü’nde değil, tüm yerlerde görmek mümkün.
Böyle adamların konuşmasını duydukça, “Madem o kadar seçim kazandıracak kadar güçlüsünüz, kendiniz aday olsanız ya… Neden kendiniz aday olmuyorsunuz?”
****
Şimdi aynı Nazım Çuhadar, hemşericilik üzerinden İmamoğlu’nun altını oymak için oğlunu ilçe başkanlığına, sonra da belediye başkanlığına aday yapabilmek için kolları sıvamış gözüküyor.
Soncunu baştan söyleyelim. Bu uğraştan birşey çıkmaz.
İmamoğlu için kapalı kapılar ardında aday yapılmaması için uğraşırken, partililer arasında da açık açık İmamoğlu karşıtlığı yapamadığı için CHP ilçe başkanı üzerinden karşı kampanya yürütüyor.
Tabi ki ilçe başkanının tavan yapmış kibiri ve davranışlarının da yürütülen kampanyaya haklı bir zemin hazırladığını da ifade edelim.
Dünün İmamoğlu yandaşlarının, dünün yeminli İmamoğlu karşıtları ile yolları keşişmiş gözüküyor. Ancak buradan kimseye ekmek çıkmayacağının da altını çizelim.
Çünkü Beylikdüzü’nde muhalif yapının ve Çuhadar’ın girişimlerinin ise kimi hemşerilerinin dışında bir karşılığının olmadığının altını çizelim.
****
Bugün İmamoğlu karşıtı olmuş olanların, en büyük gerekçeleri ise İmamoğlu’nun olumsuz değişmiş olması…
Ve bu karşısına geçmiş olanların en önemli gerekçelerinden biri de Başkan İmamoğlu’nun seçilmesinde büyük emekleri olduğunu açık gizli beyan etmeleri ve kendileri olmasa başkan seçilemeyeceğini düşünüyor olmaları.
CHP’li belediyelerde katılımcı demokrasi yok!
Şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere.
İmamoğlu’nun şeffaf bir yönetim yaratması mümkün müdür?
Katılımcı bir yerel yönetim anlayışı uygulamasının şartları var mıdır?
CHP’nin katılımcı yerel demokrasiyi, doğrudan demokrasiyi uyguladığı bir belediye var mıdır?
Yanıtım hayır.
Ne Başkan İmamoğlu’nun ne de herhangi bir CHP’li belediye başkanının böyle bir yerel yönetim uygulamasının şansı yoktur.
Çünkü böyle bir zihniyet taşımıyorlar.
Taşıma şansları da yoktur.
Demokrasi öyle birgünde kazanılan birşey değil ki…
Bir yaşam biçimi…
****
Yerelde katılımcı demokrasinin uygulanabilmesi için, ne ülkedeki yasalar ne de zihniyetler buna hazır.
Ülkede başkanlık sistemine karşı çıkanların, yerel yönetimlerde başkanlığın uygulandığının farkında değiller.
Düşünün, başkan yardımcıları meclisin dışından belirleniyor.
Başkan isterse hepsini bir gecede değiştirebilir.
Mecliste verilen önergelere isterse yanıt verir.
Araştırma komisyonu kurulmasını isterse muhalefet, başkan çoğunluk elindeyse kabul etmez.
Yazılı ve sözlü önergeleri başkanlık makamına havalet ettirerek istediği zaman yanıtlayabilir.
Vatandaşların yerel yönetimlerde karar alma süreçlerine katılması hikayedir. Bırakın vatandaşların yönetime katılmasını, meclis üyelerinin bile yönetime katılmasını, başkan istemezse bir mucizedir.
İstemezse hesap bile vermez.
Vira İstanbul projesinde komisyon kurulsa ne olur ki?
Düşünün dün belediye meclisinde AK Parti Meclis Gurubu, Vira İstanbul Projesi ile ilgili bir araştırma komisyonu kurulmasını istedi. Bununla ilgili sözlü önerge verdiler. CHP belediye meclis gurubunun oylarıyla ret edildi.
Belediyenin kasasına bugüne ne kadar para girdiği, tapuda gösterilen değerle satılan değerlerini aynı olup olmadığı, şartnamaye uygun yapılıp yapılmadığı gibi sorular sorularak bunun araştırılması için meclis üyelerinden oluşan bir araştırma komisyonu kurulması istendi.
Başkan sorulara daha önce yanıt verdiğini, isterlerse yeniden yanıt verebileceğini söyleyerek, araştırma komisyonuna karşı çıktı.
****
Asıl soru ise şuydu.
Vira İstanbul Projesi sonuçta millete ait bir araziye yapılıyordu.
Gelecek gelirin tamamı belediye kasasına girecek, oradan müteahhite hak ediş yapılacak, belediye de kendisine düşen kar payını alacak.
Bununla ilgili araştırma komisyonu kurulsa ne olur?
Belediye başkanlarının meclisten, halktan saklayacağı ne olabilir ki?
Ha komisyon kurulmuş ha soruya yanıt vermişsiniz.
Sakınha da komisyona karşı çıkarken AK Partili belediyeleri de örnek vermeyin. Onlara benzeyeceksiniz millet sizi neden seçsin ki…
****
CHP’li bir belediye başkanı diğer siyasi partili belediye başkanlarından farklı bir yönetim modeli uygulasalar, şeffalaşsalar, katılımcı modeller yaratsalar, hesap sorulabilir bir yönetim modeli yaratabilseler, hatta günlük hesaplarını, kasalarına giriş çıkışları internetten hergün yayınlasalar.
Borç, alacak durumu şeffaflaştırılsa…
Belediye meclis toplantılarının mahallere kaydırılarak, mahalle halkının katılımı sağlanmaya çalışılsa.
Herhangi bir mahalledeki plan tadilatı yapılırken, karar alınan meclis toplantısı o mahallede yapılsa.
Planlardaki ve imarlardaki teknik terimler, sıradan insanların anlayacağı bir şekilde sunum yapılsa.
CHP, yerel yönetimde bir model ortaya koymak zorunda
Anlayacağınız adaleti arayan CHP’liler iktidar oldukları belediyelerde öncelikle adaletli uygulamalar ve yönetim modelleri yaratabilseler.
Ne güzel olur değil mi?
AK Partililerden ve diğer partili belediye başkanlarından tek ayrışacak nokta. Yönetim modelidir.
Demokrasidir… Vatandaşın karar alma ve karar verme sürecine katabilecek yönetim modelleri yaratabilmektir.
Ve en önemlisi hesap sorulmasına ve hesap vermeye açık olabilmektir.
Yani demokrasiyi benimsemiş, yaşam biçimi yapmış olmaktır.
Gücünü milletten alanların, milletten korkmamalarıdır.
Son söz: Gösterişte ve sözde değil esasta… Yani uygulamada gösterebilseler değil mi? CHP diğer siyasi partililer ile uygulamada ayrışabilse… Ve en önemlisi keşke Ekrem İmamoğlu öyle bir katılımcı yerel yönetim modeli gerçekleştirse, bu uygulama hem partisine hem de ülkeye örnek olsa.
Mümkün mü? Yanıtını siz verin…