Olaylar karşısında her insanın kendine göre bir yorum yapabilir. Yapabileceği yorum, zekasını kullanabilme kabiliyeti ölçüsündedir.
O hâlde insanların yorum gücü, zekâ merkezlerinin çalışmasına bağlıdır.
Beyin öyle bir dünyadır ki, dağından, ovasından, denizinden, akarsuyundan, çölünden ve çöplüğünden farklı neşe alacağı bölgelerine göre, zekâ merkezini çalıştırır. İnsanlardaki, çok farklı olan bu zekâ merkezi çalışmakla o olayla ilgili özelliği öne çıkartmış olacaktır.
Öne çıkan zekâ merkezinin özelliğine göre, yorum yapar. Böyle bir yorum ile insan, toplumun karşısına çıkar. Onun için insanları değişik konularda kınamamak lazım. Zekâ merkezinin hangi bölgesi çalışıyorsa o bölgenin işlevini ileri sürer. Bu konuda ısrarcı olur ve kendini haklı görür. Kendinden farklı düşüneni ise kabul etmez.
Beyinde zekâ merkezi olarak, çok sayıda çalışan merkezcikler vardır. Bu merkezciklerin bir bölümü ilgilendiği konuyu tamamen uydurma, yalan olarak değerlendirebilir.
İnsan bu merkezcikler sayesinde, kurduğu yalanı onaylar. Onayladığı bu yalanı da gönlünü hoş eder. O hâlde aynı doğrultuda konuşabilir, yani yalana devam edebilir.
Bazı insanlar da zekâ merkezciklerinin çoğunu karar vermede kullanır ve yorum kabiliyetini artırır. Bu durum onun zeki olduğunun işaretidir. Aksine yalnız bir merkezciğini çalıştırabiliyorsa belli bir konuda cılız bir yorum yapıyor demektir. Atalarımız, bu tür insanlar için, “Tek omuza gidiyor.” Demişlerdir.
Böylece zekâ merkezciklerini çalıştıramayan, kabiliyeti belirli doğrultuda ancak gerçekleştirebilen ehliyetsiz, bilgisiz ve yorum yeteneği sıfıra yakın insanlarla karşı karşıya kalırız.
Günümüzde çok şaşırdığımız, “Liyakatsiz” şahısları yönetimin önemli kademelerde görmemiz doğaldır. Çünkü onlara görev verenler daha iyi değildirler.
Zekâ merkezcikleri olayları algılayamıyorsa, topluma uygun olmayan işleri öne sürebilirler.