Kenarı kırık bir tükenmez kalemim var, kapağı da yok. Bakan “biteyazmış bir şeye de benzemiyor” diye atıverir. Bense incecik yazdığı için çok severim…
Dolabımda bir kutuda birbiriyle bağımsız onlarca şey durur; bir avize parçası, bir tarafı kopmuş daksil, ipler, spatulalar…Benden başka kimse ne amaçla tutulduğunu anlamaz…
Bilinemeyecek şifrelerim de var. Eğitim platformlarının, mail adreslerinin, onlarca sitenin…
Kullandığım eşyalara yüklediğim anlamlar var. Çok rahat olduğu için vazgeçemediğim ayakkabılarım, eskidiği halde güzel anılarımla özdeşleşmiş giysilerim…Onlarca bardak türünden severek kullandıklarım…Saman kağıdından basılmış baksan bir şeye benzemeyen kitaplarım…
En sevdiğim çicek, en sevdiğim yazar, en sevdiğim renk, en sevdiğim yemek…
Yarın hangi dersi işleyeceğim, Yerli Malı Haftası’nda yapacaklarım veya yapmayacaklarım sadece bende mevcut…
Çevremdeki tüm insanların; ailemin, çocukların, velilerin, arkadaşların, tanıdıkların izleri de bende. İyi ya da kötü anılarıyla…
Sessizce çekip giderken bu dünyadan, saklı anlamlar taşıyoruz peşimiz sıra…