Kullanılmak. Kötü anlamda kullanılmak değil sadece kastettiğim. Şimdiye kadar en az üç öyküde karakter olarak yer aldım. Başkalarının öykülerinde. Erdoğan, Ankara Hukuk fakültesinde okuyordu. Demetevler’de bizimle bir kalıyordu solcu olduğu için. Bir akşam eve geldiğimde sadece o vardı. Salondaki masada öykü yazıyormuş. Ben odama çekilmiştim. Sonra salona geldiğimde bir sohbete koyulmuştuk. En son yazdığı öyküye beni de eklemiş. “Kapı çalındı. Yavaş adımlarla kapıya doğru yöneldim. Gelen Ümit’ti. Uzun, esmer ve kıvırcık saçlı…” diye eklemiş beni. Gazi Diş hekimliğinde okuyan bir sevgilisi vardı. Hayriye. Hayriye edebiyatı seviyormuş. Erdoğan da çok okuyan biriydi. Hayriye‘yi gerçekten çok seviyordu. Okuması için ona öyküler yazması benim de çok hoşuma gitmişti. Nihayetinde, oturup konuşulabilecek bir insandı.
-1:09–24:08:2018
Kullanılmak mevzuuna devam edeyim. Kullanılmak konusu haricinde. Tabii o sefil üniversite yıllarımda bir yandan da anlıyordum ki solcu var solcu var. Esaslı solcular da var eşek zikine benzeyen solcular da var.
Zihninizde bir şeyler oluyor olabilir de bir önemli mevzuu da şuydu: nerede duracaktın? Ayakların duracağı yer. Onu bulmakta zorlanıyordum.
En önemli sorun aslında bir karşıt bulmaktı. İdeolojik savaşım diyorsun, eylem diyorsun… zihinsel karşıtlar yoktu. Sağ taraftan bahsediyorum. Tartışılabilecek bir karşıt yoktu. Çünkü bir aslında bir ideolojileri yoktu. İnanç, bir ideoloji mevhumu bile değildir. Sol-un sürekli parçalanmasının sebebi buydu bana sorarlarsaydı. Yani bir karşıt olsa bir gelişim de olacaktı fakat yoktu. Karşınızda, ne idüğü belirsiz ilkel-inanç patlamalarından başka bir şey bulamıyordum. Öğrenci arkadaşlarımdan bile polise ispiyon için çalışanlar vardı. Evimize kiracı-ev bakmacı kılığında bir sürü sivil polis gelirdi. Yani seni sadece yok etmek isteyenler.
-1:21–24:08:2018
_._
Zaman zaman bir keşke dalgası içimde dalgalanıyor hafif bir şekilde. Ne içün? Keşke akademik bir kariyer yapa imişim! diye. Yani daha bilimsel bir kişi olabilmek için. Ama şu günki manzaraya bir baktığımda; bu akademik dünya içinde ne yapabilirdim ki? diye de, bu keşke-yi zayıflatan bir dalga daha oluşuyor gönlümde. Akademik dünyanın en az yarısı sahte. Sahte profösörler sahte doçentler falanlar filanlar… bunların arasında zaten var olan isteklerin de azalırdı, heba olurdu.
Ben aslında serbest akademisyenim. Serbest bilim adamıyım. Serbest edebiyatçıyım. İyi oldu böyle.
-1:40–24:08:2018
Kendi üniversitemden-fakültemden biliyorum. Hocaların büyük bir çoğunluğu akademik bir kafaya sahip değildi.
——–
Kişisel Web Sitem:
http://umitsonmez.com.tr