Ben bir öğretmenim.
Mum gibi yanar, eririm.
Karanlığı aydınlatır ışığım.
Ben,
Bir dağ köyünde ögretmenim.
Bir çobanın yanık kaval sesi hala Kulaklarımdadır.
Geriye döndürüp dinlemeliyim
Eskiden kalan kırık plağım…
Ben başka bir zamandayım!
Oturup kuş sesleri arasında
O güzel duygularla yaşarım.
Sıcaklığıina ,sevgisine,, hissine…
Berrak bir nehir gibi akarım.
Benim öğretmenlik yaptığım köyümdür oralar.
Dağı, taşı, toprağı, çiçeklerinin rehası burnumda tüter.
Böceklerinin, kuşlarınnın sesi,
Ağaçlarının serin gölgesi,
Yanımdan geçen koyun sürüleri,
Kuzuların melemesi,
Mandaların robot halleri,
At sırtında bir delikanlının
Şimşek hızıyla geçişleri …
Sonra
Yedi köşe şapkasıyla ,
Tabakasindan sardığı cigarasını uzatarak,
Yak öğretmenim diyen
Hasan ağayı,
Pınardan şu dolduran ninenin
Şu içer misin? öğretmenim,
Diyen anamı hatırlatan sesi;
Birde çapakli gözlü
Çocukların
Dalından kopardığı elmaları
Uzatınca almazsan,
Yüzünde oluşan o mahzun mahcubiyeti..
Vurur yüreğime özlemi.
Gözlerimde bulutlar tatlı tatlı buğulanır.
Avaz avaz bağırasım gelir.
Unutamadığım o vefayı
Ne kadar uzaklarda olursam olayım…
Ben hep oralardayim…
Yusuf Yılmaz