Köyünden kopuşu bir sonmuş şimdi fark ediyordu. İçinde buruk bir acı vardı. Büyüklerinden ayrılmak ruhunun isyanı olduğunu geç fark etti. Sonu gelmeyen bir yarışın içinde o susmayı tercih ediyordu. Yaşananlar ona anlamsız geliyordu. İnsanın kendini bilmeden elde edebileceği hiçbir şeyin gerçek olamayacağının farkındaydı.
Sorunların birinden kurtulsa diğerine takılıyordu. Dostluklar azalırken, çok şey kaybediyordu. Büyüklere ihtiyacı olduğu sırada sığıntı hâline düşmüştü. Yüreği yansa da hayat gailesi sürüyordu. İnsanın yuvasını aklından silmesi mümkün değildi. Onun için ortama uymaya çalışıyordu.
Aç, susuz ve korkudan köpeğin sesine doğru yöneldi. Gecenin karanlığına bulutlar katkıda bulunmuş ve göz gözü görmüyordu. Köpeğin kendini parçalarcasına saldırmasına aldırış etmeden, kapıyı açıp içeri girdi. Ayakta duramadı ve yere çöktü. Ellerini yüzüne koydu acı ve ıstırap içinde bir türlü kendini toparlayamadı.
Köpek yanında bittiğinde beklenmeyen bir olay gerçekleşti. Köpek delikanlının ellerini ve yüzünü yalamaya başladı. Vücuduna sürtündü. Delikanlı kendinden geçmiş bir şekilde köpeğe sarıldı. Onu okşamaya başladı. Karşılıklı sevgi gösterisinde her ikisi de aynı lezzeti tattı. Fakat kaybetmekten ve zayıf düşmekten korktu. Beden ve bilinç arasındaki bağı bir türlü deneyim sahasına getiremedi.
Yağmur damlalarından sürünerek kaçtı. Kapının önüne kadar gitti. Kapıya yaslandı ve derin bir soluk aldı. Köpeği bırakmadı. Gök gürledi, şimşek çaktı ve korkunç damlalar güğümden dökülmeye başladı. Fırtınanın getirdiği esinti mevsime rağmen soğuktu. Başını kaldırdı ve önünü dahi göremedi. Köyünün altından geçen derede balık avladı. Balığı temizleyip ateşi yakamadı. Bu uğraş içerisinde uyudu. Hayatı bir girdaba girmiş gibiydi fakat şimdilik yüzeyde kalmıştı. Kendini değersiz hissettiği için çırpınıyordu.
Gözlerini açtığında köpek kapıya doğru atıldı. Köpeğin saldırısını düşünmedi. Çevreye göz gezdirdi. Sıradan bir sabah değildi. Fırtına bağ ve bahçeyi düzlemiş, arklar oluşmuştu. Suyun tahribatı tahmin edilenden çoktu. Delikanlı uyuşmuştu ayağa kalkamadı. Moralsiz olmak yaşama direncini de kırıyordu.
Hava iyice aydınlanınca bağ sahibi geldi. Köpeğinin yanında delikanlı birini görünce şaşırdı. Ne diyeceğini bilemedi. Selam vermeden “Sözün bittiği nokta” dedi. Delikanlının koluna tuttu, gerçek olup olmadığına baktı. O saldırgan, hırçın köpeğine ne olmuştu. Nasıl oldu da delikanlıyı parçalamamıştı. Bugüne kadar yalnız bağa giren canlı mahluk olmamıştır. Köpek, kedi ve de kurt dahi olsa parçalar. Bağlı olsa neyse yine de zincirini kırar. Gördüğüm manzaraya inanamıyorum, bu konuyu araştıracağım dedi.
Bağ sahibi naif bir insandı. Kırıcı söz dahi bilmezdi. Onun için şaşkınlığını köpeğine sarılmakla giderdi. Delikanlıya bir şey söylememesi onun içindeki acılı sancıları biraz olsun hafifletti. Bağ sahibi amcaya ısınmıştı. İçindeki acılarla yüzleşebilirdi. Değersiz düşüncelerin kıskacına girmek insanda davranış bozukluğuna neden oluyordu.
Bağ sahibi kapıyı açtı ve içeri girdiler. Olay ortadaydı yapılacak bir şey yoktu. Bağ sahibi, iyi bir dost yapıcı konuşması ve samimi davranışıyla kendini gösterir diye düşündü.
Kahvaltı yapalım, aç iken insan düşünemiyor.
Kahvaltıda delikanlı başından geçenleri anlattı. Ana ve babasını kaybettikten sonra dışarıda çalışmaya başladım. İş seçmedim ne iş verirlerse yaptım. Okulun son sınıfına kadar geldim. Bağ sahibi, köpekle bağı nasıl kurdun diye sordu.
Delikanlı ayakta duramadığını köpeğin sesine doğru yürüdüğünü içeri girip oturduğunu söyledi. İçeri girdiğimde ayakta duramadım, köpeğin sesini duyamadım. Hırıltılı bir şekilde ellerimi ve yüzümü yaladı ve sıcaklığını hissettim ve ona sarıldım. Köpeğin yabancıyı parçaladığını öğrenen delikanlı titredi, içindeki acılara bir yenisi daha eklendi. Duygularını ifade etmekte zorlandı. Yalnız çalışmak zorunda olduğunu söyleyebildi. Farkına varmadığı bir anda konuşuyordu. Yarından korkuyor ve yaşananlara bir anlam veremiyordu. Küçük dünyasının peşindeydi. Fakat boşlukta yol alıyor gibiydi. Fırtına öncesi sessizlik hissediyordu.
Bağ sahibi yiyecek var. Akşama geleceğim. Seninle uzun konuşacağım dedi ve şehre döndü. Delikanlının sevincine diyecek yoktu. Sanki acılarına derman bulmuştu. Vadide taşlara çarparak ilerleyen su gibi hayatın içinde akmaya başladı.
Acılar az da olsa dineceğe benziyordu. Olumsuzluk yaratan sisin kalkacağına inanıyordu. İnsanın yürüdüğü kaygan zemin her zaman vardı. Doğaya saygıyı yitirmemek gerekirdi. Olaylarda dengeyi korumanın peşinde olmalıydı.
Hayatta öğrenecek çok şey vardı.
Hasan TANRIVERDİ