Orda bir köy var, uzakta / O köy bizim köyümüzdür… Orda bir ev var, uzakta / O ev bizim evimizdir / Yatmasak da, kalkmasak da… Hatırladınız değil mi ünlü şairimiz Ahmet Kutsi Tecer’in içimizi ısıtan ve dahi bestesiyle çocukluğumuzda dilimizden düşürmediğimiz mırıltıları. Kurtuluş Savaşımızla birlikte Anadolu’ya yöneliş başlatan bir hareketi anlatır aslında.
Ahmet Kutsi Tecer Kudüs doğumludur. İstanbul Darülfünunu okumuş, TBMM de Milletvekilliği yapmıştır. Türkiye’nin hem Birinci Dünya Savaşı hem de İkinci Dünya Savaşı ortamını bir sanatçı hissiyatıyla gözlemlemiştir. Tecer, döneminde yazdığı aşk şiirleriyle gençlerin büyük beğenisini kazanan lirik bir şairdir. Ancak “Orda bir köy var, uzakta / O köy bizim köyümüzdür…” diye yazdığı bu şiir, onun duyduğu memleket özlemini yansıtmaktadır. Hani şu günlerde sıcak gündemimiz olan ve yıllardan beri kanayan insanlığın yarası var ya; KUDÜS…
Kudüs bildiğiniz gibi Osmanlı’nın torağıydı bir zamanlar. Ondan öncede hemen hemen tüm dinlerin ortak mirası olan kadim bir kenttir. Avrupa Haçlılarından tutun da Selâhattin Eyyubi’ye kadar uzanan çetin harplere sahne olmuş, Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa, Hristiyanların Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği ve Yahudilerin de Hz. Süleyman mabedinin bulunduğu kutsal bir mekândır…
İşte yıllardır bir türlü dinmeyen fırtınaların koptuğu Kudüs mazlum, masum bir şehirdir aslında. Bir zamanlar Osmanlı’nın korumasında payidar bir şehirdi. Ne zamanki Birinci Dünya Savaşı’nda Batılı Emperyalistler Osmanlı’yı parçalayıp petrol uğruna topraklarına kondular. Sular o günden beri bulanık akmaya başladı, kan ve gözyaşıyla…
İngiliz casus Lawrence’in Arap Yarımadası’na gelerek hain Şerif Hüseyin’le başlattığı Osmanlı’ya karşı isyana teşvik etti. Bu kalkışmayla da Arapları Osmanlı’dan kopartıp Batının yönetebileceği küçük küçük devletler kurarak, başlarına da kukla yöneticileri getirdiler. Lawrence ve Şerif Hüseyin bu dünyadan çekip gittiler ancak Türkler ile Bedevi Araplar arasına ektikleri nifak tohumları hala yeşermeye devam ediyor. Emperyalistlerin Osmanlı topraklarını cetvelle böldükleri yetmezmiş gibi, bir de öyle bir nefret dili oluşturdular ki akıllara ziyan! Bilmem hiç dikkatinizi çekti mi; Arap Yarımadasındaki devletlerin bayrakları birbirine benzer ve hepsinin de üzerinde siyah şerit vardır!
Bu siyah şeridin öyküsü şöyledir;
Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu’na karşı Şerif Hüseyin’in başlattığı Bedevi Arap İsyanı sırasında, Arap milliyetçileri tarafından bir bayrak oluşturulur. ‘Bu bayrak Büyük Britanyalı diplomat Mark Sykes tarafından Osmanlı İmparatorluğu’na karşı Pan-Arap renkleri oluşturur. Bayrak yatay çizgiler halinde siyah, yeşil ve beyaz ile yatay üçgen şeklinde kırmızı renklerden oluşmaktaydı. Siyah Abbasileri, beyaz Emevîleri, yeşil Fatimileri ve kırmızı ise Haşimileri simgelemektedir. Haşimiler Arap İsyanı sırasında Osmanlı İmparatorluğu’na karşı Britanya ile müttefikti.’
Sonra bu bayrağı model alarak günümüzde Birleşik Arap Emirlikleri, Filistin, Irak, Kuveyt, Libya, Mısır, Sahravi Demokratik Arap Cumhuriyeti, Sudan, Suriye, Ürdün ve Yemen bayrakları Arap İsyanı bayrağından esinlenilerek oluşturulmuştur. Bu bayrakların ortak özelliği ise hepsinde de aynı renlerin olmasıdır, üzerindeki ufak tefek teferruatlar hariç. En önemli dikkat çekense üzerlerindeki siyah şerittir! Bu bağlamda günümüzde, “O siyah renginin Bedevi Arapların Türklere karşı isyan bayrağı!..” algı operasyonunun oluşturulmasıdır. Yani ekilen nifak tohumu! Halbuki tarihi gerçeklere baktığımızda Türk milleti değil Araplar, hiçbir döneminde hiçbir millete misyonerlik ve asimile uygulamamıştır. Hatta Mekke, Medine ve Kudüs hürmetine bu kutsal mekanların hizmetkarı olmuştur…
Şimdi güncel konumuza dönersek Filistin’in bayrağı bile o siyah şeritli Arap bayrağıdır. Bugün ister istemez eline bir Filistin bayrağı alıp sokaklarda Filistin davasına, kutsal Kudüs’e ve Mescid-i Aksa’ya sahip çıkmak isteyen Türk insanına bu soru soru soruluyor, “Salladığın bayrak kimin?”
Bu soruya verilecek çok cevap olabilir, herkesin bakış açısına göre. Lakin bizim cevabımız ise şu olabilir. Dün dünde kalmıştır. Türk halkı Kudüs, Mescid-i Aksa ve Filistin meselesine Arap-Türk milliyetçiliği penceresinden değil, İslami ve insani hür cepheden bakmadır. İzrail işgaline ve zulme karşı dik duruşundan kaynaklıdır. Yine de bu tür fitnelere fırsat vermemek için ben olsam Filistinlilerin yerinde, o şaibeli bayrağı değiştirir, üzerine de Kudüs ve Mescid’i Aksa’yı yerleştiririm…
Son söz; A.K. Tecer’in hasretli Kudüs’ü gibi; orada bir köy var, uzakta, o köy bizim köyümüz…