Bir kesimin anlayışına göre 200 yıldır Batılılaşmaya çalışıyoruz. Bir başka kesime göre de, 200 yıldır Batı ile savaşıyordu.
Ben, iki yüz yıldır, Batı ile savaş içinde olduğuna inananlardanım.
1950’lilerden sonra, “Batı nedir anlayışımızda”, köklü değişiklikler oldu. Batı yerine Amerika dememiz gerekiyordu. Çünkü Avrupa’yı da, Türkiye’yi de yöneten hep Amerika oldu. Bizi AB’ye sokmaya zorlayan da, ABD idi.
Batı’nın adı, artık Küçük Amerika olma anlamına geliyordu.
Başlangıçta, Amerika’nın sadece askeri alanda Türkiye’yi yönettiğini düşünürdük. Sanki siyaseti belirlemeden, askeri işleri belirliyorduk. Oysa siyasi ve ekonomik konular, hep birbirleriyle eşgüdüm içinde yürüdü.
Batılılarla iki yüz yıllık savaşımız; aslında kendi içimizde, bir zihniyetle savaştı. Mülkiyetin iktidarını oluşturmamız için Batılaşmamız, halkın iktidarını kurmak için de, Batı ile savaşmak zorundaydık.
Aslında biz, ne Batılılaşıyor, ne de gerçekten Batı ile savaşıyorduk. Aslında yürüyen iktidar kavgasıydı.
Sermaye birikimini tamamlanıp, mülkiyetin iktidarı kurulunca, Batılılaşmış olacaktık.
Hala bazı siyasi partiler bu anlayış içindedirler.
Amerika için Türkiye’de iktidar belirlemek, siyasal İslam-ı ve Batı ajanlarını, ne ölçüde kullandığına bağlıydı. 1950’den buyana, ABD için iktidarı ele geçirmek, tarikatları ele geçirmekle aynı anlamdaydı.
İktidara giden yol, tarikatlardan geçiyor, zenginliğe giden yol ise dolardan geçiyordu. Mülkiyetin iktidarının kurulması ve sermaye birikiminin tamamlanması için dolarızasyon şarttı.
Dolarizasyon öyle büyük boyutlara geldi ki, Adana İncirlik Üssünün anahtarı kimde onu bile unuttuk.
Amerikan finans sitemi ciğerimize işlemiş, Merkez Bankamızı Amerikan görevlisi Kemal Derviş eliyle, Amerikan para spekülatörlerinin kriterlerine teslim etmişiz.
Şimdi deniz neden bitti? Dolarizasyonun önü niye alınamıyor?
Ödeyemeyeceğimiz kadar borçlandık. Dolar bulup borlarımızı ödemeliyiz.
Sömürü ve işsizlik yönetilemez noktaya erişti. İthalata değil üretime mecburuz.
Batının Türkiye içindeki kurumları ve onların yerli ortaklarının yeni bir sermaye birikim modeline geçmeleri gerekiyor. Bunun için de yeni baskı yöntemleri gerek.
Başkanlık sitemine geçiş istekleri; yeni bir birikim modeline geçmek için gereken “zor mekanizmasını” elde etmek içindir.
Ancak dünya dengeleri hızla değişince, siyasal, ekonomik ve sosyal dalgalanmalar, sınıra yaklaşıyor.
Yeni kurtuluş savaşı; hem ekonomik milliyetçilik, hem de topraklarımızı (yani ulusal pazarlarımızı) koruma savaşı olacaktır.
Bülent Esinoğlu
bulentesinoglu@gmail.com