Vesayet rejiminin savunucuları AKP’nin 3 dönemdir hükümet olmasını bir türlü sindiremediler. Her alanda bir AKP ve hükümet düşmanlığını sürdürüyorlar. Ancak eski güçleri de, hızları da kalmadı. AKP neden 3 dönemdir kazanıyor?
Bu soruya birçok açıdan cevap verilebilir, neden kazandığına dair farklı analizler yapılabilir. Her ne söylenirse söylensin, nasıl açıklanırsa açıklansın, bu sorunun cevabı, Türkiye Cumhuriyetinin bırakalım uzun geçmişini, şu son 20 yılını doğru bilmekten geçiyor. Bu tarihlerde devletin nasıl bir devlet olduğu, toplumla ilişkisini nasıl kurduğu, asker ve sivil bürokrasinin kimlerle iş tuttuğu bilinmeden, AKP’nin 3 dönemdir kazanması açıklanamaz! Katillerin kol gezdiği ve katillere yeşil pasaportların verildiği bir ülke değil miydi burası? İş adamlarının tehditle haraca bağlandığı, haraçların yalnız tetikçiler tarafından değil, ilgili bürokratlarca da paylaşıldığı bir ülke değil miydi burası?
Başbakanlarına, ordu komutanlarına varıncaya dek kimi üst düzey görevlilere suikastların düzenlendiği ve bunların açığa çıkarılmadığı bir ülke değil miydi burası? Bir yığın faili meçhul cinayetin işlendiği, sokaklarında takır takır insanların vurulduğu bir ülke değil miydi burası? Bombaların patlatıldığı, muhalif seslerin boğulduğu, misyoner cinayetlerin akıl almaz vahşilikte işlendiği bir ülke değil miydi burası? Gözlerimizin içine parmağını sokarcasına sallayanların, sıkıyorsa ifademi alın demeye getirerek toplumla alay edenlerin, 28 Şubat muhtırası için bin yıl daha sürecek diyenlerin ülkesi değil miydi burası?
Siyasi mahkûmların katledildiği ve bu katilliği de “Hayata Dönüş” diye ironileştiren bir ülke değil miydi burası? Bankaların hortumlandığı, milyarlarca doların kimilerince iç edildiği bir ülke değil miydi burası? Daha çok şey sayılabilir. Bütün bunların bir toplamı olarak devletin çeteleştiği, çetelerin ise devletleştiği bir ülke değil miydi burası? Sonra dönüp şöyle denilecek: Bu AKP ne oldu da 3 seçim üst üste kazanıyor? Neler olmadı ki? Niye kazanmasın ki? Tabi seçimi kazanmanın nedenini büyük bir ferasetle ve ultra bilimsel sosyolojik görüşle ve ultra bilimsel siyasal analizle bidon kafalılığa, göbeğini kaşıyanlara bağlayanlar olmuştu. Şimdi onlar bu dâhiyane tespitleriyle başbaşalar ve hayat akıp gidiyor. Oligarşinin burnu yere sürtüldükçe, onların kalemşorlarının kalemlerinde derman da kalmadı. Daha doğrusu söyleyecek sözleri, ortaya çıkacak yüzleri kalmadı.
Şimdi bir yurttaş oligarşinin vesayetinde, bürokratların hot zotunda, siyasilerin postal yalayıcılığında, finans sermayesinin yasa tanımazlığındaki bir ortamda mı, yoksa bu dediklerimin epeyi geriletildiği bir ortamda mı yaşamak ister? Elbette ikincisi tercih edilir. Peki bunu AKP’nin dışında başka bir parti yapabilir mi? Hayır! Değişimi isteyenler, AKP’ye oy verdiler, veriyorlar. Ancak AKP nereye kadar, neleri nasıl yaptı? Başbakan Erdoğan her şeyi işine geldiği kadarıyla yaptı ve çoktan frene bastı.
Dünün bataklığı çok az kurutuldu ve daha çok kimi sivrisineklerle mücadele edildi. İşin tehlikeli yanı, AKP’nin de mevcut bataklıktan yararlanma eğiliminde olmasıdır ki, bunun birçok göstergeleri var. Örneğin basının hükümeti destekleyen kısmı. Her iktidar kendi basınını yaratır tamam da; şimdiki basında öyle bir kesim var ki, vesayet rejiminin destekçisi dünkü basını aratmayacak şekilde adaletsiz, saygısız, ahlaksız, saldırgan, vicdansız ve riyakâr.