Kayıp Medeniyetin İzleri
Eski Türkiye haritaları incelendiği zaman, dünyayı doğu ve batı yarı küre diye ikiye ayıran Başlangıç Meridyeninin İstanbul’dan geçtiği görülmektedir. Payitaht İstanbul’da ki, Sultan Ahmet Meydanı’nda, Yerebatan Sarnıcı’nın girişinin yanında bulunan Arz-ı Halife veya Arz-ı İstanbul diye adlandırılan Milenyum Taşı ile Ayasofya Camiinin kubbesinde ki hilalden geçerek iki kutbu birleştiren meridyeni Başlangıç Meridyeni olarak alınırdı. Başlangıç meridyenin bulunduğu ülke dünyanın merkezi olarak kabul edililirdi. Haritalar buna göre çizilir, yer küre buna göre isimlendirilir, dünya ticareti buradan yönlendirilirdi. Şehirlerin ve devletlerin uzaklıkları İstanbul’a göre hesaplanırdı. Böyle olunca da dünya milletleri saatlerini İstanbul’a göre ayarlardı.
İstanbul’un fethinden itibaren dünyanın merkezi burası yani İstanbul olmuştu. İstanbul hem Osmanlı İslam Medeniyetinin başkenti. hem de dünyanın merkezi “ Sıfır Noktası” olarak kabul edilen bir şehirdi.
Napolyon; “Dünya tek ülke olsaydı, İstanbul dünya başkenti olurdu” diyerek 18. yüzyılda İstanbul’un önemini bir kere daha belirtmişti..
Bugün Ülkemizi bölüp parçalamak için iç ve dış hainlerin ortaklaşa çalıştıkları gibi, o yıllarda da aynı kirli oyunlar Osmanlı devletini yıkmak için sahneye konulmaktaydı. 1863 tarihinde İngilizler Mısır’da,isyan çıkarırlar. Padişah Abdülaziz, iç ve dış kargaşalıkları bastırmak için önlemler alırken, 30 Mayıs 1876 tarihinde Mason Avni Paşa ve Mithat Paşa batılılarla anlaşarak padişahı meclis marifetiyle tahtan indirip Feriye Sarayına hapsederler. Bununla da yetinmeyip iki bileğini makasla kestirtip padişahı şehit ederler.
İşte Osmanlı devletinde bu karışıklıklar yaşanırken İngilizler bu karışıklardan istifade edip birçok hain planlarından biri olan İstanbul’daki Dünya Merkezini Londra’ya taşımak için çalışmaya başlarlar. “1884 yılında Washington’da düzmece olarak “Uluslararası Coğrafya Kongresi” adıyla bir toplantı düzenlerler. Yirmi dört ülkeden temsilcilerin katıldığı bu toplantıda Osmanlı’yı Ahmet Rüstem Efendi temsil eder. Osmanlı temsilcisinin alınacak karara şiddetle karşı çıkmasına rağmen komisyon uydurma gerekçelerle başlangıç meridyeninin Greenwich’e taşınmasına karar verir. 1876 tarihinden itibaren Greenwich Rasathanesinden geçen meridyen Başlangıç Meridyeni olarak kabul edilmesiyle İngiltere’nin Londra şehri dünyanın merkezi haline gelir.
Böylece ülkesinde güneş batmayan bir devlet olarak kendisini dünyaya kabul ettirmiş olan sömürgeciler kralı olan İngiltere dünya devletlerine Londra’dan ayar vermeye başlar.
Bu tarihten sonra Osmanlı Devleti, sınırları içinde kendi sistemini kullanırken batıya uyum sağlayabilmek için de yeni sisteme ayak uydurmaya çalışır.
Osmanlı devleti Hicri Takvimini kullanmaktaydı. Hicri takvime göre yeni yıl Muharrem ayının 1. günüydü. İbadetler mahalli saatlere göre yapılırdı. Yeni Gün, güneş batımında yani akşam ezanıyla başlardı. Saatler o an 12.00’ye ayarlanırdı. Buna ezani saat ya da alaturka saat sistemi denirdi. Bütün İslam Ülkeleri Saatlerini İstanbul’a göre ayarlardı. Bugün Afganistan’ın halen Bayram namazlarını İstanbul’u esas alarak ifa etmekte oldukları anlatılmaktadır..
1932 yılında çıkarılan “Takvim, Saat ve Ölçülerde Değişiklik Kanunu” ile de Türkiye Greenwich’e göre ayarlar kendisini. Bu tarihten itibaren Osmanlı döneminde kullanılan ikili sistem (alatürka) birleştirilerek her türlü çalışmalar Greenwich esas alınarak yapılmaya başlanır.
İstanbul’da yaşayan, İstanbul’a ziyaret için gelen vatandaşlarımız Sultan Ahmet Meydanında bulunan Milenyum Taşının farkına varmadan yanından geçip gitmekteler. Ne yazık ki okullarımızda, milli tarihimizi, kültürümüzü, medeniyetimizi vatandaşlarımıza öğretemediğimiz için tarihi değerlerimizden, tarihi eserlerimizden bihaberler. Milenyum Taşı, İstanbul’un 423 yıl boyunca Osmanlı Devletinin başkenti olduğunun sembolüydü. Milenyum Taşının yanından geçerken o na bakıp şanlı tarihimizi hatırlayıp keşke ders çıkarabilsek.
Geçmişini bilmeyenlerin geleceklerini kurmaları mümkün mü?
Not:(Kur’an-ı Kerim’in Işığında Kainat ve Dünya isimli kitabımın 80. sayfasından alınmıştır)