İnsan sadece insan olduğu için bazı haklara sahiptir. Yani, yaratılışından dolayı bir takım hakları vardır. Düşünce ve İfade Özgürlüğü bunların arasındadır.
Hukuksal olarak tanımlarsak; herkes düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.
Başka bir deyişle, Düşünce ve İfade Özgürlüğü’nden doğan Basın Özgürlüğü’ne…
Basın Özgürlüğü ise, haber, fikir ve düşünceleri çoğaltıcı araçlarla, serbestçe açıklayabilme iradesidir. Bilgi ve düşünceleri serbest olarak toplayıp, yorum ve eleştiri yaparak çoğaltabilmek ve bunları serbest olarak yayınlayıp, dağıtabilmek haklarını içerir. Tanımı ve sınırları hâlâ tartışılıyor olmasına rağmen, sansürün olmadığı Medya olarak kabul edebiliriz.
Basın aracılığıyla yapılan düşünce açıklamaları, Devlet yaşamında ki gerçeklerin ortaya çıkmasını, yolsuzluk/hukuk dışılıkların, çelişkilerin bilinmesini sağlar. Bunların Kamu Yararı içerdiği gerçeği, Demokratik Hukuk Devletleri’nde bu özgürlüğün kabul edilmesi sonucunu doğurmuştur. İfade ve Basın Özgürlüğü’nün bir ülkede, İç Hukuk kurallarıyla kabul edilmesi ve güvence altına alınması gerekir. Yine de sağlanamayacağı düşüncesi ile bu özgürlük, Uluslararası metin ve anlaşmalara konu olmuştur. Meselâ; AİHS m.10 ile düzenlenmiş olup, İnsan Hakları Bildirgesi’nde Kişi Hakları arasında yer almaktadır.
Aslında Basının özgür olması, Kamuoyunun özgür olması demektir. Basın araçtır. Özgür basın, demokrasinin temelidir. Olmazsa demokrasi yaşayamaz. Toplum yararı sağlanmasında, önemli bir unsurdur. Çünkü yönetenlere karşı bir kontrol mekanizması görevini üstlenir. Bunun için, 19.yy’dan beri, Dördüncü Güç olarak kabul edilir.
Devlet baskısı ve korkusu ile yaşayan bir Basın, tabirî caizse kamunun avukatlığı görevini yerine getiremez, toplumsal faydaları savunamaz. Bu nedenle Basın Özgürlüğü, basına tanınmış bir ayrıcalık değil Kişilik Hakları koruyucusu olarak kabul edilip, değerlendirilir.
Basının temel görevi; kamu yararı prensibi baz alınarak, tüm olaylar hakkında objektif ve tarafsız bir şekilde halkı aydınlatmak, ihtiyaç duyulan konularda kamuoyunu bilinçlendirmek, siyasi oluşumlar üzerinde doğru ve gerçeğe uygun bilgilendirme yapmak, yöneticileri yeri geldiğinde eleştirmek veya uyarmak, tüm insanlığa yönelik ortak sorunları dile getirip, paylaşmaktır. Görevini yaparken, doğru ve tarafsız aktarım yapabilmesi için özgür olması gerekir.
Ancak Gazete ve Gazetecilere, Basın Özgürlüğü adı altında tanınan imtiyazlar, onları etkili bir kamusal güce dönüştürebilir. Yozlaşma yaşanabilir. Sahip oldukları güç, haksız kişisel çıkarlar için kullanılabilinir, bilgileri çarpıtılarak, kamuoyunu yanıltıcı, kamu düzenini bozucu haberler yapılabilinir. Bunların yaşanmaması için, hukuki düzenleme şarttır.
Devlet medya için en büyük haber kaynağı olmasına rağmen, medyada Devlet için en büyük manipülasyon aracıdır. Medyada çoğulculuk olmadığında ve Medya-Devlet ideolojik olarak bütünleştiğinde adı, Devlet Yayın Organı olur.
Bir ülkede Basın Özgürlüğü’nden bahsedebilmek için olmazsa olmaz şartlardan biri de;bir şirket yapısında olan Medya kuruluşlarının bağımsızlığıdır. Bunun olabilmesi için, Medya patronlarının, başka bir sektörde faaliyet gösteren başka bir şirket sahipliği ya da ortaklığı kesinlikle olmamalıdır. Böylelikle, ellerindeki gücün şahsî menfaatleri için kullanılması engellenir. Siyasi otoritenin baskılarına karşı gelebilir. Çıkar ilişkileri kurulamaz. Diğer husus ise; Medyada oluşabilecek Tekelleşmenin önüne geçmektir. Tekelleşme, medyanın olması gereken çok sesliliğini ve özgür yapısını bozar. Suistimallere açık hale getirir, varlığının sebebi olan kamu yararı prensibini yok eder. Ayrıca, basın çalışanlarının da hakları koruma altına alınmalı, sendikal yapılanma teşvik edilmelidir.
Özetlemek gerekirse; Basın Özgürlüğü, bir toplumda mutlak olması gereken bir kavramdır. Bir toplumda Basın Özgürlüğü’nün varolabilmesi için; Demokratik bir yönetim yapısı, hukukun üstünlüğü prensibiyle oluşan Hukuk Düzeni, Bağımsız ve çok sesli Medya kuruluşları ve hakları güvence altına alınmış basın çalışanları olmalıdır.
2019/DÜNYA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ ENDEKSİ’ nde; 180 ülke arasında biz neden 157. sıradayız?
Aslında Basının özgür olması, Kamuoyunun özgür olması demektir. Basın araçtır. Özgür basın, demokrasinin temelidir. Olmazsa demokrasi yaşayamaz. Toplum yararı sağlanmasında, önemli bir unsurdur. Çünkü yönetenlere karşı bir kontrol mekanizması görevini üstlenir. Bunun için, 19.yy’dan beri, Dördüncü Güç olarak kabul edilir diyorsunuz ki kesinlikle öyle. Amma siyasette ne yazık ki itibar edilmiyor. Hele bu iktidar neredeyse VATAN HAİNİ olarak görüyor…
İktidar ve basın her ülkede vardır ama demokrasi ve basın özgürlüğü sadece “muhalefet”in olduğu ülkelerde vardır. Muhalefet ve basın özgürlüğü ise ancak “çok partili siyasal yaşam”ın varlığını ve sağlıklı işleyişini gerektirir.