Sevgili okuyucular. Bu pazar sizlerle Afrika konusunda sohbet etmek istiyorum.
Afrika denilince akla sömürgecilik gelir.
Avrupa‘nın ‘tek dişi kalmış canavarları’ medeniyet maskesiyle yüzyıllar boyunca Afrika‘yı sömürdüler; Afrika‘nın tabiî zenginliklerini ülkelerine taşıdılar ve Afrikalıları köle olarak alıp sattılar. Sömürgeci Avrupalılar‘a karşılık Türkler, en kuvvetli oldukları Osmanlı İmparatorluğu döneminde dahi aslâ sömürgeci olmadılar; Afrika‘ya ve Afrikalılara her zaman kucak açarak hizmet ve şefkatle yaklaştılar.
Bir Osmanlı Torunu: Recep Tayyip Erdoğan
Efendim, Türkler‘in Afrika‘daki hâkimiyeti, bundan 1200 yıl önce ilk Müslüman Türk devletlerinden olan ‘Tolunoğlu Devleti’nin kurulmasıyla başladı. Mısır merkezli Tolunoğulları‘nı, İhşîdîler, Eyyûbiler ve Memlûkler takip etti. Daha sonra Osmanlı İmparatorluğu döneminde Türkler, Afrika‘ya bir baştan bir başa hâkim oldular. Afrika‘da kurdukları eyâlet, vilâyet ve ilçeler asırlar boyunca varlığını devam ettirdi. Mısır, Cezayir, Trablusgarp, Tunus eyâletlerini elbette bileceksiniz. Lâkin ‘Habeş Eyâleti’ni biliyor muydunuz?
Şimdi Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, işte Osmanlı‘nın bu eski Habeş Eyâleti‘nin Somali vilâyetini ziyaret ediyor. Nasıl 16. yüzyılda Türk Denizcileri, Somali‘nin bütün altyapısını tamamlayıp Ulucamii yaptırmışlarsa, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı da açlık ve susuzluktan kırılan Somalili kardeşlerini kucaklamaya ve onlara, dünyanın yapmadığı yardımları vermeye gitmiştir. Bundan daha şerefli bir misyon gösterebilir misiniz?
Müslüman Afrika ve Türkler
Efendim, Türkler Afrika’da hiçbir dönemde sömürgecilik yapmamışlar; tam aksine, Batı Emperyalizmi‘nin sömürgeciliği ile mücadele etmişlerdir. Bizim için Afrika, ‘Kara Afrika’ değil, mağdur ve mazlum insanların yaşadığı, nurlu, aydınlık ve Müslüman Afrika‘dır.
Afrika’nın hemen her yerinde Türk eserlerini görmek mümkündür. Osmanlı İmparatorluğu‘nun 18. asrın sonundan itibaren zayıflamaya başlaması üzerine, Batılı kolonyalist güçler karşısında Afrika‘yı koruması zorlaşmış; bunu fırsat bilen sömürgeciler 19. asır boyunca Afrika‘yı insafsızca sömürmüşlerdir.
Osmanlı Devleti, genellikle zannedilenin aksine Afrika‘da sadece Mısır ile Libya, Tunus, Cezayir gibi ‘Garp Ocakları’yla meşgul olmamış; Doğu, Batı, Orta ve Güney Afrika ile de ilgilenmiştir. Kanum Bornu Sultanlığı‘nı hâkimiyeti altına almış ve ‘Sudan Eyaleti‘ne bağlı olarak ‘Hattı Üstüvâ’ (Ekvator) Vilâyeti’ni kurmuştur. Osmanlı‘nın bazı ilçeleri sonradan bağımsız devletler olmuştur. Meselâ, ‘Reşade İlçesi’ Çad Devleti, ‘Kavar İlçesi’ ise Nijer Devleti hâline gelmiştir.
Bugün Nijerya‘da Lagos‘taki ilk camî olan Şitta Bey Camii‘nden, Somali‘de Mogadişu‘daki Ulu Cami‘ye kadar minarelerden ezan sesleri duyuluyorsa bu, bizim medeniyetimiz sayesinde olmuştur.
Afrika’ya sahip çıkalım
Türkiye, Somali‘ye sahip çıkarak tarihî misyonunu yerine getirmiş ve büyük devlet olduğunu bir defa daha göstermiştir. Türk Milleti olarak Başbakan Erdoğan‘ın öncülüğünde yürütülen yardım kampanyasından dolayı iftihar ediyoruz. Türkiye‘deki fukarayı ileri sürüp bozgunculuk yapan birtakım münasebetsizlere milyonlarca aç çocuğun resimlerini göstererek cevap vermeliyiz.
Türkiye’nin Somali‘ye sahip çıkması bizi memnun etmiştir; ama bu, Afrika ile ilişkiler bakımından yeterli değildir. Yıllar önce köşe yazılarımızda Afrika ülkelerinin tamamında Büyükelçiliklerimizin ve önemli merkezlerde ayrıca Konsolosluklarımızın açılmasını teklif etmiştik. Ne yazık ki Somali‘de hâlâ Büyükelçiliğimizin açılmadığını üzülerek müşahede ediyoruz. (Bu arada, Fethullah Hocaefendi‘nin öncülüğünde Afrika‘nın en ücrâ köşelerinde kurulan Türk Okulları‘nı şükranla yâd ediyoruz).
Diğer taraftan, dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde, hattâ Norveç ve İsveç‘te bile ‘Afrika Araştırmaları Merkezleri’ bulunmasına rağmen, bu konuda en fazla iddialı olması gereken Türkiye‘de Afrika ile ilgili tek biraraştırma merkezi veya enstitüsünün olmadığını üzüntüyle belirtelim. Vakit geçirilmeden İstanbul ve Ankara üniversitelerinde Afrika Araştırmaları Merkezi kurulmalıdır.
Afrika ülkelerine karşılıksız malî, teknik ve insanî yardımlar yapılmaya devam edilmelidir.
***
Başbakan Erdoğan, Somali‘ye kucak açarak sadece milletimizi memnun etmekle kalmamış, aynı zamanda Mogadişu‘ya Türk Denizcileri‘ni gönderen ve Habeş Eyâleti‘ni kurduran Kanûnî‘nin de ruhunu şâd etmiştir.
Hamiyyetperver, şefkatli ve inançlı milletimiz de kendisine düşen insanlık vazifesini bîhakkın yerine getirmiştir.