Sayın Başbakan Erdoğan,
Hükümetiniz gün geçtikçe cilası dökülen bir araba gibi, ortaya pasları çıkıyor.
Arabanın modeli ve parçaları bildiğimiz Kemalizm arabasına epeyi benziyor.
Kemalizm son demlerini yaşarken, siz oradan boşalan ulusalcılığa soyundunuz.
Heyhat! Ne ilkellik.
Çoğunluk oylarıyla hükümet oldunuz ama çoğulcu olacağınıza, çoğunluktan aldığınız destekle demokratik adımları bir tarafa bırakarak otoriter bir yapı inşa ediyorsunuz.
Güçlü iktidar, güçlü lider sevdasından gözleri körelenlerin gönülleri de körelmiş demektir.
İktidar olgusu salt güçle anlam kazansaydı, dünyanın en güçlü iktidarları olan Hitler, Stalin iktidarları daha anlamlı ve kalıcı olurdu.
Güçlü iktidar, halkının refahını ve özgürlüğünü sağlayan iktidar anlamına gelmez.
Silah zoruyla, polis gücüyle, ideolojik araçların parlak kullanımıyla güçlü iktidarlar sağlanabilir. Ama bunlar geçicidir.
Bakınız BAAS rejimlerine, Latin Amerika’nın faşist cuntalarına.
Uzaklara gitmeye gerek yok: Kemalizm’in geldiği yere bakın!
12 Eylül zorbalığına bakın.
Bütün bunlar halklarına zulüm eden iktidarlardır.
Siz ulusalcılığa soyunarak Kemalizmden kalan boşluğu mu dolduracaksınız?
Tarih tekerrür etmez Başbakan Erdoğan!
Siz bir yandan 12 Eylül’e karşı çıkarken, diğer yandan onun özünü mü devam ettireceksiniz?
Biliyorum, bunlar epeyi ağır sözler!
Ama 12 Eylül zihniyetinin yasaları ve eğitim anlayışı hala devam ediyor.
İnsanların haklarını talep etmesi, hükümeti veya sizi protesto etmesi derhal terör suçuyla yargılanıyor. 2007’de TSK ile anlaşarak bu yasaları siz çıkardınız.
Niye değiştirmiyorsunuz, niye?
Ama yeter artık!
Oraya buraya babalanacağınıza demokratik adımlar atın artık!
Sizi protesto edenlerin üzerine polis şiddetini salıyorsunuz. Eleştiriye tahammülünüz yok!
Halbuki protesto ve eleştiri, şiddet içermedikçe, temel bir haktır.
Ağır kelimeler kullanıyorsunuz.
Vicdani retçiler işkence altında!
Paralı eğitimi protesto pankartı açan öğrencilere hayatları zindan edildi.
Protesto, demokratik bir haktır!
Bu ülkede padişahlar bile protesto edilmiştir.
Siz kimsiniz Başbakan Erdoğan?
Allahın dünyadaki gölgesi ya da halifesi mi?
Bu bile arkaik ve feodal toplum dönemlerinde kaldı.
Biliyorum, başkanlık özlemi çekiyorsunuz.
İster başbakan olun, ister devlet başkanı; önemli olan, demokrasiye ne kattığınızdır.
Elbette yaptığınız katkıları, olumlu adımları unutmadım.
Fakat bu durum, eleştiri hakkımı elimden almaz.
Gidişiniz iyi değil!
Siz bir başbakansınız!
Padişahın Cuma selamlıklarında, gücün sınırlarını belirtmek, padişahı uyarmak için “Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var” nidaları yankılanırdı.
Siz ise siyasetinizi protesto edenlerin üzerine polisi sürüyor, faşizan yasalarla mahkemelerde süründürüyorsunuz.
Abdülhamit Han Hazretleri gitti, Erdoğan Han Hazretleri mi geldi?
Ya da “Ben yaptım oldu” diyen İttihatçı Enver Paşa gitti de, yerine Erdoğan Paşa mı geldi?
Sürekli CHP’li belediyeleri soruşturuyorsunuz. İyi, soruşturun.
Ama Allah için, vicdanınız için bir düşünün Başbakan Erdoğan, bir düşünün; yolsuzlukları yalnızca CHP’li belediyeler mi yapıyor?
Zeytinburnu’na 3 bloklu gökdeleni dikerek İstanbul’un siluetini bozanlara kim izin verdi?
Süleymaniye gibi bir mimarlık şaheseri olan caminin minareleri arkasında boynuz gibi yükselen o çirkin beton kulelerin hesabı sorulmayacak mı?
Beyoğlu İstiklal Caddesi üzerine kurulan devasa AVM’nin oradan ne işi var?
O AVM, oradaki mimari düzene ve mekâna uyuyor mu?
Betonun ve arsızlığın bileşimi sonucu bozulan yalnız siluet değil, bir şehrin kimliğinin yok edilmesi değil midir?
Elini vicdanına koy ve bir düşün Başbakan Erdoğan; bir düşün!
Şu İstanbul’un son 10 yılına bir bakın Erdoğan.
Bu sürede kabul edilen imar plan tadilatlarının sayısına bir bakın
Koskoca inşaatları kaçak yapıp ondan sonra imar tadilat planıyla yasalaştırmanın adı nedir?
Tercihinizi, bilmem kimlerin bilmem ne kadar rant elde etmesi, bilmem kimlerin bilmem ne kadar komisyonu cebe indirmesi yönünde mi, yoksa epeyi darbe yemiş canım İstanbul’un daha fazla bozulmasının önüne geçilmesi yönünde mi kullanırsınız?
Haydi, görelim tercihinizi Başbakan Erdoğan!
İş yasaları ne durumda?
İşçiler iş kazalarında çatır çatır ölüyor.
PKK ile yaşanan çatışmalardaki kayıplardan daha fazlası iş hayatında cereyan ediyor.
Onları toplumun alt kesimi olarak mı görüyorsunuz?
Tohumuna para vermediğiniz için mi ILO’nun yasalarına uymuyorsunuz?
Vergi durumuna bakın.
Dünyanın en adaletsiz vergi sistemi olan az sayıdaki ülkelerden biri de Türkiye.
Dolaylı vergilerin oranı %70’lerde.
Bazı Afrika ülkelerini saymazsak, nerede görülmüş bu adaletsizlik.
Zenginden vergiyi alamayan/almayan devlet, verginin yükünü bütün toplumun sırtına yüklüyor.
Adalet mi bu?
Devam edecek.
kanser hastalığını aspirinle tedavi etmeye çalışıyorlar da ondan mızrak çuvala sığmıyor