Bundan tam 1 yıl önceki “
BM’e 6. ortak mı geliyor?” başlıklı yazıma, Will Durant’ın, BM’den önce kurulup sonra fesih ettirdikleri Cemiyet-i Akvam için söylediği “
Milletler Topluluğu, Yahudi ilhamının ürünüdür” cümlesi ile başlamış ve şöyle sürdürmüştüm:
“Birleşmiş Milletler denilince benim aklıma dört şey gelir:
Bir: İngilizlerin Ortadoğu’ya yerleştirdiği bela –ayrık otunun tanınması için kurulan– örgüt,
İki: İsrail’in hiç iplemediği kurum,
Üç: Müslümanların hiç temsil edilmediği örgüt,
Dört: Beşli çetenin, dünyayı gütmek için kullandığı merkez.
BM, küresel güçlerin en küçük çıkarı için gözünü kulağını dört açar. Çünkü o; ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa’dan oluşan ve adına “Güvenlik Konseyi”nin daimi üyesi denilen, beşli çetenin bir yönetim maskesinden ibaret.
Ama Müslümanların ya da Afrikalıların bir sorunu söz konusu olduğunda, gören gözleri görmez, duyan kulakları duymaz olur.
Çünkü BM’nin patronu durumundaki beş ülkeden hiç biri Müslüman ülke değil.
Oysa 50’den fazla Müslüman ülkenin olduğu ve BM verilerine göre 1,5 milyar, Vatikan verilerine göre 2,4 milyar -yani her dört kişiden birinin- Müslüman’ın olduğu bir dünyada, BM’de veto yetkisine sahip hiçbir Müslüman ülke yok…”
Obama geçtiğimiz yıl Hindistan’a yaptığı ziyaret sırasında, “Hindistan, BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olmalı” demişti.
Dünyadan bu ‘yoklamaya’ bir itiraz gelmedi. Fakat bir yıl aradan sonra, –şu an dünyanın en çok konuşulan lideri durumunda olan– Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da üzerinde pek durulmayan bir cümle kurdu.
Time Dergisi’ne konuşan Başbakan Erdoğan; ABD, AB, BM ve Rusya’dan oluşan Ortadoğu Dörtlüsü’nün Filistin barışı konusunda samimi olmadığını belirtip; “Güvenlik Konseyinde daimi sandalyeye sahip üyelerin özelliği nedir? Bu uygulama kaldırılmalıdır. Tüm dünya, bu beş daimi üyenin kararlarının kölesi!” diyor.
Hangi vicdan sahibi, Başbakan’ın bu tartışmasız doğru sözlerine itiraz edebilir? Sahi, bu 5 ülkenin ne ayrıcalığı var?
Miguel Urbano Rogrigues, değerli dostum Ömer Özkaya’nın yayınladığı Turkquie Diplomatique dergisinin son sayısındaki “Kaosun kıyısındaki dünya” başlıkla makalesinde; “IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü; BM’yi “tek dünya hükümeti” yapma peşindeler. Fakat bu arzu, hâli hazırda, küresel elitlerin uzak bir özlemi olmaya devam ediyor” diyor.
Çin, Rusya, Fransa gibi Hıristiyan ülkelerle, ABD ve İngiltere gibi Siyonist/Yahudi ülkeler, İslam dünyası başta olmak üzere tüm dünyanın geleceğini bugüne kadar belirlemiş olabilirler. Ama bu daha fazla süremez, sürmemeli.
Şimdi, “günaydın dünya” demenin vakti.
Sorun, İsrail’le Müslüman ülkeler arasında ama bunu çözme iddiasında olan ve kendilerine “Ortadoğu dörtlüsü” diyen ülkelerin arasında hiç Müslüman ülke yok.
‘Yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan’ sorusu ne kadar anlamsız ise, ‘ABD’mi İsrail’in kölesi, İsrail mi ABD’nin’ sorusu da, en az o kadar anlamsız.
Dünyadaki bütün ülkeler Filistin’in meşruiyetini ve “devlet” olma hakkını tanıyacak, hatta bu beşli çeteden dördününde bir itirazı olmayacak lakin ‘ABD kabul’ etmedi diye diğerlerinin oyunun hiçbir değeri olmayacak… Sonra da barış ve adaletten söz edecekler…
Çetenin dışında kalan kukla ülkeler bir yana, insanlık, “Tüm dünya, bu beş daimi üyenin kararlarının kölesi!” diyen Başbakan Erdoğan’dan eleştirinin ötesine geçip, acilen somut adımlar atmasını bekliyor.
O halde Başbakan Erdoğan ne yapmalı?
Bir: İslam İşbirliği Örgütü (İİÖ/İKÖ)’nü acilen toplantıya çağırmalı.
İki: Acilen bir İslam ülkesinin, BM Güvenlik Konseyi’nin veto hakkına sahip daimi üyesi olmasını istemeli.
Üç: Beşli çetenin hiçbirinin Filistin’in devlet olma hakkını veto etmemesini aksi halde…
Dört: BM bu iki şartı kabul etmediği müddetçe, Türkiye ve İİÖ üyeleri derhal BM’den çekilip, alternatif bir dünya oluşumu yapmalı.
Sayın Başbakanım,
Malumunuz olduğu üzere bu cesur adımları atacak ülke –ki bunu yapabilecek potansiyel sadece Türkiye de var– dünyanın yeni lideri olur.
Eminiz ki, yeni kurulacak ‘adil ve ahlaklı’ oluşuma, onlarca ülke üye olmaktan çekinmeyecek…
O zaman, beceriksiz BM veya güvenlik konseyi denilen haydut çetesi de elbette kalmayacak ve artık oyunun kuralı yeniden yazılacak.
Bunu yapan tarihe geçer. Bu fırsatı değerlendiremeyeni ise ne tarih, ne de insanlık affeder.
Sayın Başbakanım!
Beşli çeteden başka kimseye yararı olmayan BM’nin İstanbul’a taşınması, dünyaya yeni bir şey kazandırmayacak. Olsa olsa İstanbul’un trafiğini artıracak, daha yaşanmaz kılacak.
Bunu fırsat bilen TOKİ, taş üstünde taş bırakmayarak hiçbir insani vasfı olmayan beton yığını gökdelenler dikerek, “haydutların güvenle yaşadığı” ama İstanbul’un ve insanların ruhsuzlaştığı bir şehir meydana getirmekten başka bir yarar sağlamayacak.
Lütfen, BM’nin İstanbul’a taşınması değil, BM’yi adam edecek veya alternatifini kuracak projeler üzerinde çalışalım.
Lütfen bunu yapalım Başbakanım!