Barışın Kanatları Kırık
1 eylül, sonbaharın kapımızı çaldığı bir gün. Aynı zamanda dünya barış günü… Savaşın eşiğinde olduğumuz bugünlerde yanı başımızda kan oluk oluk akarken dünya barış günümüz hepimize kutlu olsun..
Barışı başka bir açıdan ele almak istiyorum ben. İçimizdeki barıştan bahsedelim.
İnsanoğlu dünyaya gelirken içinde sevecenlik ve vicdanla, potansiyel bir merhamet duygusuyla gelir. Sonra hayat yolculuğunda ilerledikçe yavaş yavaş tüketir o özündeki sevecenliği,masumiyeti.. hele de özel bir çabayla koruyamadığımızda içimizdeki insancıllığı,başkalarının da iyi olmasını acı çekmesini istememe duygumuzu muhafaza edemediğimizde erir küçülür vicdan ve merhamet.
Ön plana çıkarlarımız hırslarımız egolarımız çıktıkça uzaklaşırız özümüzdeki masumiyetten. Ve içimizde bir savaş başlar. İnsancıllık merhamet ve çıkarcılığın bencilliğin savaşı. İçimizdeki bu iç savaşı kontrol edemediğimizde iç barışı kaybetmişizdir.
Çoğu zaman kendimizi olduğu gibi kabullenemeyiz hep bir şeyler eksiktir bize göre. kusurlarımız zayıflıklarımız vardır. Bir türlü barışamayız kendimizle.
İnsan olma halimizi, artılarımızı böbürlenip abartmadan,eksiklerimizi de utanıp saklamadan kabullenemedikçe kendi içimizdeki barışı sağlayamayız.
İç barışını sağlayamamış insanların çoğunlukta olduğu yeryüzünde fitnenin fesadın ve savaşların bunca yaygın olması gayet normal aslında.
Kendini sevememişken, acizliğini kabullenememişken yada küçük tanrıcıklığa soyunmuşken insanoğlu,yeryüzünde barış olmasını nasıl bekleyebiliriz ki..
Çok karamsar bir yazı olduğunun farkındayım. Ancak bu dünyadaki ömrümüzü tüketirken yapabileceğimiz en güzel şey kendi içimizdeki savaşları durdurup ateşkesi sağlayabilmek iç barışa ulaşabilmek. bu hayattaki en kutsal mücadele bizim için iç barışa varabilmek.
Hayatta en çok istediğimiz şey sağlık ve huzur değil mi? İçinde kendi benliğini barıştıramamışken huzur nasıl gelecek ki?
Yine de dünya barış günümüz kutlu olsun…