Türkiye günlerdir “akil adamlar” merkezli bir gündemi tartışıyor. Öyle ki bu kişilerin misyonundan daha çok kim akil? Ne kadar akil? Başka akil mi yok vs. bir magazin curcunası oluştu. Çoğu kimse neden bu akil kişilere ihtiyaç duyulduğunu da sormuyor…
Halbuki aslolan; bu ülkenin yıllar yılı kangrenleşen en temel sorunlarından birine neşter vururken, bu operasyonel tedavide çok önemli argümanlardan biri de şüphesiz toplumsal kabuldür. Bu kabul toplumun en geniş mutabakatı anlamında önemlidir. Kürt sorunu ya da en doğru tarifiyle terör meselesinin çözümünde; çözüm adına palyatif tedbirler yada pansuman tedaviler zaman zaman gerekli olsa bile 30 yıllık tecrübe göstermiştir ki kısa süreli sancı dindirilse bile daha sonra daha ciddi komplikasyonlarla karşı karşıya kalınabilmektedir. Dolayısıyla operasyonel çalışmalarda yakalanan olumlu havanın ve kat edilen mesafenin, toplumun her kesimi tarafından sindirilmesi, samimiyetle kabulü ve tahrip olmuş yüreklerin, karışık kalp ve kafaların rehabilitesi adına bir argümandır akil adamlar…
Elbette bu sayı çok daha fazla olabilirdi ve farklı isimlerle oladabilir… Kaldı ki “titrinde akil adam yazmasa da millet sevdası paydasında buluşan herkes” millet olarak yaşadığımız bu travmanın atlatılması, yeniden Çanakkale ruhundaki kardeşliğin imar ve inşaasında kendince bişeyler yapabilir ve yapmalıdır da. Bu anlamda sivil toplum kuruluşları, dini cemaat ve cemiyetler, siyasi parti ve sosyal gruplara çok iş düşmekte ve zaten bunlardan bir kısmı da bu işi bir siyasi faaliyetin çok ötesinde hatta bu sürecinde öncesinde ciddi bir samimiyet ve gönüllülük çizgisinde yapıyordu / yapmaya çalışıyordu. Bölgede açılan özel okul, dershane, okuma salonları, bölge insanına yönelik ortak bayramlaşmalar kurban kesim faaliyetleri vs. bu faaliyetlerden sadece bir kaçıdır.
Doğrusu biz bu süreçteki çözüm adına meşru her argümanı önemsiyoruz ve önemsemeliyiz. 30 yılda coğrafyamızın her bölgesinde bu sorun merkezli nice yürekler yangın yeri olmuştur. Bu yangına karınca misali katılanı da itfaye hortumuyla geleni de baş tacı etmek gerekir.
Bugün toplumdaki genel kabul; Sayın Başbakan’ın işaret fişeğini atmasıyla başlayan ama aslında Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kuruluş ve parti tüzüğünde var olan temeli de milletimizin çok eski kodlarında gizli “yaratılanı yaratandan ötürü sevme”, imani referansımıza göre de “farklı milletlerden olmanın bir yaratılış mucizesi ve tanışma vesilesi” olduğu gerçeği, bu çözüm sürecinin aslında geç kaldığını da gösteriyor.
Siz bakmayın birilerinin “vatan bölünüyor“ vaveylasına… oyuncağı elinden alınan çocuk bağırır feryat eder… Çocuk yaptığı bu tavırla anlaşılabilir de kandan beslenen vampirlerin feryadı teselliden başka şey istiyor…
MEHMET ALİ KULAT
