Bandırma Belediye Meclisi, Araştırma ve İnceleme Komisyonu ile birlikte yerel basın temsilcilerinin de katıldığı “Kaz dağlarındaki siyanürle altın arama çalışmalarının” bölgeye olan etkilerini araştırma gezisine, bugün de kaldığımız yerden devam edelim.
Bu gezi kapsamında, baraj gövdesinde bulunan ve elektrik enerjisi üreten tesisin bahçesinde yaptığımız kısa bir pikniğe de değinmeden geçmek istemiyorum, doğrusu.
Bandırma Belediyesi İşletme Müdürü İbrahim Acar ve Gönen DSİ Bölge Müdürü Mehmet Erişen’in de bilgilendirmede bulunduğu tesis gezisi ve ardından da mangalda sucuk ziyafeti, yapılan inceleme gezisinin, tadı damağında bırakan küçük bir ara olduğunun altını çizmekte yarar var, sanırım.
Göksel Karlahan’ın, komisyon üyeleri ve basın mensuplarına küçük bir ikramı olarak gönderdiği bir torba dolusu sucuk, oksijeni bol, temiz ve güneşli havada gerçekleştirilen en güzel etkinlik oldu.
Hani, son günlerde televizyon ekranlarına çok sık gelen bir reklam var, sonu “illakiiii” diye bağlanan. Bizim durumumuz da biraz buna benzedi. Yakılan mangal ateşinde cızır cızır kızaran ve bu arada da yağını ateşin üzerine bırakırken, etrafa da mis gibi sucuk kokularını salan ziyafette, ciğerci kedileri gibi bir an önce önümüze gelmesini beklerken, açık havada yapılan sohbetin de tadına doyduk.
Tesis çalışanlarının da katıldığı mangal sucuk partisinde, muhteşem bir ziyafetin ardından, bizlere yardımcı olan herkese teşekkür edip, rotayı bu kez Gönen Barajı’nın yer aldığı bölge olan Çanakkale’nin Yenice ilçesine çevirdik.
Kaz dağlarının eteklerinde yer alan, son derece şirin, otantik ilçe olan Yenice’ye geldimizde, Bandır-ma’nın aksine çok sessiz bir belde ile karşılaştık. Bu sessizlik hepimizi çok etkiledi diyebilirim.
Hep birlikte makamında ziyaret ettiğimiz Yenice Belediye Başkanı Veysel Acar, henüz 39 yaşında, son derece cana yakın ve asıl mesleği diş hekimliği olan, sempatik bir başkan. Habersiz ve randevusuz gitmemize karşın, bizi büyük bir samimiyetle karşıladı.
Çaylarımızı yudumlarken, CHP’li Meclis Üyesi Namık Havutça da, heyette yer alan herkesi tek tek Başkan Acar’a tanıştırdı. Acar da, kendisinden ricamız üzerine, kısa bir özgeçmişini bizlere verdi.
Yenice Belediye Başkanı Veysel Acar ile yaptığımız yaklaşık bir saatlik sohbette, heyet olarak son derece çarpıcı bilgiler edindiğimizi de belirtmekte yarar var.
Başkan Acar, gerek komisyon üyelerinin, gerekse basın mensuplarının yönelttiği tüm sorulara, açık yüreklilikle cevap verirken, bilmediği konuları da yine aynı açık yüreklilikle bilmiyorum deme cesaretini gösteren, siyasetçiden daha çok, içimizden biri konumunda biri olduğunu da ortaya koydu.
Veysel Acar, Kaz dağlarındaki tehlikenin büyüklüğünü kavramış ender yöneticilerden biri sanırım. Keşke, herkes onun gibi duyarlı bir yaklaşım sergilese diye de düşündük.
Evet, Başkan Acar’ın da üstüne basa basa vurguladığı gibi “Başka Kaz dağları yok…” diyerek, dünyanın en çok oksijen üreten, dünyada en ilginç bitki ve hayvan popülasyonuna sahip bir güzelliği, yine bizler insanoğlu eliyle büyük bir katliama dönüştürmenin gayretini sergilerken, ilginçtir hiçbir vicdani rahatsızlık bile hissetmiyoruz.
Oysa ki, bu dağlar hem mitolojik bir geçmişe sahip olup, İda dağları adıyla, Yunan medeniyetinde yer alırken, binlerce yıldır ürettiği başta oksijen olmak üzere, insanoğluna faunasıyla yaşam vermiş, hem kültür hem de doğa mirası olmuş bir bir değer.
Dedik ya, bizler kendi değerlerimizi kendimiz yok ediyoruz ve karşısına da geçip, keyif çatıyoruz.
Başkan Acar’ın belirttiklerine göre, şu an için Yenice’nin, Gönen’in dolayısıyla Bandırma’nın tehdit altında kaldığı bir durum yok. Çünkü, uluslararası altın arama şirketleri, Kaz dağlarının güney yamaçlarını delik deşik etmekle meşgul. Fakat, bu durum her an için değişebilir ve güney yamaçlarında umduğunu bulamayan bu küresel boyuttaki şirketler, hedeflerini anında değiştirip, kuzey yamaçlarına da gelebilirler. İşte asıl felaket de o zaman başlayacak bizler için.
Tehlikeye dikkat çeken Başkan Veysel Acar, oluşturulan Madra Dağı ve Kaz Dağları Belediyeler Birliği’ne üye olan 34 ilçe ve belde belediyelerine destek olması için, bizleri de davet ediyor.
Bu davette de bana göre son derece haklı. Bugün kendilerine destek olmazsak, yarın iş işten geçtikten sonra olsak ne olur, olmasak ne olur?
Başta Bandırma olmak üzere, bölgede yer alan Erdek, Gönen, Manyas, Susurluk, Sarıköy ve tüm diğer ilçe ve belde belediyeleri, böylesine bir oluşum içerisinde zaman geçirmeden yer almalı ve Kaz dağlarındaki katliama karşı yek vücut olmanın tavrını da sergilemeli.
Acar’ın, altını çizerek bizlere aktardığı çok önemli bir başka konu da, özellikle bilim adamları tarafından yapılan açıklamaların kafa karıştırdığına yönelik değerlendirmesi.
Diyor ki genç başkan; “Bir bakıyorsunuz, bazı bilim adamları altın arayan şirketleri destekleyen açıklamalarda bulunurken, bir başka grup bilim adamı da tam aksini savunan açıklamalarda bulunuyor. Bizler hiçbirimiz bu konularda yeterli bilgiye sahip değiliz. Hangisi doğruyu söylüyor, tereddüt ediyoruz. Her iki açıklamayı yapan da yine konunun uzmanı bilim adamları ve hangisine inanacağımızı bilemiyoruz. Bu konuda yapılan açıklamalar, tamamen kafa karıştırmaktan da öteye gitmiyor…”
Çok doğru, küresel boyuttaki şirketlerin nemalandırdığı bir takım bilim adamları, siyanürle altın aramanın herhangi bir sakıncasının olmadığını bangır bangır bağırırken, karşıt görüşlü olanlar da son derece tehlikeli ve zaman içerisinde doğayı tamamen yok edeceğini öne sürüyor.
Buyrun bakalım hangisine inanacaksınız?
Öte yandan, Başkan’a yapılan eylemler ve oluşturulan birlikle, ne kadar umutlu olduklarını soruyorum, net bir cevap veremiyor. Ayrıca, devletin de, şu aşamada uluslararası altın arama şirketlerinden yana tavır sergilemesinden dolayı da son derece büyük bir rahatsızlık hissettiğini de vurguluyor.
Her zaman deriz ya, “Burası Türkiye!..” diye. İşte, böylesine bir ikilem yaşıyor, Yenice Belediye Başkanı…
İşin bir de başka boyutu daha var.
Öğrendiğime göre, başta Bergama olmak üzere, Kaz dağlarında siyanürle altın aranmasına karşı eylemleri, bizzat Alman devletinin organize ettiği hatta ve hatta el altından bazı kişi ve kuruluşları finanse ederek, aranmasına karşı çıkılmasını istediği de öne sürülüyor.
Dünyada altın işleme konusunda Almanya’nın tek söz sahibi ülke olduğu bilinen bir gerçek. Türkiye’de de kimilerine göre binlerce ton altın rezervi olduğu iddia ediliyor. Almanya’nın, elindeki bu imkanı kaybetmemek için, Türkiye’de altın aranmasına karşı çıkmayı organize etmesini de yadırgamamak gerektiğine inanıyorum.
Tabii beraberinde şuna da inanıyorum, yerin altındaki altın mı daha değerli, yerin üstündeki altın yumurtlayan tavuk mu? Bu aynı zamanda Başkan Veysel Acar’ın da öngörüsü. Bence de çok haklı.
Bir başka iddia ise, devletin de şimdilik altın arayan madencilerin yanında yer alıp, yeraltında altınları çıkarttırdıktan sonra, karşı çıkan grupların, halkın safına geçip, “Eee ne yapalım halk sizin altın aramanıza karşı çıkıyor, bizim de yapacak bir şeyimiz yok!..” yaklaşımı sergileyip, madencileri bulundukları yerden uzaklaştırmayı hesapladığı şeklinde…
Hangi iddiaların doğru olduğunu zaman içerisinde göreceğiz. Göreceğiz derken, belki bizler göremeyiz. Çünkü, siyanürün etkisinin önümüzdeki 10-20 yıl içerisinde, hatta daha uzun vadede göstereceği de bilinen bir başka gerçek.
Çocuklarımıza dünya mirası olarak, oksijeni bol bir dağ mı bırakacağız yoksa, her tarafı katliama uğramış kel tepeler mi bırakacağız, şimdilik meçhul.
Yalnız şu var ki, aklı başında hiçbir ülkede, böylesine bir doğa ve çevre katliamı yaşanmıyor. Her ne dense, bizler gibi geri kalmış ülkelerde, emperyalizm dilediği gibi at koşturuyor… Bu da bizim cehaletimiz olsa gerek!..