Okul dönüşü bakracı eline verip “Teyzeye götürün.” Dedi. Kardeşim bana baktı, “Top oynayacağız diye dersten kaç, evde doluya tutul.” Dedi. Yapabileceğimiz bir şey yoktu. Anca beraber, kanca beraber deyip patikaya çıktık.
Maçın olası sonucunu tartıştık. Kardeşim “Rakibimiz yorgunluk” Dedi. “Al benden de o kadar.” Dedim.
Teyzenin yamaçtaki damdan bozma evini görünce irkildik. Çünkü pencereden alev çıkıyor gibiydi. Koşmaya başladık, elindeki bakraca dikkat! Diye bağırdım. Aldırmadı ve koşmaya devam etti. Hafif bir rampayı çıktık, ayağı takılan kardeşim kaştan aşağı düştü. Bakraç ondan daha aşağı yuvarlandı.
Kardeşim ayağa kalktı ve siniri tepesine çıkmış gibi bana baktı. Ona “Bakraç seni geçti.” Dedim. Bakracı aldı ve patikaya çıktık. Hiç konuşmadan suya geçtik ve bakracı yıkadık. Teyzeye bakracı boş getiremeyeceğimiz için, kiraz topladık ve eve vardık.
“Yangın ışınların yansımasıymış, yanılmışız.” Dedim. Kardeşim koştuk, yoğurdu. Yürüdük maçı kaybederdik.” Dedi.
Teyze donuk gözler ve güçsüz vücuduyla ocak başındaydı. Yılların acısı derin izler bırakmış ve kimsesiz kalmıştı. Hayat hikâyesini çok da bilen yoktu. Yüzündeki kırışıklıklar yıkılmışlığın çok yönlü belgesiydi. Duayı eksik etmiyordu. Bildiği duaları nakarat gibi sayıyordu. Duaya ayak parmaklarımızdan girip zihin açıklığımızdan çıkana kadar devam etti. Annemin selamını söyledik. Tekrar geleceğiz dedik ve isteğini sorduk.
Teyzenin o an ki düşündükleri ve hayallerini bilmek isterdim. Kardeşim; onun bundan sonra düşündüğü ve hayali uyumak dedi ve güldük. Kardeşimin ağzının aradım ve maça gitmeyelim dedi. Eve geldik maçı kafamızdan sildik. Kardeşim belli ki üzülmüştü. “Yoğurt olmasa da kiraz götürdük.” Dedi. Kirazla da teyzenin gönlün almıştık. Bizim de gönlümüz ferahtı. Annem teyzeye gidene kadar.
Kardeşim top sesini duyunca sahaya inelim dedi. Ona, “Yuvarlandın yetmedi, az daha kirazdan düşecektin şimdi de top.” Dedim. Sahaya ineceğiz ama akşam oluyor, az sonra karanlık bastırır, yenilmişsek sinir oluruz.
Kardeşime gülüyordum, dökülen yoğurdun üzerini yapraklarla kapatıyordu. Yoğurt kaştan uçmasına simge olmuştu. Annemin içine kurt düşse de laf kalabalığına getirdik. Çünkü kiraz toplamak uzun sürdü, hâliyle geç kalmıştık. “Çocuğa iş buyur, sende peşine git.” Sözü bizim bu hareketimizle de gerçekleşti.
Annem teyzeye uğradığında kirazlar için çok sağ olasın dediğinde annemin sorgusuna ne diyecektik. Bu durumda işin içinden çıkamazdık. Artık, iş işten geçmişti.
Kardeşim işi patikaya sürmüş, ışın yansımasını yangın sanmış ve içimize yangını düşürmüştü. Yangın deyip koşmasa patikadan boyunun ölçüsünü almayacaktı.
Teyze yoğurtsuz ve biz de oyunsuz kalmıştık.
Hasan TANRIVERDİ