Hikâye çok eski Nazi Almanya’sından…
Nazi subayları, bir gece gelip, apartman dairesinde oturan, birilerini götürür. Operasyon sırasında gürültüler olur.Profesör, “ne oluyor” diye sorar.
Yan dairedeki komünistleri götürdüler, diye cevap alır.
Profesör, bana ne, ben komünist değilim der, kapısını çekip evine girer.
Derken sosyalistleri gelip götürürler. Gene gürültüler olur. Çıkar sorar. Bana ne ben sosyalist değilim der.
Bir gün profesörün kapısı çalınır.
Profesörü götürürlerken, sorar.
Ben komünist değilim, sosyalist değilim. Siyasi bir tarafım yok. Beni niye aldınız der.
İyi ya kendi ağzınla söylüyorsun. Bizden (Nazi) değilsin.
Devlet Bahçeli şimdi MHP’nin başına gelenleri, profesör gibi anlamaya çalışıyor.
3 Kasım 2002 seçimlerinde, erken seçimlere gidilmesini ben(Bahçeli) sağladım.
Çankaya’daki Apo’nun seçilmesini ben sağladım.
12 Eylül’den önce solculara karşı, Amerika’nın yanında ben yer aldım.
Velhasıl, Amerika için elimden geleni yaptım.
Şimdi bu Amerika bana (Bahçeli) niye saldırıyor?
İyi ya Bahçeli ağzınla söylüyorsun ya, artık sana ihtiyaçları kalmadı.
Düzenin Amerikancılaştırılmasında, tüm özelleştirmelerde, tüm Batı kurum ve kurallarının ülkemizde kurulmasına, Milliyetçiliği yem olarak kullandırırsan, bu günkü sonuçların dışında başka bir şey olmazdı.
Senin kavrayamadığın şey; Milliyetçiliğin halkçılık olduğu idi.,
Amerikalı bunu bildiği için sahte milliyetçiliği, düzene destek stratejisi olarak belirlemişti.
Halkçılık olmayınca, milliyetçilik, ya dinciliğe, ya da ırkçılığa dönüşür.
Gelelim, “vur de vuralım, öl de ölelim” meselesine…
Milliyetçi kitlenin, bölünmeye ve gidişata muhalefeti var.
Yönetiminden mücadele edilmesini ve bölünmenin durdurulmasını istiyor.
Bahçeli “onunda zamanı gelecek” diye kitle taleplerini zamana yaymaya çalışıyor.
Yani gene kendi kitlesine rağmen Amerika’nın değirmenine su taşıyor.
Sanıyor ki bir iki blöf yaparsam, eskisi gibi, Amerikancı düzen içinde yaşamaya devem ederim.
Oysa gerçek milliyetçilik tehlikesini gören Amerika, Milliyetçiliğin sahtesine bile tahammülü yoktur.
Atatürkçü, Halkçı milliyetçiliği öne çıkarmadan, kolay kurtuluş yok.
Milliyetçiler bir şey yapmak istiyorsa; denenmiş sınanmış, doğruluğu ispatlanmış Atatürk yolunda olmaları yeterlidir.