Baharda kırlar yeşerdi, bahar dalı da çiçeklendi. Çiçekler güzellikleriyle, soluk aldırdı otlara. Toprak, tohumların çimlenmesini sağladı ve fidanlara yurt oldu.
Bahar dalının çiçekleri arasında, serçe, sabahın seherinde ötüyor. Yavrusunu sayıklarken, besin istiyor. Dalın ucuna, kuymağı bıraktık. Serçe sesini kesti ve yemek için saldırdı. Serçeye, sevdim seni, her gün aynı saatte bekle. Güzel ötüşünü de sevdik. Düşmanını sokmam yanına, kedi içerde hapis, köpek zincirde bağlı, dedik.
Günler güzel geçiyordu, serçe sürüye yeni katılanları gözetliyordu. Farklı kuşlarda geldi ortak oldular yemeklerine. Serçeye varsın onlar da yesin senin yerin ayrıdır, dedik. Bırakıp eve geçtim, ilk sayfada kuşlar, gözetin göçmenleri onlar enerji fakiri. Yağmur geldi, ekmek ıslandı. Yemezler diye onları ezdim hamur hâline getirdim.
Kedi çıktı dışarı gerindi ve kuş seslerine sevindi. Bana baktı mazlum rolü oynadı. Tokmuş gibi göründü. Günler geçti, kuşlar kendi hâlinde. Duymadım ötüşlerini üzüldüm. Göçtüler erken dedim. Kedinin mutluluğuna dikkat ettim. Ağaç altına geçtim, her şey normal sevindim.
Dallar yeşerdi, çiçeklendi. Arılar üşüştü başına. “Meyve balı” dedi. Ballıydı dut meyvesi. Ballı dut. Erikler geldi geçti. Fark ettim, çiçeğini arının balını.
Fark ettim karabaşın yavrularını yumak gibi sevimli ve güzellik topu. Onlarla dalgaların sesini dinlemek için indik sahile. Bıraktım kumun üstüne, çakıl taşlarıyla oynadılar. Suya saldırdılar. Su geldi onlar kaçtı. Sevmediler denizi ve suyun sesini.
Kucağımda uyudu eve kadar, yıkanmak iyi gelmişti. Böcek ısırığı ve tozu toprağı gitmişti. Sıcaklığımı aldı ve uyanmadı. Yuvasına bıraktım ve baktı ve yeniden uyumaya başladı.
Bahar dalı demiştim adına, bahar dalıyla gözünü ilk ışınlara açmıştı. Gün doğumu gibi bahar dalıyla doğmuştu. Çiçekler renklendi, yemek beklerken sevimli, yemeğini getirmemişsen sinirli, istemiyor aç durmayı. Yesin ve de minderinde iki büklüm uyusun.
Göçmen kuşlara yine kuymak hazırladık. Dala bıraktık, yüksek ve korunaklı. Güven içinde yediler ve öttüler. Güzel nağmelerle seslendiler çevreye. Yarın için pilav ve ekmek kırıntısı var, dedim. Bilmelerini istedim ona göre bir şeyler arayın.
Yavru, anadan süt istiyordu. Yürümesi de yuvarlanmak gibiydi. Kedilerin sesinden hoşlanmadı. Rüzgâr ve yağmur damlalarını da sevmedi. Yavruya değil, göçmenlere bakmak için bahar dalına gittim. Bekleştiklerini gördüm. Yiyeceklerini götürdüm. Yağmura kadar yemelerini sağladım.
Bahar dalı yaz gülü, yakında verecektir meyvesini. Göçmenler gezmede, yavru yıkanmanın rahatlığını öğrendi. Hava serin gidemeyiz denize dedim. Ses çıkartmadı. Yuvasına bıraktım ve uykuya daldı. Ana gelince kucağına atladı. Bakmadı bana, onunla dertleşti. İncecikten inledi ne manaya geldiğini anlamadım.
Bahar dalından düşen kuymağı buldu ve yedi. O da istedi kuymak, uyandı artık. Onlara kuymak sunan oldum. Yavruyu mereğin içine aldım. Yağmur ve fırtınadan korktum.
Bahar dalı meyve yüklendi ve meyvesinin olgunlaşmasını bekledim.
Bahar dalı yükünü boşaltmak istedi.
Hasan TANRIVERDİ