Dün akşam annem, ben ve kardeşim Mete Hoca sohbet ediyorduk. Söz döndü dolandı Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun Hocaya geldi. Kendilerinin babamın kadım dostu olduğunu biliyorum. İyilikleriyle, enginliğiyle, emeğiyle, hoşluğuyla, dostluğuyla, hatırşinaslığıyla, kadir bilirliğiyle hanemizde ismi hep anılır. Hani kimi insan göçerken ardındakilere dünyalık bırakır oda bir müddet sonra tükenir gider. Babam giderken bize miras olarak adını, eskimeyecek eserlerini, biz var oldukça babımın gülüşünü, kokusunu sevgisini bizden esirgemeyecek hazineden kıymetli, dünyada hiçbir şeyle ölçülemeyecek değerde dostlar bıraktı. An geliyor o müstesna şahsiyetlerin hallerinde, tavırlarında babamın verdiği huzuru buluyorum. Ve biliyorum ki bu kıymetler asla tükenmeyecek. Babamdan ve bütün dostlarından Allah razı olsun.
Dostluğun tarifi mi? Dostluk vatan gibidir, toprak gibidir, ata gibidir. Vatanın nasıl bir değer olduğunu ancak vatansızlar bilir. Toprağın bereketini tarife hacet var mı? İşte dostlukta öyledir. Farkında olmadan hep dostlar etrafında güzelleşir, şekillenir hayatlar. Ya ata her şey oradan başlamaz mı?
Duygulu zamanların esintisiyle annem eski bir hatırayı anlattı. “Yıllar önce bir gün babamla çay içip sohbet ediyorlarmış her zaman olduğu gibi masanın bir yanında da babamın kitapları, gazeteleri dergileri ve kara daktilosu duruyormuş.
Annemin okuması olmadığından bazen babama, “şunu bana okur musun Şeref” derdi. O günde yine aynısını yapmış. Kitabın kenarına kalemle yazılmış dörtlüğü görünce; “Şeref bu senin yazın değil, ne yazmış kim yazmış bir oku.” demiş. Babamda almış eline kitabı “ Bu kitabı Ahmet Bican Ercilasun yazdı. Bu dediği yazıda onun el yazısı. Diyor ki;
‘Şereftir
Türklük bize şereftir
Kars elinin aşığı
Pehreşenli Şeref’ tir.’
Ben bu güzel söz yıldızını babamdan duymuştum. Ama Ahmet Bican Ercilasun Hocamın olduğunu yeni öğrendim. Annem bunu dediğinde gönlümün sevgiyle özlemle akan şelalesi sanki dünyayı doldurdu. Hayat sahnesinin kırmızı perdesi en güzel sunumu için açıldıkça açıldı.
Ne güzeldir dost sofrasının tükenmeyen ikramıyla yeniden coşmak, yeniden nasiplenmek. Ne tuhaf insan birine sövdüğü zaman ne çok kelime çıkıyor ortaya. Oysa şimdi ben hislerimi anlatmak için kalemimden gözeden süzülen sular gibi kelimeler süzülsün istiyorum. Billur, toprak kokan, babam kokan, dost kokan Ahmet Bican kokan sözler istiyorum. Oysa ne mümkün, bunu yazarken kalemimden kelime yerine gözümden yaş süzülüyor. Gönlümden heyecan, yüreğimden hasret, minnet süzülüyor.
Nisan/2016/ANKARA