Sizi tanımayanlar için kendinizi biraz tanıtır mısınız?
Tabii, ben 1992 yılında Kocaeli’de doğdum, dedem çiftçi, babam subaydır. İstek Acıbadem Lisesi’nde öğrenciyim ve üniversitede gazetecilik okumayı düşünüyorum. 1 Aralık günü ‘ Ben Hep 17 Yaşındayım ‘ adındaki ilk deneme kitabım çıktı ve bugüne kadarki izlenimler ve okur yorumları beklediğimden çok daha iyi oldu.
Kitabınızdan az sonra bahsedeceğiz lakin oraya gelmeden önce nasıl yazmaya başladığınızı merak ediyoruz…
Hemen hemen herkes gibi günlüklerle başladım. İyi anımsıyorum, orta okul yaşantım boyunca günlük tutardım. Sonra kısa hikayeler yazdım, bazen de şiirler… Fakat deneme yazmak en keyiflisiydi. Derdimi daha rahat anlatabiliyordum sanki yazarken ve yazmak bu sayede benim için bir tutku haline geldi. Bir de iç dünyam öylesine karışıktı ki ben yazmadan sanki bir bütün olmasını beceremiyordu. Yani yazmak zorundaymışım gibi hissediyorum çoğu zaman.
Hani öyle bir klişe var ya, siz de yazmasaydınız delirecek miydiniz?
Delirmezdim ama mutsuz olurdum.
Hepimizin, her yazarın iç dünyası karışık oluyor. Ama ben bu karışıklığı, farkındalığı, başkalarından değişik olmayı seviyorum. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Sanatın kendisi bir farkındalıktır zaten. Haliyle birçok şeyin bilincinde olan bir insanın ki buradaki insan bir sanatçı oluyor, karışık olmaması düşünülemez. Toplumun sanatçılara yani farklı bakış açılarına ve yorumlara ihtiyacı olduğu, sanata susadığı en azından öyle olması gerektiği ortadadır. Bu yüzden sanatı da sanatçı olmayı da önemsiyorum.
Bir de sizin üstlendiğiniz bir misyon var. Belki de zorla okuyan, okumayı sevmeyen yaşıtlarınız sırf siz yazdığınız için sizin yazılarınızın her bir satırını okuyorlar. Bu da çok önemli bir başarı değil mi?
Bu durumdan şikayet ediyor değilim, sonuçta herkesin ilgi alanları kendinedir. Bu yüzden ‘ edebiyatı böyle önemsemiyorlar, sanata şöyle sahip çıkmıyorlar ‘ diye bağırıp çağırmayacağım.
Aslında bakıldığında durumunuz birçok insandan maddi anlamda iyi ama eğer gözlemim doğruysa sizde ince bir mutsuzluk görüyorum. Okurlarımıza sadece maddiyatın asla mutluluk getirmeyeceğini anlatacak en önemli isimlerdensiniz belki de…
Evet, ‘ Hiçliğe Övgü ‘ adlı denememde tamamen işlediğim konu budur zaten. Maddiyatın ne kadar boş bir şey olduğu, insanlara gereksiz yere bir sorumluluk yüklediği ve onları nasıl bir robot haline getirdiğine dair bir denemedir. Aslında kitabın ana teması doğaya ve Tanrı’ya duyulan aşkı ele alıyor. İkisinin de kusursuz olduğundan sık bahsettim.
‘ Hiçliğe Övgü ‘ adlı denemeniz benim kendi içimde denemenin bir edebi tür olup olmadığını sorguladığım bir dönemde karşıma çıktı ve ben sizinle denemenin var olduğuna inandım. Peki ‘ Hiçliğe Övgü ‘ üzerinden gidelim, cisimlerin-somutların yalnızlaştırdığı insanlar arasında yaşıyoruz. Yazın-sanat anlamında ailenizden destek görüyor musunuz?
Ailemin bireylerine göre değişiyor ilgi. Babam başından beri kitap projesini takip etmiştir, ağabeyim yazdıklarımla ilgilidir ama annem kitap çıkana dek yazılarımı okumamıştır bile. Aslında çok haklı, sonuçta 17 yıldır okuyor beni fakat garipti, kitap çıkmıştı ve babam 20 kadar kitabı eve getirmişti, annem biraz inceledi, arka kapağı okuyup önsöze baktı, içine biraz göz attıktan sonra diğer kitapların üzerine koyarak yemek yapmaya gitti. Tabii alışınca duruma sonraki günlerde eline aldı ve okumaya başladı.
Kitaptaki tüm denemeler internette bulunan denemeler mi?
Hayır, internette bulunan denemelerim de var tabi ki ama onların bile rotuşlu halleri var kitapta. Yani kitap 140 sayfa, taş çatlasa bugüne kadar 30’u internette yayınlanmıştır.
İnternette bulunmayan, sadece kitapta bulunan denemeler de internettekiler kadar iddialı mı?
Onlardan daha kaliteli ve iddialı olduklarını düşünüyorum ben. Tabii bu kararı daha çok okurlar verecektir.
Okunma oranları üzülerek söylüyorum çok ama çok kötü olan ülkemizde 10.000 adet gibi iddialı bir basım sizce ne kadar mantıklı?
Kabul edelim ki bu kitap iddialı bir iş idi, yani ciddi bir projenin ürünüydü bu nedenle iddialı bir şekilde çıkması çok önemliydi, zaten kitap çıkmadan internet üzerinden gelen ön siparişler ile 2.000 kadarı 5 gün içinde tükendi. Kalanlar da kitabevlerine gitti, ve bugün Alkım, Kabalcı, İnkılap, Nezih, Mephisto, Megavizyon, D & R gibi önde gelen bütün kitabevlerinde ağırlıklı olarak vitrinlerde satılıyor.
Açık konuşayım, henüz kitabı almadım, ilk fırsatta alacağım ama bu söylediğiniz beş günde 2.000 olayı harikulade…
Evet kesinlikle. Yayınevinin en büyük avantajı kitap daha çıkmadan tanıtımlarına internet ortamında başlanması oldu. İdefix, Facebook gibi büyük platformlardan halka tanıtıldı kitap.
Hayranlarınız gerçek hayranlarmış, buradan bunu anlıyoruz…
Açıkçası ben çoğunun kitap ve yazılarım için orada olmadığını düşünüyordum ne mutlu ki beni yanılttılar ve kitaba ilgi gösterdiler.
Bir imza günü görünüyor mu ufukta?
Şu an için belirli bir gün ve tarih yok fakat Beyoğlu’ndaki D & R mağazası düşünüyor böyle bir şeyi. Biz de henüz tam olarak bilgi sahibi değiliz.
Sizle tanışmak isteyenler, Aytuğ AKDOĞAN nerelere ‘ takılır ‘ diyenler için varsa uğradığınız bir iki mekan belirtebilir misiniz?
Genelde okulumdan da dolayı Acıbadem taraflarındayım, hafta sonları Caddebostan’da takılırım ve tabi ki Taksim – İstiklal Caddesi ama direkt olarak takıldığım bir mekan ismi yok.
Boş zamanlarınızda neler yaparsınız?
Televizyon izlemeye çalışıyorum çok boşsam ama katlanamıyorum fazla. Yabancı diziler var Cnbc-e kanalında, onlara sık bakarım, Adalar’a gider bisiklete binerim.
Yalnız mı gidersiniz?
Yalnız. Sinemalara mesela, her zaman tek başıma giderim. Öteden beri alışkanlıktır bende bu.
Bence doğru olan sizsiniz. Sinemalara beraber gitmenin mantığını anlamıyorum, film izlemeye gelmemiş miydik?
Katılıyorum.
Tavsiye ettiğiniz dergi?
Varlık
Tavsiye ettiğiniz kitap / lar ?
Erasmus – Deliliğe Övgü
Ahmet Altan – Kristal Denizaltı
Gabriel Garcia Marquez – Benim Hüzünlü Orospularım
Tavsiye ettiğiniz televizyon programı?
Medya Kralı, Disko Kralı ve Saba Tümer’le Bu Gece
Tavsiye ettiğiniz internet sitesi?
Uludağ Sözlük ve İtü Sözlük
Takım tutar mısınız?
Hayır ama Galatasaray’a karşı bir sempatim vardır.
Kitap şu an piyasada, değil mi?
Evet.
Bu gidişatla yeni baskı yakın görünüyor…
Önümüzdeki ay ikinci baskı çıkabilir.
www.bilgiagi.net / Türkiye’nin İnteraktif Köşe Yazarı Gazetesi hakkında neler söyleyeceksiniz?
Arşivi sağlam, geniş çaplı, ve sağlam adımlarla ilerleyen bir internet siteniz var. Bu sebeple sizi can-ı gönülden tebrik ediyorum, umarım sanat camiasında ileriki günlerde daha popüler bir hale gelir, ziyaretçilerinizin de entellektüel bir kesimden olduğuna şüphe yok.
Teşekkürler… İyi insanları giderek azaldığı günümüz dünyasında iyi insanların bir yerlerde var olduğunu bilmek çok hoş, size çok teşekkür ediyorum bu keyifli ve nitelikli sohbet için, buradan son olarak söylemek istediğiniz ne varsa, top şimdi sizde…
Benim söyleceklerim de sizin sorduklarınız kadar. Ben de teşekkür ederim, güzel bir sohbet idi.
Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.
Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.
Yayın Kurulu
Kent Akademisi Dergisi
Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management
Ayın Kitabı
Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,
Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.
Ben ilk çıktığı gün almıştım Ben Hep 17 Yaşındayım’ı ve çok beğenmiştim. Denemeler kesinlike çok akıcı ve içten yazılmıştı. Tebrik ediyorum kendisini…
En kısa zamanda alıyorum kitabı. Bu yaşlarda edebiyat ve sanat adına böyle bir eser koymak ortaya mükemmel bir şey.