Altı gün kaldı referanduma. Kimi şimdiden hınç peşinde, ‘kazanalım görürler günlerini’ diye başlıyor cümleleri. Ya da muhteşem bir küçümseme, ‘o zaten bizden değil.’ Arkadaş dur bir dakika. Kim kimden değil? Yıllarca etnik köken, mezhep diyerek ayrıştık şimdi geldik iki noktaya sıkıştık. Birbirimizi evet ya da hayırlarla bölüyoruz.
Konu yeni anayasa, ancak kabul edilebilir ve edilemez yönlerini masaya yatıran yok. Kişiler siyasete hangi pencereden bakıyorsa, tarafını o belirliyor. Hoş hukukçu değilsen anayasa paketini anlamak da kolay değil, birçok düzenleme asli düzenlemelere atıfta bulunarak hazırlanmış. Okumaya başlıyorsunuz, sonra ipin ucu kaçıyor.
“Türkiye bu tabloya alışkın seçimlerde bölünür, sonra düzelir” diyemeyiz, çünkü hiç bu kadar ayrışmamıştık!
Geçenlerde bir cenazedeyiz, iki siyasi grubun temsilcileri var. Sonuçta aynı kentin insanları, bugüne kadar birbirleriyle şakalaşanlar, tokalaşanlar mesafeli, bakışları ise tedirgin ediciydi. Neyse ki cenaze namazı başladı saflar yakınlaştı.
DIŞLAMA, İKNA ET
Siyaset arenası büyük yanlışlardan nihayet döndü; vatan hainliği, terörist, denize dökmek gibi yaftaların önü kesildi.
Ama asıl yanlışlar devam ediyor, devlet sistemi, ‘ya benden ol ya da dışarıda kal’ kurgusuna odaklı. Kraldan çok kralcılar, siyasetten beslenen kifayetsiz muhterisler nefret politikası üretmeye devam ediyor.
Ve bizler en büyük riski içimizde büyütüyoruz. Ayrışıyoruz, ötekileşiyoruz, bizim gibi düşünmeyenleri ikna etmeye değil, yok etmeye odaklı anlayışların içinde boğuluyoruz. Siyasetin dilinde, ayrışma, ötekileştirme politikaları bugüne kadar işe yaramış, hatta kazandırmış olabilir ama artık sınır noktasına geldik. Şu kesin ki, referandum sonuçları birbirine yakın çıkacak. Toplumun yarısı mutsuz ve umutsuzken diğer yarısı mutlu olsa ne çıkar? Toplumsal barış ve huzur kalmadıktan sonra isterseniz dünyanın en doğru anayasasını yapın ancak bir erken seçimlik yaşar. Yeni anayasayı kabul ya da ret ederken cümleler ‘vatandaşımızın iyiliği, ülkemizin daha güzel geleceği için’ diye başlıyor ya.. Vatandaş olarak diyorum ki, benim iyiliğim için önce beni kategorize etme! 80 milyon kaderdaştan oluştuğumuzu unutma. Cenazede bile taraflaşacak kadar kutuplaşma. Yoksa en iyi anayasa olsa, milli gelir 20 bin dolarlara çıksa ne yazar, ‘millet’ olamadıktan sonra!
———————
Güzel ve tehlikeli
Hedef tuttu, Alaçatı baharda da doldu taştı. Rahmetli Leyla Figen geldi aklıma, aslına uygun dekore edilmiş bir Alaçatı için meşaleyi yakan kişiydi. Doğallığını korumak adına çok çaba harcadı. Festival kalabalığından şikayet edenlerden olmadık. Bilerek gidiyorsun. Yöre halkı kazanıyor, ülkenin dört yanından gelenler mutlu. Her şey güzel ancak bu cennet, gözünün önünde rant oligarşisine yeniliyor. Doğallığın değil, yüksek standartların şovuna dönüşüyor her yer. Ot festivali zamanı yöre lezzetlerini uygun fiyata alıyor, konaklıyorsun ya sonra rakamlar karşısında ot gibi oluyorsun. Öyle bir dengede ki Alaçatı, eğer yeni format atılmazsa masum güzelliğini yitirecek diye ürküyorsun.