İşsizler ordusu 5 milyonu aştı!
Açlık sınırı 2 bin 290 liranın üstünde!
Yoksulluk sınırı 7 bin lira sınırında!
Yatırım yok! Üretim yok! İhracat yok! İthalat gırla.
Bu ne demektir sizce?
Hırsıza, arsıza, uğursuza, soyguna, gaspa, kavgaya, gürültüye meydan vermek değil midir?
Öyle ya; gecenin bir saatinde evinizi ziyarete gelecek hırsız için bir kap yemek ayırmayı da unutmayın!
Şaka değil, gerçeği söylüyorum. Olacağı söylüyorum.
Hem öyle; vururum, kırarım, dökerim de demeyin sakın. Unutun bunları.
Zaten yatak odanıza (zorla) girmemişse vuramıyor, zarar veremiyorsunuz!
Bundan sonra hakaret bile edemezsiniz.
Amma hırsız efendi sizi kaldırıp odayı terk etmenizi, arada, salonda veya bir başka odada beklemenizi istiyorsa tıpış tıpış terk edip etmemek size kalmış! Gücünüze, kuvvetinize kalmış!
Ya da korku salgılarınızın göstereceği tepkiye kalmış!
Gece yarısı misafirinizi hoş karşılayın bence. Hal hatır sorun. İhtiyacını sorun. Pencereden girdiyse parasını, altınını, kayda değer eşyasını verin, kapıdan uğurlayın. Güle güle demeyi, yine beklediğinizi amma bu ortamda yenisini alamayacağınızı dolayısıyla ellerinin boş döneceğini de söylemeyi unutmayın sakın.
Evet geldiğimiz durum bu.
Ev sahibinden daha çok hırsız hakları var! O darp edebiliyor amma siz zarar veremiyorsunuz. O soygunu yapma cesaret ve cüreti gösteriyor, siz müdahale ve savunma cüretinden yoksunsunuz.
Aklımızı başımıza toplamaz isek, yatırımı şatafata, betona, konuk evlerine, lüks yatırımlar yapılmasına göz yumar isek; esnafın, çiftçinin, işçinin, köylünün, işverenin durumunu düzeltmez isek; öğrencinin, memurun, emeklinin halinden anlamaz isek; bir ekmeğe muhtaç olan ailelerin sayısı gün geçtikçe artırır isek bunun ceremesini maalesef ki hepimiz çekeceğiz.
Üç beş kişinin, ya da daha açık yazalım, sadece yüzde ellinin yüzü gülecek, rantiyelerle geçindirilecek, sadakalarla geçiştirilecek, yardım ve iaşelerle açlığı bastırılacak ve diğer yüzde elli için üvey evlat muamelesi yapılacaksa, onlardan alınıp yandaşa, candaşa, partizana, benden olana verilecekse bu gemi su alır.
Su almaz, bir şey olmaz, batmaz demek, inanın ki büyük bir yanılgı olur. Zira her iki, yüzde elli kesim de bu geminin içinde!
Gemi okyanusa açılmış, dümen görev yapmıyor artık. Kara gözükmüyor. Kendini suyun akıntısına, dalgalarına bırakmış, darbe ala ala, su ala ala sürüklenip duruyor! Kaptan dahil geminin hiçbir tayfasının çalışması sonuç vermiyor! Motor arızalı tamir eden yok! tayfasının çalışması sonuç vermiyor! Motor arızalı tamir eden yok! Yol haritası – rotası dikiş tutmuyor artık.
Şu liman, bu liman diye bir hedef de yok maalesef!
O, yukarıda sözünü ettiğim hırsız da artık adres falan sormayacak! Önüne gelenin, gözüne kestirdiğinin evine, elini kolunu sallayıp girecek!
Geçindirmek zorunda olduğu bir ailesi var.
Karnı aç.
Çocuğu harçlık bekliyor.
Okuyanı var ve eğitim parası istiyor.
Ev sahibi kirayı istiyor.
Elektrik, su, gaz, soğan, patates, domates lazım.
Mutfakta tencere boş, kaynaması gerek.
Taksitleri var, ödemesi var, borç gırtlağa dayanmış.
Dinler mi gireceği evde başına gelecekleri?
Ölüm kaç para her gün ölüp ölüp dirilen için!
İş verdiniz de çalışmadı mı?
Aş verdiniz de beğenmedi mi?
Senin çocuğun kantine inerken her tenefüs, onun açlıktan ağzı kokan evladı var!
Senin ki bolluk bereket içinde, istediğini yeyip içerken, giyerken, onun kuru ekmeğe hasret, sefalet çeken ailesi var!
Sözün Özü!
Bu geminin dümenini düzeltmek, açılan deliği kapatmak, oluşan hasarı gidermek, hırsızın, uğursuzun, talanın önünü kesecek, bugüne kadar bu idare şekline onay veren gemin içinde ki diğer yarısına düşer… Evet, bu deveyi birlikte güdeceğiz, gütmek zorundayız! Aksi halde bu diyarı inanın ki hepimiz birlikte terk edeceğiz.
gazete2000@hotmail.com
Son günlerde, hem bu sayfalarda hem de diğer ortamlarda, ülkemiz, güzel Türkiye’miz ile ilgili en gerçekçi, en güzel, en hoş yazılardan biri idi bu. Ekonomimizin, toplumsal yaşamımızın, ailelerimizin ve her biri bu ülkenin değerli bir üyesi, yurttaşı olan insanımızın durumu bu işte! // Sayın Mustafa Kemal ÖZGÜRSOY, çok güzel ve gerçekçi anlatmış, ülkemizin son yıllardaki durumunu. // Son 18 yıldır iktidarda olanlara, ülkemizi yönetenlere sürekli olarak “güzelleme” düzenlere, o yöneticileri sürekli öven ve hatta göklere çıkaranlara bir mesaj olur mu acaba bu ve benzeri yazılar! // Bir tuhaf ve çelişik durum daha var: Ülkemizi bu duruma getirenlere her gün ve her vesileyle güzelleme düzenler, kendileri de burada yazılan tüm bu olumsuzluklardan. ekonomik çöküşten, boşanmaların artmasından ve ailelerin parçalanmasından, yolsuzluktan, hırsızlıktan, özetle bu kötü ortamdan, gidişattan her gün, her vesileyle, her yazılarında şikayetleniyorlar! Bu ne çelişki, bu ne tutarsızlık: Akıl, sağduyu ve vicdan nerede ! // Şikayetim kime Allah’ım!
Teşekkür ederim. Umarım okunur ve bir nokta kadar katkım olursa ne mutlu bana Mustafa HAYIRLI bey. Saygılarımla efendim