Türkiye yıllardır şu sorunun cevabını bir türlü bulamadı: “Osmanlı’dan bu yana devam eden batılılaşma hadisesi, gerçekten modernleşme anlamına mı geliyor?”
Koca koca uzman büyüklerimiz Türkiye’nin, yüzünü batıdan başka bir yere çeviremeyeceğini söylüyor.
Neden batı?
Kuzey, güney ya da doğu niye değil?
Veya ille de yönümüzü bir yerlere çevirmek mecburiyeti nereden kaynaklanıyor?
Ayçiçeğin sürekli güneşe dönük olması gibi, ille de o taraflara bakmayı dayatanlar kimler?
Sanki birileri iki eliyle kafamızı tutup Edirne tarafına çevirmiş ve başka yönlere bakmamıza asla izin vermiyor.
Dünya sadece batıdan ibaret değil ki…
Kendi içinde “uygar” görünen batının bizim hayrımıza işler yapabileceğini nasıl düşünebiliyoruz?
Oysa şurası o kadar açık ki: Eğer Türkiye “Milli ve ulusal kişiliğini” değerlendiremezse, sonbahar yaprakları gibi oradan oraya savrulacak…
“Siz bir türlü adam olamadınız. Gelin; bizi bari takip edin.” diyenlerin arkasından niçin gidiyoruz?
Nedir bu kepazelik?
Kendi uygarlığını tesis etmiş bir batı dünyasını takdir edebilirsiniz. O uygarlıktan istifade etmeye de çalışabilirsiniz.
Ancak size zarar veren bir Batı dünyasına asla saygı duyamazsınız.
ABD’yle birlikte Türkiye’yi parmağına dolamış bir batı, bu güne kadar birlik dışındaki hiçbir ülkeye yarar sağlamamıştır. Kaldı ki; bize sağlasın…
Bencilliğin, ihtirasın, ruhsal boşluğun ve erdem yoksunluğunun pençesinde kıvranan Avrupa’dan “medet ummak” bize göre değildir.
Akılcı da değildir.
O Avrupa ki; bölücü terör örgütüne yardım ve yataklık ettiğini sağır sultan dâhil herkes biliyor artık…
Öyleyse bu “yırtınma” niye?
Körü körüne “İlle de Avrupa Birliği’ne gireceğiz” sayıklamalarının anlamı ne?
Bir yandan çakı gibi çocuklarımızın bayraklara sarılı tabutları gelsin, öbür yandan suç ortağı olduğu alenen belli olan AB’ye girebilmek için can atalım.
Bir vatandaş olarak dış politikadan, uluslar arası ilişkilerden veya diplomasiden anlamayabiliriz.
Öyleyse “büyüklerimiz” bizi aydınlatmalıdır.
Mesela diyebilirler ki; “Ey vatandaş! Seni çok iyi anlıyoruz. Biraz daha sabret… Batı, beş yıl daha PKK marifetiyle gençlerimizi öldürecek ama daha sonra bizi AB’ye alacak. Ondan sonra bütün acılarımız dinecek.”
Yerseniz…
Böyle bir saçmalık olabilir mi?
Aslında fazla da şaşmamak gerekir. Neredeyse atmış yıldır muktedir olamayan iktidarlar eliyle yönetilen bir ülkenin geldiği bu nokta normaldir.
AB bir ucundan tutuşmaya başlamıştır. Yunanistan’la başlayan yangın İspanya, Portekiz gibi ülkelerle devam edecek gibi görünüyor.
Dünyayı sömürerek kendi içinde bir saadet zinciri kuran batıda, artık zincirin halkaları iyice oksitlenmiş ve tek tek düşmeye yüz tutmuştur.
Uzmanlara göre Çin, Hindistan, Rusya ve Türkiye geleceğin yıldızları olarak değerlendirilmektedir.
Herkes gücümüzün farkında… Bir tek biz, ölüm uykusundayız. AB’yle oturduğumuz müzakere masasından kalkamıyoruz.
Oysa niye bel bağladığımızı bir türlü anlayamadığım Avrupa’nın suyu çoktan ısınmıştır. Galiba o suyun elimizi yakmasını bekliyoruz. HOŞÇAKALIN