Kerim usta da avcılık büyük tutku, malzemeleri de bağımlılık yaratmıştı.
Mağazada, yaban hayatını maketlerle canlandırmış ve tüm malzemeleri de teşhir salonunda sergileyip satışa sunmuştu.
Kerim usta, avcılığın güven verici havası, ruhumu güçlendirdi. İçimde galebe çalan güce inancım arttı. Av için ulaşamayacağım yer kalmadı. Onun için özel kıyafetimi giyip koşuyorum. Adeta yenileniyor ve her defasında farklı bir şahsiyete, bürünmüş olarak dönüyorum. Yaşantımda korku ve ümitsizlik gibi karamsarlığa yer vermiyorum, diyordu.
Çevrenin etkisinde de kalmıyorum. Her zaman spor aşkı gibi atak hareket ediyorum. Doğada temiz hava, kaynak suyu ve doğal yaşantı, düşüncemi dinç tutuyor. Hatta, hayatta kalma mücadelesi, benliğime, yenilikler katıyor.
Avcılığı, artık canlıyı hayattan koparmak anlamında düşünmüyorum. Bir tür spor olarak algılıyorum. Böylece hayatı renkli hale getirmek istiyorum. Avcılık, yüreğimi sevgiyle dolduruyor.
Tüm hayvanlara, yuva yapıyor ve beslenmelerini sağlıyorum. Arkadaş, av tutkunda yaşadığın değişimler? Diye sordu. Soruyu, karşılaştığı olayla cevapladı. Kurt yavrularına süt getirdiğini ve beslediğini söyledi. Her gün aynı saatte, ana ve baba yuvayı bana bırakıyor. Ben de yavruları besliyordum. Yavrular büyüdükten sonra da peşimi bırakmadılar. Köpek gibi bana bağlandılar.
Arkadaşlar, besici durumuna düştün, diyorlar. Bu sürede, yaban hayatıyla ilgili hiçbir olumsuz olaya rastlamadım. Tüfeği bıraktım, yaşantılarına katkı için koşturuyorum.
Kerim usta, ehliyeti olmayan kişilere av malzemesi, satmama kararı aldım.
Yabanda kurduğum dostluğu, patikada yürümeye benzetiyordu. Ruhunun okşandığı ve huzur bulduğum, diyordu. Vitrindeki deri doldurma maketlerinin, hepsini dağıttım. Yalnız ana bireyi, temsil eden ayıyı, arkadaşa vereceğim için elimde tutuyorum.
Geçende o makette yok oldu. Hikâyesi şöyle: Arılarını evinin duvarına yerleştirmişti. En küçük bir seste kovanlarını yabaniden korumayı düşünüyordu. Buna rağmen, ayı geliyor ve kovanlarını, talan ediyordu.
Muhtarın, bozuk petekleri, bahçeye bırak yesin gitsin, sözünü dinlemedi. Çeşitli önlemler aldı fakat baş edemedi. Ayıya kurşun atmanın yasak olduğunu da bildiği için ondan, kurtaramamıştı. Derin eşilen, hendek de çare olmamıştı.
Oğlu, olayı halledeceğim, diyor. Avcı kıyafetini kazığa takıp ayının yolunu kesiyordu. Ayı üçüncü gün başka taraftan geliyordu. Ondan kurtulabilme derdini, her yerde anlatıyordu. Kahvede, av malzemeleri satan mağaza ayıyı yakalamış ve vitrine koymuş, konuşuluyordu.
Vitrindeki ayıyı vuracağını kafasına koymuştu. Tüfeğine, domuz kurşununu yerleştiriyor ve akşam karanlığında mağazanı önüne varıyor.
Maketi kurşunlayıp kaçıyor. Avcı camının kırıldığına bile üzülmemiş ve ayı parçalarını çuvala doldurup atmış.
Ayı, arı kovanlarına gelmeye devam etmiş.
Besicisi, işe yaramayan petekleri, yoluna bırak, kovanlarına bir şey olmaz, diye haber salmış.
Besicinin sözünü tutuyor ve ayı ile dost olup kovanları kurtuluyor.
Hasan TANRIVERDİ