Dizi kavramının iş yaptığını gören televizyoncular, birbiri ardına yeni yapımlarla izleyici karşısına çıkarken doğal olarak yüksek izlenme oranını hedefliyorlar. Bu amaç doğrultusunda da içeriklerine şiddeti ve cinselliği de koyup ilgi çekme yoluna gidiyorlar. Tabii bu durum bazılarınca hoş karşılanmıyor ve gelsin RTÜK’e şikâyetler… Vekillerimiz de bu tartışma ortamından uzak durmuyor! Başlıyor bir şamata… Bir vekilimiz, şiddet ve cinsellik içeren yapımlardan dolayı ‘parayı bastırıp reklam veren’leri suçluyor… Ruh sağlığından şüphe duyulup, halkın ahlakını bozmakla sorumlu tutulan senaristler, karşı atağa geçip kendilerini savunuyor… Bakan Aliye Kavaf da, artık sorumluluğu izleyiciye yükleyeceklerini ve oluşturacakları ‘ebeveyn izleme platformu’nu devreye sokacaklarını söylüyor
Ve bu atışmada nedense o dizilere yüksek reyting getiren ‘izleyici’ unsuru hep unutuluyor! Bir yapım niye çok reklam alır? Tabii ki, izlenme oranının yüksekliğinden! Dizilerin çok reklam aldığı için reyting yaptığı görülmediğine göre, dizilerin asıl teşvikçisi olan izleyici talebini bir kenara atıp, bir kaşık suda fırtına kopartmak niye? Amaç, üzüm yemek mi bağcı dövmek mi?
‘Suların akışı, kimin kimi yiyeceğine karar verir. Sular çekilince böcekler balıkları yer, yükselince de balıklar su üstünde kalan böcekleri’ diyor ‘Karadağlar’dan Halit Ağa! Biz de bir kaşık suyu akışına bırakıp, gelelim Cumhuriyet’in ilk yıllarında geçen ve aile gerçeklerini başarılı bir dille anlatan ‘Karadağlar’ dizisine! Bizim de vurguladığımız gibi, yanlış yayın saatinden vazgeçen Show TV, diziyi birinci kuşağa koymanın semeresini reytingle topladı.
Zirveye oturan ‘Karadağlar’, ‘Ezel’e ciddi bir rakip olduğunu da böylece gösterdi. Tefecilikle halktan, işgalle de devletten arazi alan Halit, 20 yıldır ekip biçtiği devlet toprağını geri isteyen Kaymakam’a ‘Bunca yıl devletin aklı neredeydi’ diyerek günümüzde yaşanan toprak işgallerini hatırlatırken, aile bireylerine tavrıyla da ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ dizisinin Kaptan Ali’si kadar nefret topladı! Çocuklarının mallarını gasp edip onlara kuruş koklatmayan, karılarına gözyaşı döktürüp evlatlarının hayatını zehreden bu adam, ailesinden esirgediklerini cinselliğiyle kendisini cezbeden Gülhayat’a sunmakta sakınca görmüyor.
Tıpkı, ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’nin gözü dönmüş Kaptan Ali’si gibi! O da, karısının hapse düşmesine sebep olup çocuklarını döverken, utanma duygusunu yitirmiş Karolin’e yaranmak için çırpınıp pırlanta yüzük bile alıyor. Kısacası ortak noktaları, çıkarcı kadınların elinde maymunlaşmaları! Bu durum da, üstüne titrediğimiz toplum yapısının içinde örtülü kalmış gerçeğin ta kendisi… Bir türlü kabul edilmek istenmeyen ya da ‘erkektir’ bahanesiyle hoş gösterilmeye çalışılan bu yaşanmışlıklar, diziler yoluyla gözümüze gözümüze sokuluyor.
Dolayısıyla bunları, her şeyi yapmayı kendilerine hak gören, çiçekten çiçeğe konmayı marifet sayan erkek böceklerin dikkatle izlemesinde fayda var. Bir ümit, gözü dönmüşlük konusunda ders alır, aileye daha çok değer verirler…
Böylece toplum yapısını bozmakla suçlanan diziler de aklanmış olurlar! Yorgan yanar, kavga biter… Çıkmadık candan ümit kesilmeyeceğine göre, maymunlaşan erkeklerin de insanlaşma ihtimali her zaman mevcut… Ha gayret!