Sevgili okurlarım, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basmasının 102. Yıl dönümünü kutlamış olacağız.
Bilindiği üzere, Birinci Dünya Savaşı sonrasında imzalanan olumsuz antlaşmalar sonucunda, Bağımsızlığımızın tehlikeye girmesiyle karşı karşıya kalmıştık. O dönemde Anadolu’da çıkan iç isyanların bastırması zorunluluğu İtilaf Devletlerinden, başta İngiltere olmak üzere gündeme geldiğinden, Padişah Vahdetin, Gazi Mustafa Kemal Paşayı, Trabzon’da ve çeşitli yerlerde çıkan isyanları bertaraf etmek üzere görevlendirilmişti. Bu görev üzerine, 16 Mayıs 1919’da İstanbul’dan, deniz yoluyla hareket eden Gazi Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919’da Samsuna ayak basmış oldu.
Ulusumuzun birliğinin tehlikeye düştüğünü çok iyi bilen Gazi Mustafa Kemal Paşanın düşüncesinde, Osmanlı İmparatorluğundan geriye kalan topraklarda yeni bir Türk Devletin kurulması yatıyordu. Bu düşüncesinin gerçekleşmesi durumunda, yeni kurulacak devletin adının Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurulmasını sağlamış olacağıydı.
Gazi Mustafa Kemal Paşa ilk olarak bu düşüncesini hayata geçmek için, Mülkü ve idari makamlara Amasya tamimiyle “Misak-i Milli Yemin” tamimiyle açığa vurmuş oldu. Bu açıklamasını müteakip gerekli hazırlıkların yapılmasına başladı. İlk olarak Erzurum’da bulunan doğu cephesi Komutan Kâzım Karabekir Paşayla bir araya gelerek, 23 Temmuz-7 Ağustos 1919 tarihleri arasında, Erzurum kongresini yapmış oldu. Bu kongrede alınmış olan kararda, Osmanlı İmparatorluğunun girmiş olduğu Birinci Dünya Savaşı sonrasında, işgale uğrayan Türk topraklarını kurtarmak ve Türk Milletinin bağımsızlığını sağlamak amacıyla savaşmaktan başka çarenin kalmadığını, karar altına aldırmış oldular. Erzurum Kongresinde alınan bu kararın gerçekleşmesi için, ikinci bir kongrenin Sivas’ta yapılması yönünde harekete geçti. İllere göndermiş olduğu genelgesinde, belirlenen süre içinde, bir il temsilcisi seçilerek Sivas’a gönderilmesini istedi. Böylece Gazi Mustafa Kemal Paşa, bu duyurusu sonucunda, illerden seçilip gelen 38 temsilciyle 4 Eylül 1919 – 11 Eylül 1919 tarihleri arasında Sivas Kongresini, gerçekleştirilmiş oldu. Bu kongrede Milli Kurtuluş Savaşının başlatılması için Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılmasının şart olduğunu da karar altına aldırmış oldu. Bu kongrede, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri tek bir dernek olarak birleştirildi. 27 Aralık 1919 tarihinde, Sivas Kongresine gelen temsilcilerle birlikte Ankara’ya geldiler. Böylece İstanbul’dan gelen milletvekilleriyle birlikte, 23 Nisan 1920 tarihinde Ankara’da savaşı yönetecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisini açmış oldular. Türkiye Büyük Millet Meclisin açılmasıyla, Gazi Mustafa Kemal Paşa, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı yanında, Baş Komutan olarak da görevlendirilmiş oldu.
Gazi Mustafa Kemal Paşa ilk işi olarak düzenli bir orduya geçişi sağlamak ve ordunun finansmanı karşılamak için Tekalif-i Milliye Kanunu çıkartarak, halktan bazı vergilerin alınmasını sağlamış oldu. O şartlar altında asker olmak istemeyen ve vergi vermekten kaçanlar hakkında da gerekli işlemin yapılması için, İstiklal Mahkemelerini kurdurdu.
Anadolu halkı, yıllarca hastalıkla, yoksullukla, cehaletle ve bitip tükenmeyen savaşlarla yaşayan olmuşlardı. Böyle bir yaşam içinde olmalarına rağmen, onlar için Türk Milleti Adına Milli Kurtuluş Savaşı umut olmuştu. Türkiye Büyük Millet Meclisinde alınan kararlar sonucunda, kadın, erkek, yaşlı, genç yekvücut olarak Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya koşarak, cephede yerlerini aldılar. İşte bu vatan sevgisi sonucunda özgürlük ateşi, Kurtuluş Savaş’ının başarılı olmasını sağlamış oldu.
Sevgili okurlarım, Kurtuluş Savaşı sadece Türkiye Türklerine değil, işgalci kuvvetlerin boyunduruğu altında bulunan milletlere de umut kaynağı olmuştur. Tam bağımsız bir devlet olma yolunda verilen mücadele, yeni Türküye Cumhuriyeti Devletinin kurulmasını sağlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Kurulması, aynı zamanda tüm sömürge uluslarına da örnek olmuştur. Böylece, Türkiye Cumhuriyeti Devleti tüm dünya devletlerince kabul edilmesi sağlamıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Cumhur Başkanı seçilen Gazi Mustafa Kemal Paşa soyadı kanunuyla, Atatürk soyadı verilerek, Türk Milletinin atası sayılmıştır. O günden sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk diye anılmaya başlanmıştı.
Gazi Mustafa kemal Atatürk, Cumhurbaşkanı olarak “10 Kasım 1938’de” ölümüne kadar görevi başında kalarak, ulusumuzu yoksulluktan, her türlü baskıdan ve demokrasinin işlevlik kazanmasından yana mücadelesini veren en büyük lider olarak Türk ve dünya tarihine adını altın harflere yazdırmıştır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, en büyük ideali gençlere güvenmesiydi. Bu nedenle gençlik kavramı Gazi Mustafa Kemal Atatürk için çok ayrı bir önem taşımaktaydı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk her konuşmasında, gençlerden bahsederken, gözlerinin içi parlıyordu. İşaret parmağıyla ileriyi göstererek, “Geçler, ülkemizin istikbalidir.” Diyordu. Onların ileri düzeyde yetiştirilmesi için her türlü gayreti göstermiştir.
Sevgili okurlarım, Gazi Mustafa Kemal Atatürk açısından gençlik kavramı genel anlamda fikirlerin yenilik anlamında düşündüğüdür. Her zaman sözlerinde yer alan gençler ifadesinde “Gençler, benim gelecekteki emellerimi gerçekleştirmeyi üstlenen gençlerdir! Bir gün bu memleketi sizin gibi beni anlamış bir gençliğe bırakacağımdan dolayı çok memnun ve mesudum.” Diyordu. Bu sözlerinden çıkardığım o dur ki, Türkiye Cumhuriyetini gençlere emanet etmiştir.
Sevgili okurlarım, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün işaret ettiği hedefler ve söylediği sözleri dikkate aldığımızda, “Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, o kâfidir.” Demiştir. Aynı zamanda Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü anlamak, Onun fikirlerini bilmek ve yaptıklarını unutmamakla mümkün olur. Aksi halde, ülkemizin geleceği hiç yoktan yere durup dururken tehlike içine düşebilir. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasında yaşanan zorlukları hiçbir zaman unutmamak gerekir.
Bizler her yıl 19 Mayıs günlerini, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü Anmayla beraber, Gençlik ve Spor Bayramı olarak kutlarken, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gençlerimize emanet ettiği, Türkiye Cumhuriyetinin varlığını düşünerek, ona sahip çıkarak kutlamalıyız.
Bu vesileyle gençlerimizin bayramını kutluyor, başta gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, silah arkadaşlarına, vatan için canını feda edenlerimize Allah’tan rahmet diliyor, aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyorum.
Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar ve Şair