Bir ülkenin geleceği hiç şüphesiz ki yeni nesli yetiştiren öğretmenlerin elindedir. Onların azmi ve gayreti ölçüsünde yarınlardan emin olabiliriz. Onun için öğretmen ordusuna çok mühim vazifeler düşüyor. Atatürk bu gerçekten hareket ederek öğretmenlere fazlasıyla değer vermiş ve onları yüceltmiştir. Her fırsatta önemlerini vurgulamış ve onlara layık oldukları değeri vermiştir. Çünkü öğrenciler çiçek, öğretmenler bahçıvandır. Çiçeğin solması da, gürce açması da bahçıvanın elinde olan bir şeydir. Atatürk bununla ilgili olarak 24 Mart 1923 tarihinde Kütahya Lisesi’nde Öğretmenlere hitaben tarihî bir konuşma yapmıştır. Bu mühim konuşmayı ehemmiyetinden dolayı dikkatlerinize sunmak istiyorum:
“Muallime hanımlar ve muallim efendiler, bu irfan yuvası altında hepinizi bir arada görmekten ve hepinizi selamlamaktan çok memnunum.
Memleketimizi, toplumumuzu gerçek hedefe, gerçek mutluluğa ulaştırmak için iki orduya ihtiyaç vardır: Biri vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri memleketin geleceğini yoğuran irfan ordusudur. Bu iki ordunun her ikisi de kıymetlidir, yücedir. Fakat bu iki ordudan hangisi daha değerlidir, hangisi bir diğerinden üstündür? Şüphesiz böyle bir tercih yapılamaz. Bu iki ordunun ikisi de hayatîdir. Yalnız siz irfan ordusu mensupları, sizlere mensup olduğunuz ordunun değer ve yüceliğini anlatmak için şunu söyleyeyim ki sizler ölen ve öldüren birinci orduya, niçin öldüğünü öğreten bir orduya mensupsunuz.
Biz iki ordudan birincisine, vatan çiğnemeye gelen düşman karşısında kan akıtan birinci orduya -bütün dünya bilir, bütün dünya şahit oldu ki- pek mükemmelen sahibiz. Vatanın dört sene önce düştüğü büyük felaketten sonra, yoktan var olan bu ordu, vatanı yok etmeye gelen bu düşmanı kutsal vatan toprağında boğup mahvetti. Yalnız bu orduya sahip olmakla, işimiz bitmiş, gayemiz bu ordunun zaferiyle son bulmuş değildir.
Bir millet, irfan ordusuna sahip olmadıkça savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferin köklü sonuçlar vermesi ancak irfan ordusuyla mümkündür. Bu ikinci ordu olmadan birinci ordunun elde ettiği kazanımlar sönük kalır. Milletimizi geçek mutluluğa, kurtuluşa ulaştırmak istiyorsak, bizi ölümden kurtaran ve hayata götüren bugünkü idare şeklimizin sonsuzluğunu istiyorsak, bir an önce büyük, kusursuz, nurlu bir irfan ordusuna sahip olmak zorunluluğunda bulunduğumuzu inkâr edemeyiz.
Eski idarelerin en büyük kötülüklerinden biri de irfan ordusuna layık olduğu önemi vermemeleridir. Eğer önem verilseydi, geleceği emanet ettiğimiz sizlere, gelecek kadar güvenilir bir mevki verilmesi gerekirdi. Henüz üç dört senelik hayata sahip olan milli idaremizde irfan ordusu ile layık olduğu kadar ilgilenilememiştir. Fakat buradaki mecburiyeti milletin münevverleri olan sizler elbette ki daha iyi takdir edersiniz. Bütün kuvvetimizi yalnız cephede toplamaya mecbur olduğumuz bu kısa süre içinde tabiatıyla irfan ordusuyla gereğince meşgul olamadık. Lakin Cenab-ı Hakk’a şükürler olsun ki düşman karşısındaki aziz ordumuz için harcadığımız bütün emekler mutlu sonucunu verdi.
Artık bundan sonra aynı kuvvet, aynı faaliyet, aynı istekle irfan ordusu için çalışacak ve birincide olduğu gibi bu ikinci ordudan dahi emeklerimizin, faaliyetlerimizin mutlu ve başarılı sonuçlarını aynı parlaklıkta elde edeceğiz.
Arkadaşlar, asker ordusu ile irfan ordusu arasındaki birliktelik ve alakayı belirtmek için şunu da ifade edeyim, kıymetli bir eserde “Ordunun ruhu kumanda heyetidir” deniliyor. Hakikaten böyledir. Bir ordunun kıymeti kumanda heyetinin kıymeti ile ölçülür. Siz öğretmenler, sizler de irfan ordusunun kumanda heyetisiniz. Sizin ordunuzun kıymeti de sizlerin kıymetiyle ölçülecektir. İstiklal mücadelesinde üç dört senedir düşmanı topraklarımızda mahvetmek için yaptığımız savaşla ordunun ruhu olan kumanda heyeti değerlerinin yüksekliğini nasıl ispat etmişse, bundan sonra yapacağımız yenilikler milletimize bir karanlık gibi çöken genel cehaleti mağlup etmek savaşında da irfan ordusunun ruhu olan siz öğretmenlerin aynı yeteneği ortaya koyacağınıza eminim. Bu konuda size güveniyor ve saygı ile selamlıyorum.” (Kütahya Lisesi–24 Mart 1923)
Atatürk’ü büyük yapan unsurların başında hakkı ve hakikati bütün çıplaklığıyla ortaya koyup teslim etmesi geliyor. O bütün gerçekleri hiçbir şeyden sakınmadan ifade etmiştir. Bu özelliğini öğretmenlerle ilgili değerlendirmesinde de görüyoruz. O, eğitim ordusu olan öğretmenleri, yurt savunmasını gerçekleştiren askerî ordudan ayrı tutmuyor. Yurdumuzun bekçiliğini yapan askerî birliklerimiz ne kadar mühimse geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı yarınlara hazırlayan eğitim neferleri olan öğretmenler de o kadar mühimdir.
Hakikatte yurdumuzu düşmanlardan temizlemek ve savunmak sadece askerî birliklerin işi değildir. Vatan ve millet sevgisi, bağımsızlık şuuru kazandırmak de elzemdir. Bunu ancak okullarımızda verebiliriz. Millet olarak millî dayanışma ve şuurdan yoksun olursak cephede döktüğümüz kanlar kurumadan yeni risklerle karşı karşıya kalabiliriz. Vatan sevgisini gençliğin bütün hücrelerine sindirmek gerekir. Bunu yapanlar da elbetteki öğretmenlerdir. Okullarda sırf fizik, kimya, matematik dersi verilmez. Bunun yanında tarih, edebiyat, coğrafya, din ilimleri de verilir. Bunlar kişinin manevî dünyasını mamur eder. Onun için hangi branştan olursa olsun, her öğretmen dersin belli bir süresini millî birlik ve beraberliğin inşası için telkin faaliyetiyle geçirmelidir. Atatürk’ün istediği ve milletimizin arzuladığı sağduyulu nesilleri ancak böyle yetiştirebiliriz, geleceğe ancak böyle güvenle bakabiliriz.