Özellikle Kobane direnişinin en can alıcı döneminde, CB Erdoğan’ın “düştü düşüyor…” cümlesi, “Kürt sorununa yaklaşımın, demokratik temelli değil, ‘teslim alma’ niyetli bir proje olduğunun” provokatif tarzda dışa vurumuydu. Bu provokatif söylem Kürtlerde haklı ve öfkeli bir karşılık bulmuş, “uyuyan” derin devletin kadroları Kürt kitlelerine karşı harekete geçmiş, iki günde 50 kişi öldürülmüştü.
Bu dönem aynı zamanda HDP’nin seçimlere bağımsız olarak girme kararı aldığı, oylarının yüzde on sınırını zorladığı, sağından soluna tüm siyasi oluşumların HDP’yi tartışmaya başladığı dönemdi. Ardından hükümet ve HDP’nin ortak açıklaması ve Öcalan’ın Newroz mesajı geldi. Tam “izleme heyeti” ve bu heyette yer alması muhtemel insanların isimleri basında yer almaya başlamışken CB Erdoğan yeniden devreye girip, yıllardır görüşmeler yaptığı PKK’nın “terörist” olduğunu bilmem kaçıncı kez yeniden hatırladı. Politik atmosfer yeniden zehirlendi, yeni provokasyonlara yeniden kapı aralandı. Polisin çok yakından tanıdığı iki militan Çağlayan Adliyesi’ni bastı. Polis müdahalaeinden sonra biri rehin alınan savcı olmak üzere odadan üç cenaze çıktı. Bir gün sonra ismini sadece polisin değil, neredeyse tüm kamuoyunun bildiği başka bir kadın militan elindeki kaleşnikof silahı ile Emniyet Müdürlüğüne saldırırken öldürüldü. Yüzlerce “soru işareti” barındıran bir eylemdi! Hafıza sorunu olmayanlar, Özdemir Sabancı Cinayeti’ni, cinayete katılan kadın militanı o işe yerleştiren eski bir emniyet müdürünü ve bu emniyet müdürünün Susurluk Kazası’nda faşist tetikçi Abdullah Çatlı ile aynı arabanın içinde ölmelerini anımsadı.
Kamuoyunun, basının ve politikacıların fazlaca kurcalamaktan imtina ettiği bir başka olay daha yaşandı. Rize’den Trabzon’a dönen ve tüm FB’li futbolcuları taşıyan otobüse, tam bir viyadük üzerinde, seyir halinde iken pusu kuruldu. Şoför başından vuruldu, otobüs kontrolden çıkmak ve uçuruma yuvarlanmak üzereyken, bir güvenlik görevlisinin direksiyona müdahalesi ile onlarca futbolcu ve beraberindekiler mutlak bir ölümden döndü. Düşünün bu ülkenin ve dünyanın önemli futbol kuruluşlarından birine karşı, toplu imha amacıyla bir suikast düzenleniyor ama bu suikastın failleri bulunamıyor. Eğer böylesi bir suikast, silahlı saldırgan ya da saldırganların bulunamayacağı şekilde yapılıyorsa, ya failler “profesyoneldir” ya da bulunmak istenmemiştir. Her iki durumun da vahameti açık! 30 – 40 futbolcunun bir suikasle öldürülmesinin yaratabileceği kaosun tahmini çok zor.
Ben bu satırları yazarken Ağrı’dan yeni ölüm ve çatışma haberleri geliyordu. İki HDP yöneticisinin öldüğü dört askerin yaralandığını anlatıyor televizyonlar.
Gerek iktidar partisi AKP, gerekse diğer muhalefet partileri HDP’nin seçimlere bağımsız olarak girebileceğini, girse bile seçim barajını aşabileceğini hiç hesaba katmadılar. Toplumda biriken öfke ve umutsuzluğun, barış özleminin günün birinde gerçek bir demokratik muhalefet odağı yaratacağına ihtimal vermediler, inanmadılar. Faşist Kenan Evren Anayasası’nın ve seçim yasalarının arkasına sığınıp, toplumun gerçek bir demokratik yapılanmaya gitmesinin önünü kesmeye çalıştılar. Bunun gerçekleşme ihtimali yükseldikçe, yani HDP git gide daha fazla umut haline geldikçe devreye provokasyonlar girmeye başladı. Siz bu provokasyonlardaki isimlerin sağda mı, solda mı durduğuna, asker mi sivil mi olduğuna bakıp sakın yanılgıya düşmeyin. Bu ülke başbakanlara suikast düzenlemiş (Ecevit ve Özal), önemli aydınlarını güpe gündüz kurşuna dizip bombalarla parçalamış (Uğur Mumcu, Musa Anter, Bahriye Üçok, Vedat Aydın ve daha yüzlerce) faillerinin halen aramızda dolaştığı bir ülkedir. Paris’in merkezinde öldürülen üç Kürt kadının devletin istihbarat teşkilatının bir kanadı tarafından örgütlendiğini itiraf eden bir devlete sahiptir.
Kaoslardan, ölümlerden beslenenlere yeniden anımsatalım. Bu kez işiniz çok zor. Birincisi, bu halk artık birçok şeyin farkında. İkincisi, demokrasi güçleri tarihinde belki de ilk kez kendini çok güçlü ve özgüvenli hissediyor.
Bir de kafanıza iyice yerleştirin, Kürtler ve demokrasi güçleri “kaybetse” bile siz asla kazanamayacaksınız. Belki bir cehennemin içine yuvarlanacağız, ama bunun kazananı siz olmayacaksınız. Yine de provokasyonlarınıza devam edecekseniz, sizin bileceğiniz bir iş.